“Barış” şu sıralar en çok ihtiyaç duydugumuz kavram... Barış da, çatışma da önce toplumun en üst birimlerinde olgunlaşmaya başlar. Ve domino etkisiyle en ufak birimlere kadar sızar. Üst düzey siyasetçilerin söylemlerinde inandırıcı olmaları için öncelikle o söylemleri kendi yakın çevrelerinde uyguluyor olmaları gereklidir. Yani siz “uzlaşı” diyorsanız önce uzlaşıyı kendi partinizin içinde sağlamanız beklenir.
İçinden geçtiğimiz sürecin bu kadar gergin olması da
aslında iktidar partisinde yaşanan kaosun dışa vurumudur. Ülkemizi rahatsız
eden tüm dinamikler bu karışıklıktan faydalanırken, halkımız da bu
gelişmelerden olumsuz yönde etkileniyor. İstedikleri kadar “kardeşiz” desinler başbakan
ve cumhurbaşkanı arasındaki yol ayrımını herkes farkında. Bu yol ayrımı partide
ciddi bir ayrışmaya da neden olacak. Bu da kaçınılmaz bir gerçek... Başbakanın
ameliyatı sürecinde MİT müsteşarı Hakan Fidan’ın ifadeye çağrılmasıyla başlayan
olaylar zinciri artık fitili ateşledi. AKP içindeki fırtınaları dindirmek
mümkün değil.
Siz istediğiniz kadar sorunları perdeleyin, kendi
çevrenizde yaratamadığınız barış ve huzur iklimini yurt genelinde yaratmanız
imkansız. Bu noktada ana muhalefet partisi CHP’ye tarihi görev düşüyor. Son
yaşadığımız CHP Tunceli milletvekili Hüseyin Aygün’ün kaçırılması ve sonrasında
yaşanan gelişmeleri tüm Türkiye dikkatle izledi. Şu çok açıktır ki önümüzdeki
günlerde CHP’ne Kürt sorununun çözümü adına büyük sorumluluk düşecektir. Genel
Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun son grup toplantısında yaptığı konuşmanın alt
mesajlarını iyi okumak lazım. Tam bağımsız Türkiye vurgusu, tek irade TBMM,
başkent Ankara, toplumsal uzlaşı, barış ve kardeşlik imaları CHP’nin bu süreçte
izleyeceği yol haritasına ve çizgisine dair ipuçları vermiştir.
Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu yaratmak istediği
barış ortamını yeni Merkez Yönetim Kurulu’nu oluştururken göz önünde
bulundurmuş ve tüm partiyi kucaklayacak bir MYK oluşturmuştur. Bu oluşum tüm il
ve ilçe yönetimlerine de mesaj yüklüdür: “Önce kendi içinizde barış ve
kardeşlik ortamını sağlayın.”
Şimdi artık vakit tüm partiler için barışı sağlama
yolunda önemli adımlar atma vaktidir. Muhalefette olan MHP’de üzerine düşen
sorumluluğu farkında olmalı, iktidarın noter makamlığından bir an evvel
kurtulmalıdır. Bu bağlamda MHP’de acil kan değişikliğine ihtiyaç olduğunu
düşünüyorum. Kendi tabanlarında da
bu yönde bir beklenti olduğunu biliyorum. Sayın Bahçeli’ye Irak Merkezi
Yönetimi tarafından verilmeyen vize de dış ilişkilerimiz açısından ayrı bir
vehamettir. Bu noktada Bahçeli’nin bu yolculuğunun ne kadar gerekli olduğu da
tartışılır. Netice itibariyle zor durumda kalan Türkiye olmuştur.
Önümüz bayram... Temennim; Sevgi ve kardeşliğin
öncelikle partilerin iç mekanizmalarında daha sonra ülkemiz genelinde ve
nihayetinde komşu ülkelerle sağlanması.
Sevgisizlik kendini çabuk aksettirir. Bulaşıcıdır,
çabuk yayılır. Sevgisizlik yürek karartır. Kararmış bir yürek, ne kendisine ne
çevresine ışık saçabilir. İçimizdeki tüm önyargılardan arınıp, birbirimizi
anlamaya çalıştığımız, haklıya hakkını verdiğimiz, benden olsun da çamurdan
olsun zihniyetinden sıyrıldığımız, kalbimizi tüm dostlara açtığımız ve en
önemlisi tüm küskünlüklerimizi bir telefonla, mesajla ya da en güzeli ziyaretle
geride bıraktığımız bir bayram olsun. Barış ikliminin güzel memleketimize bir
an evvel gelmesi dileğiyle... İyi bayramlar olsun.