Sol yanım...

2 Nisan 2012 Pazartesi

OTORİTE SEVDASI




“Otorite, insanlığa verilmiş olan yarı tanrısal bir güçtür …
Kimi zaman cezalandıran,
Kimi zaman ödüllendiren,
Cennetten gönderilen gizemli sözlerdir …
Otorite iki uçta seyreden bir sınır çizgisi gibi …” (William Shakespeare, 1623).

Shakespeare’in bu sözleri ne kadar çok anlam yüklü… Yüz yıllardır toplumları yöneten liderlerin en büyük sevdasıdır “otorite”yi elinde tutmak. Dolayısıyla güçlü olmak ama en güçlü. Tüm düzeni değiştirmeye, tek sözüyle kitleleri sürüklemeye yetecek kadar güçlü…

Otorite kişinin çoğunlukla sahip olduğu mevkisi sayesinde kazandığı bir yetkiyken, güç bu yetkiyi kullanma kapasitesiyle alakalıdır. Liderler güçlü olmayı istemekde haksız da sayılmazlar. Tarih ve politika biliminin kurucusu sayılan Floransalı düşünür Machiavelli otoritenin oluşturduğu bağlılığın önemine işaret ederken; bağlılığın yüksek olduğu toplumlarda, bireylerin her türlü özveriye hazır bulunduklarından söz etmektedir…

Görünen o ki liderler otoritenin ve gücün halk üzerindeki etkisini ve yaptırım gücünü farkındalar. Machiavelli’nin bu sözlerinden yola çıkarsak liderdeki kuvvetli otorite halkta bağlılığı doğuruyor, zamanla da sorgulamadan kabulu…
“Sorgulamadan Kabul” kulağa ne hoş geliyor değil mi? Kendi hayatınızdan pay biçin. Eşiniz, çocuklarınız, anneniz, babanız, dostlarınız siz ne derseniz hiç karşı çıkmadan uyguluyorlar. Böyle bir yaşam ne kolay olur değil mi? Evet kolay olur ama nasıl bir yaşam olur? Tek bir kişiye göre kurgulanmış,tek ses, tek renk, tek desen bir hayat… Farkındalığa ve değişime kapalı hatta çatışmaya ve yeniden oluşuma da… Çatışma yenilenme için önemlidir. Unutmayalım ki her yeni doğum şiddetli sancılarla gelir…

Bu şekilde tartışmasız bir otorite kullanmak bir tercihtir, sonuçları sadece sizin hayatınızı etkiledikten sonra karar size kalmıştır. Peki bu kişi bir devleti yöneten lider ise ve kullandığı güç bir toplumu ve o devletin akibetini etkiliyor ise buna hakkı var mıdır?

Halkın büyük bir çoğunluğu, etkisi altında kaldığı bu otoriter ve zaman zaman cezalandırıcı güce karşı duydukları korkudan “Sorgulamadan Kabul” ediyorlarsa bunun yaratacağı sonuçlar ne olur? Hadi durum bu diyelim bu zincir nasıl kırılır? Yani özün sözü “kral çıplak” durumu nasıl yaratılabilinir?
Çoğunlukla halkın içinde bulunduğu kabullenişin ve derin uykunun sebepleri çok fazladır, bu sebeplerin ipleri de iktidarın elindedir, o yüzden bu uyanış çok kolay gerçekleşmez. Ama imkansız da değildir. Bu farkındalık eninde sonunda oluşacaktır. Herşeyin “insanı” sevmekten başladığını unutmamamız yeterli… Umutlarımızın hep yeşermesi dileğiyle, iyi haftalar dilerim…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder