Sol yanım...

22 Mayıs 2014 Perşembe

Güneş doğarken...


Güneş doğarken...


Geçen gün bir dost sohbetinde Türkiye’nin geleceğini konuşuyoruz. Gündemimiz siyasi gelişmeler, yerel seçim ve kimin kazanacağı pek tabi ki... Bu arada bir arkadaş ısrarla AKP’yi övüyor. Ama nasıl bir övme... Yani AKP kazanamazsa sanki sandalyesini altından çekmiş olacaklar. Düşecek tepe taklak... O derece paralıyor kendini... Elle tutulur bir argümanı da yok... Ama savunuyor tüm bu yolsuzlukları... Bu da yetmezmiş gibi “CHP gelsin onlar da çalacak bari bunlar çalsın” diyor.
Çok tuhaf değil mi? Aslında bu kadar yolsuzluğun, kirlenmişliğin ardından hala bu koyu taraftarlığın altında bazı önemli bağlantılar var. Öncelikle AKP, devletin tüm imkanlarını kullanarak dört dörtlük bir “saadet zinciri” kurmuş. Yani yolsuzluğun saadet zinciri... Bu zincirin ucundan kenarından faydalanan her birey düzeni bozulsun istemiyor. Tercümesi iktidarla “iş tutanlar” işlerinin bozulacağından korkuyor.
Öbür tarafta ise asgari ücretle zar zor geçinmeye çalışan AKP seçmeni var. Onları AKP’ye bağlayan tek unsur ise başbakanın “dini söylemleri”... Başbakan meydanlarda tüm etik kuralları altüst ederek dini siyasete alet ettiği için, sosyo-ekonomik olarak sıkıntı içinde olan seçmen hiç sorgulamadan bu düzenin bir parçası oluyor.
Böyle bir iktidarın karşısında namuslu, ahlaklı, etik siyaset yapmak çok önemli bir tercih aslında... Önemli olduğu kadar da riskli... Baksanıza oy uğruna İstiklal Marşımızı ve bayrağımızı alet etmekten dahi çekinmiyorlar.
Bu gayri etik hal karşısında Cumhuriyet Halk Partisi, Atatürk ve Cumhuriyet’i ön plana çıkararak reklam yapamaz mıydı sizce? Eğer istese ana muhalefet partisi halkı isyana kadar sürükleyecek bir kampanyanın içine girmez miydi peki?
Aynı durum MHP için de geçerli... Onlar da halkın milliyetçilik duygularını sömürecek bir reklam kampanyasına giremezler miydi?
Bu soruların yanıtlarını hepimiz tahmin edebiliyoruz. AKP iktidarı her ne kadar halkın manevi değerlerini sömürerek, siyaseti bir bataklığa dönüştürmek istese de muhalefet partileri bu ilkesizliğin içine girmiyor. Görünen o ki girmeyecekler de...
Seçime yönelik çok önemli bir uyarı da CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’ndan geldi. Sayın Kılıçdaroğlu; oy sayımı esnasında elektrik kesilirse sandıkların üzerine oturun dedi. Bu tarihi uyarı, seçim günü her türlü usülsüzlüğün yapılabileceğini vurguluyor. Aman dikkat. Sandıkları namusumuz gibi koruyalım. Sandığımızın sonuçlarını CHP sitesindeki sonuçlarla kıyaslamayı da unutmayalım...
Şimdi artık seçime sayılı günler kaldı. Türkiye’de siyaseti, battığı bu bataklıktan kurtarmamız için son şansımız bu seçim...
Ya ahlaklı, temiz siyasetin yolunu aydınlatacağız, ya da bataklıkta boğulmaya razı olacağız.
Seçim bizim, seçen biziz, sonuç geleceğimiz...
Geleceğimiz için, temiz siyaset için ne olursa olsun sandığa gidelim.
Umuyorum ki seçimden sonra güneşin üzerine doğduğu bir Türkiye’de yazı yazmaya ve siyaset yapmaya devam ederiz.
O aydınlık güne kadar sağlıcakla kalın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder