İnsanoğlu’nun
tabiatında var “küsmek”… Özellikle duygularını çok uç noktalarda yaşayan,
dalgalı bünyelerde daha sık rastlanır bu menem duyguya… Bir kere kuyusuna
düşmeye görün küs geçen her gün daha da uzaklaştırır, daha da öfkelendirir insanı…
Küslük küslüğü getirir, katmerlenir sanki yok olacağına… Artar, çoğalır…
Sevdiğiniz
bir insana öfkelenip küstüğünüzde bir çok evreden geçersiniz… Önce sıcağı
sıcağına özlem ve pişmanlık gelir… Kahreder durursunuz “biz niye böyle olduk”
diye… Sonra zamanla bakarsınız beklediğiniz barış dalı uzanmaz bu sefer öfke
gelir bereketiyle(!), hatta belki nefret… Nihayetinde kabullenme safhası gelir
ki artık zaten küskünlüğünüzün esiri olmuşsunuzdur üç günlük dünyada…
Kayıplardasınızdır farkında olmasanız da…
Siyasette
de küskünlerin hikayesi pek çoktur. Zamanın en yakın yol arkadaşları bir
bakıverirsiniz selamsız olmuşlar… Bu meşhur küskünlükler üzerine kurulan
partiler dahi vardır. Küskünlükten sonra ikinci tetikleyici duygu devreye girer o an “rövanş
alma”… Eski kafa siyasetçilerin çoğu yol haritalarını “intikam” ve “rövanş
alma” üzerine kurgular… O yüzdendir ki hep aynı isimler siyaset sahnesinde top
çevirip durur… Eh rövanşları al al bitmez mübareklerin…
Şöyle
bir geçmişe dönüp baktığımızda bu küskünlüklerin hangi partilerde ne etkiler
yarattığını rahatlıkla görebiliriz… ‘98 yılının meşhur “küskünler hareketinin “ başrol
oyuncuları Necmettin Erbakan ve Şevket Kazan ekibi bunların başını çekiyor.
Harekete ismini bizzat kendilerinin verdiği siyasi yasaklılar “küskün siyaset”
tanımının hakkını tam olarak vermişler. Merkez sağın bir diğer küskün ekibi ise
95 yılında Tansu Çiller’in DYP’den elimine etmeye çalıştığı
milliyetçi-muhafazakar kanadı oluşturuyor… Eski meşhur küskünler arasında Alparslan Türkeş'le Muhsin Yazıcıoğlu da gelmektedir. Merhum Yazıcıoğlu'nun bu fikir ayrılığı yeni bir partinin doğmasına sebep olmuştur. MHP’nin günümüzde ki örneğine ise, yıllardır
milliyetçi ekip tarafından çok sevilmesine rağmen partiden içeri adım atmasına
izin verilmeyen Ümit Özdağ Hocayı verebiliriz. Devlet Bahçeli çıkmaza sürüklediği siyaset anlayışını
sevilen isimleri “istenmeyenler” listesine koyarak pekiştirmiş, zamanın koca
hareketini avuç içi kadar bırakmayı başarmıştır.
Peki
ne oldu bu küskün siyasetin sonuçları derseniz?
Fazilet
Partisi’nin sonu AKP’nin doğuşuna sebep oldu. Eski kafa siyaset anlayışından
temizlenerek yola çıkan AKP 10 sene boyunca iktidara oturdu. Erbakan Hoca “arka
kapıdan kaçanlar” diye kızsa da önlerine geçemedi… Tansu Çiller ise siyasi
ihtiraslarıyla yılların DYP’sini baraj altı bıraktı… MHP deseniz ite kaka
yoluna devam ediyor.
Sol’un
meşhur küskünleri yok mu? Var hem de nasıl... Küsüp sol'dan sağ’a geçip bakan
olanlar, küsüp yeni bir parti kuranlar…
Sol’da bu yola çıkıp başarılı olan,
kitleleri harekete geçiren bir Bülent Ecevit örneği görülüyor. Onun
dışındakiler bu davalarını kitlesel bir harekete dönüştürememiş, sadece kendi
isimlerini parlatmakla kalmışlar.
Şimdi
kendi kendini parçalamaya yetecek bir güç olan “küskün siyaset” anlayışının
AKP’de nasıl tezahür edeceği merak konusu… Bu kopuşların partilere ne kadar
zarar verdiğini bilen Başbakan parti içinde ki cemaatçi kanadın suyuna gitmeye
çalışıyor… Ama görünen o ki bir çatırdama yakın…
Aynı
Anavatan Partisi örneğinde olduğu gibi siyasi vadesi dolmaya başlayan AKP’nin
karşısında güçlü bir sol bu çatırdamadan var gücüyle faydalanabilir.
Avrupa’dan
gelen sol rüzgarları Türkiye’yi de etkileyebilir. Tüm bunlar kendi içinde
birlik olmuş, tek davasının ülkenin geleceği olan bir CHP’yle mümkün…
İşte
tam da şimdi küsme değil barışma zamanı, ötekileştirme değil birleştirme
zamanı, sen ben değil biz olma zamanı…
“Herkes
için CHP…”sloganı işte bu yüzden çok önemlidir.
Tüm
yasakların bir bir kapımıza dayandığı bu günlerde halk korkunç bir hastalığa
yakalanmak üzere “kanıksama”… Kanıksama peşinden duyarsızlığı ve tepkisizliği
getirir. İşte bu yüzden vakit küsme değil barışma vaktidir, birleşip çoğalma,
çoğalıp yayılma vaktidir.
Siz
de kendinize bir iyilik yapın; Küskün olduklarınızla barışın, kırılan kalpleri onarın… Bayramlar
barışmak için bazen çok geç olabilir…
Tüm
ümitlerinizin yeşermesi, küskünlüklerinizin sona ermesi dileğiyle… Barış dolu günler dilerim…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder