İktidarın Kürt açılımı tam bir çelişki yumağına
dönüştü. Açılımdan vazgeçtiler, bu sefer tam kapanmaya yöneldiler. Her virajda
ayrı bir yöne savrulan iktidar, son düzlükte direksiyon hakimiyetini kaybetti
anlaşılan. İleri demokrasiden vazgeçtiler ileri faşizme yöneldiler. Sadece
BDP’li milletvekillerin dokunulmazlığının kaldırılması talebi bunun nice
örneğinden biri. BDP’nin siyaset anlayışını asla onaylamıyorum. Ama sadece belirli vekillerin dokunulmazlığını kaldırmak gibi ayrımcı bir zihniyeti desteklemek de büyük gaflet olur. Zaten o gaflet gün gelir
kapımıza dayanır.
İktidarın bu fütursuz ve hoyrat tavrının altında
çoğunlukçu siyaset anlayışı var. Gücün büyük kısmının tek elde olması ülke için
büyük risk. Bu riski gören CHP, meclis aritmetiğine ve çoğulculuğa yönelik duruşunu net
sergiledi. Bu duruş, anayasa komisyonundaki bir öneriyle vücut buldu. TBMM
Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun toplantısında “TBMM’nin Kuruluşu ve Milletin
Temsili” başlıklı madde görüşülürken, CHP’nin önerisi olan Türkiye Milletvekilliği
önerisi diğer partiler tarafından da kabul edildi. Bu enteresan uzlaşı aslında
geleceğe yönelik çokca umut barındırıyordu bünyesinde. Bu madde kısaca, 550
milletvekilinin 450’sinin nüfusa göre illere dağılarak, 100’ünün ise ülke
genelinde alınan oy oranında “barajsız” temsil hakkına sahip olmasını öneriyor.
Yani ülke genelinde %1 oy alan parti 1 milletvekiliyle temsil edilebilecek
mecliste. Geriye kalan 450 vekilin barajı konusunda henüz bir uzlaşı
sağlanamadı. Fakat bu maddeyle mecliste çoğulcu bir yapı nispeten
sağlanabilecek.
Aslında bu maddenin, CHP’ye oy veren kimi TKP’li,
İP’li ve diğer az oy alan parti seçmenlerinin oylarını çekmesine neden
olabileceği gibi negatif bir yönü var. Ama siyaset anlayışı gereği CHP bu
handikapı göğüslüyor. Ve tüm partilere mecliste siyaset yapma şansı tanıyan bu
yasayı gündeme getiriyor. Aslında aldığı bu riskle özgürlükler konusunda ne
kadar samimi olduğunu da ortaya koyuyor.
Son 10 yılda başımıza ne geldiyse meclisteki
çoğunlukçu yapının hükmünden geldi. Dolayısıyla çoğulculuktan korkmamak,
çekinmemek lazım. Bu konudaki endişelerin tümü yersizdir. Siyasetin meşru alanı
meclistir. Sözü olan ve ülke genelinde sözünün belli oranda karşılığı olan
herkes mecliste temsil imkanı bulmalıdır. Yoksa alternatif yollar aranır ki bu
yollar ülkemizi nice çıkmazlara götürür. Götürmektedir.
Kimi milletvekillerinin dokunulmazlığının
kaldırılması mevzu bahisken çok sürpriz bir gelişmeye de hazır olmalıyız. AKP
hiç beklenmeyen bir hamle yapıp tüm dokunulmazlıkları kaldırabilir. Şaşırmayın.
İktidarın birçok milletvekili mecliste 3. dönemini yaşıyor. Ve birçoğununda
dosyaları var. Belkide kimileri için hızlı bir aklanma süreci başlayabilir. Ama
bu sürecin “kimileri” için işleyeceğini göz önünde bulundurup, tüm
dokunulmazlıkların kaldırılması konusunda ihtiyatlı davranmak gerek. Çoğunluk
zihniyeti her zaman kendi çıkarlarını korur. Unutmamak lazım.
Sadece belli vekillerin dokunulmazlıklarını
kaldırmak ayrımcılıkta son noktadır ve nihai hedefi ana muhalefet partisidir.
İktidarın son noktaları nereye kadar varacak kestiremiyorum. Çevrelerini yaka
yıka ilerledikleri apaçık ortada. Net bir yol haritaları olduğundan da emin
değilim. İçinde bulunduğumuz dönem onlar içinde yeni bir düzen öncesi kaostur.
Bu kaostan kimin karlı çıkacağı iki gücün tutumuna bağlı: Muhalefet ve Halk. Doğru
tepki ve müdahalelerle zarar minimuma indirilebilir. Yeni düzen için geriye
sayım çoktan başladı. Şimdi artık şeytanın gör dediğini görmek, gelen kıyametin
kokusunu almak, atılacak her adımı kararlılıkla atmak zorundayız. Çünkü yeni
düzende bizim gibi düşünenlere yer yok!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder