Güneş doğarken...
Geçen gün bir dost sohbetinde Türkiye’nin
geleceğini konuşuyoruz. Gündemimiz siyasi gelişmeler, yerel seçim ve kimin
kazanacağı pek tabi ki... Bu arada bir arkadaş ısrarla AKP’yi övüyor. Ama nasıl
bir övme... Yani AKP kazanamazsa sanki sandalyesini altından çekmiş olacaklar.
Düşecek tepe taklak... O derece paralıyor kendini... Elle tutulur bir argümanı
da yok... Ama savunuyor tüm bu yolsuzlukları... Bu da yetmezmiş gibi “CHP
gelsin onlar da çalacak bari bunlar çalsın” diyor.
Çok tuhaf değil mi? Aslında bu kadar
yolsuzluğun, kirlenmişliğin ardından hala bu koyu taraftarlığın altında bazı önemli
bağlantılar var. Öncelikle AKP, devletin tüm imkanlarını kullanarak dört dörtlük
bir “saadet zinciri” kurmuş. Yani yolsuzluğun saadet zinciri... Bu zincirin
ucundan kenarından faydalanan her birey düzeni bozulsun istemiyor. Tercümesi
iktidarla “iş tutanlar” işlerinin bozulacağından korkuyor.
Öbür tarafta ise asgari ücretle zar
zor geçinmeye çalışan AKP seçmeni var. Onları AKP’ye bağlayan tek unsur ise başbakanın
“dini söylemleri”... Başbakan meydanlarda tüm etik kuralları altüst ederek dini
siyasete alet ettiği için, sosyo-ekonomik olarak sıkıntı içinde olan seçmen hiç
sorgulamadan bu düzenin bir parçası oluyor.
Böyle bir iktidarın karşısında
namuslu, ahlaklı, etik siyaset yapmak çok önemli bir tercih aslında... Önemli
olduğu kadar da riskli... Baksanıza oy uğruna İstiklal Marşımızı ve bayrağımızı
alet etmekten dahi çekinmiyorlar.
Bu gayri etik hal karşısında
Cumhuriyet Halk Partisi, Atatürk ve Cumhuriyet’i ön plana çıkararak reklam
yapamaz mıydı sizce? Eğer istese ana muhalefet partisi halkı isyana kadar sürükleyecek
bir kampanyanın içine girmez miydi peki?
Aynı durum MHP için de geçerli...
Onlar da halkın milliyetçilik duygularını sömürecek bir reklam kampanyasına
giremezler miydi?
Bu soruların yanıtlarını hepimiz
tahmin edebiliyoruz. AKP iktidarı her ne kadar halkın manevi değerlerini sömürerek,
siyaseti bir bataklığa dönüştürmek istese de muhalefet partileri bu ilkesizliğin
içine girmiyor. Görünen o ki girmeyecekler de...
Seçime yönelik çok önemli bir uyarı
da CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’ndan geldi. Sayın Kılıçdaroğlu; oy sayımı
esnasında elektrik kesilirse sandıkların üzerine oturun dedi. Bu tarihi uyarı,
seçim günü her türlü usülsüzlüğün yapılabileceğini vurguluyor. Aman dikkat.
Sandıkları namusumuz gibi koruyalım. Sandığımızın sonuçlarını CHP sitesindeki
sonuçlarla kıyaslamayı da unutmayalım...
Şimdi artık seçime sayılı günler kaldı.
Türkiye’de siyaseti, battığı bu bataklıktan kurtarmamız için son şansımız bu seçim...
Ya ahlaklı, temiz siyasetin yolunu
aydınlatacağız, ya da bataklıkta boğulmaya razı olacağız.
Seçim bizim, seçen biziz, sonuç
geleceğimiz...
Geleceğimiz için, temiz siyaset için
ne olursa olsun sandığa gidelim.
Umuyorum ki seçimden sonra güneşin üzerine
doğduğu bir Türkiye’de yazı yazmaya ve siyaset yapmaya devam ederiz.
O aydınlık güne kadar sağlıcakla kalın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder