Oligarşinin Tunç Kanunu’nu duydunuz mu hiç? Bu teori ilk defa 1911’de genç Alman sosyolog Robert Michels tarafından Siyasi Partiler isimli kitabında yazıya dökülmüştür.
Michels teorisini; “Seçilmişlerin seçmenler, vekillerin vekalet verenler, delegelerin delege edenler üzerinde egemenlik kurmasına yol açan örgütün kendisidir. Örgütten bahseden gerçekte oligarşiden bahsediyor demektir.” diye özetliyor.
“Örgütsüz toplum olur mu?” dediğinizi duyuyor gibiyim. Örgütlenmeye evet ama nasıl bir yapıyla?
Michels’in teorisine göre büyük örgütler uzun süre aynı lider ve yönetici kadrosu tarafından yönetildikçe oligarşi kuvvetlenmektedir. Oligarşi, yani bir toplumun ya da örgütün tepedeki yöneticiler tarafından kontrol altında tutulması, bürokrasilerin ya da büyük çaplı örgütlerin iç işleyişinden doğan bir özelliktir. Bu teoriye göre demokratik amaç ve prensiplerden sapan siyasi parti lideri zamanla halktan koparak tüm erki eline geçirmektedir. Bu sistemdeki liderin bir diğer özelliği halkı ilgilendiren bilgilerin çoğunluğunu kendinde tutması, halkla paylaşmamasıdır. Michels bu duruma “kitlelerin ehliyetsizliği” demektedir. Halkın bilgisizliği lideri daha da güçlendirmekte, lidere itaati arttırmaktadır.
Teoriyi anlattıkça size de bir yerden tanıdık geliyor mu? O zaman devam edelim… Yine bu teoriye göre, siyasi parti lideri zamanla menşeinden kopup, iktidara sahip elit bir sosyal sınıfın parçası olmaya başlar. Kontrolsüz güç ve yetki lideri zamanla halktan koparır fakat halkın bağlılığını korkuyla birlikte arttırır. Bu işleyişte halk zamanla iyice kayıtsızlaşmaya başlar. Kayıtsız teslimiyetle birlikte kendi hak ve özgürlüklerini de göz ardı etmeye başlar…
Michels’in teorisinde bir diğer önemli unsur, liderin kendi otoritesini tehlikeye sokacak unsurlara karşın aşırı saldırgan tavırlar sergileyip, halkın demokratik hak ve prensiplerinden büyük çoğunluğunu feda etmesidir.
Genellikle tek partili ve komunist sistemlerde görünen Oligarşinin Tunç Kanunu sizce içinde bulunduğumuz süreçle örtüşmüyor mu? Sürekli Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki tek partili dönemi eleştiren Sayın Başbakan acaba resmin bütününe uzaktan bakabiliyor mu? Peki ya toplum, içinde bulunduğu durumu farkında mı? Yoksa halkımız kanıksama, sinme ve miyopluk içerisinde mi? Yavaş yavaş nereye gittiğimizi tez vakitte görmemiz dileğiyle, iyi pazarlar…
Siyaset bilimine giriş dersimin finaline girmeden önce göz gezdirdiğim bir yazıydı, finalde konu hakkındaki soruyu cevaplarken bolca alıntılar yaptım yazınızdan kalan aklımdaki kırıntılarla.. Teşekkür etmek istedim kısacası size.
YanıtlaSil