1978
Yazıydı... Söylenenlere göre çok sıcak bir yazmış... 1978 Haziran ayında, yani
doğumumla başladı Çeşme’yle tanışmam. Sanıyorum ki dünyada ender rastlanan
oksijenini içime çekmemle bağlandım Çeşme’ye... Çocukluğum , gençliğim, nice güzel
anılarımın beşiğidir Çeşme... Aslında belki de çok uzun anlatmama gerek
yok “memleketim” işte...
İzmir
Saint Joseph’den dönem büyüğüm, partidaşım Ekrem Oran “Çeşme Güneşi”nde yazmamı
teklif ettiğinde duygulanmadım desem yalan olur. Yaşamımın önemli bir bölümünü
geçirmekte olduğum güzel Çeşme’min tek yerel gazetesinde yazacak olmak beni çok
mutlu etti.
İzmir-Çeşme-İstanbul
arasında geçen yaşamımın son yıllarında aktif olarak siyasette görev alma şansına
sahip oldum. 2 Yıl süren CHP Kadın Kolları MYK Üyeliğim, 24. Dönem İzmir
milletvekili adaylığım, Kurultay Delegeliğim, PM Adaylığım derken zaten aileden
kanımda olan siyaset tüm yaşamımı sardı. Artık ülkemde ki tüm meselelere sol
penceremden bakmaya, kaygılanmaya ama kaygılanmakla kalmayıp çözüm aramaya başladım.
Benimle aynı davaya gönül vermiş, ülkesi için düşünen, üreten, katkı sağlayan tüm
yol arkadaşlarımında yanında olmaya, destek vermeye çalıştım. İşte belki böyle
bir yol arkadaşlığının başlangıcıdır “Çeşme Güneşi”... Çeşme’ye ve İzmir’e gönül
verenler arasındaki bir sevgi köprüsüdür... Geleceğimizi ilgilendiren
meselelere beraberce baktığımız, yorumladığımız, çözüm aradığımız ama asla ümitsizliğe
kapılmadığımız ortak bir buluşma alandır bizim için...
Son
10 yıldır adeta bir karabasan gibi üzerimize çöken iktidarın, eylem ve söylemleri
karşısında adeta sessizlik yemini etmiş bir medya varken, bizim düşüncelerimizi
fikirlerimizi özgürce yazabileceğimiz bir mecra sunduğu için Sevgili
Ekrem Oran’a teşekkür etmek istiyorum. Malum içinde bulunduğumuz günlerde
gazete çıkarmak yürek işi...
Her
yeni sabaha bambaşka bir yaptırımla uyanırken “fikri hür” bir gazete çıkarmak
cesaret istiyor. Özellikle kadınlar ve gençlerin üzerine kurulmak istenen baskı
adeta memleketin geleceğine ipotek koyuyor. Düşünce yasaklı, söylem yasaklı,
eylem yasaklı olduk adeta... Tepkisizlik hepimize dikte edilmeye çalışılıyor. İktidar
tarafından uygulanan her telkinin, yaptırımın kayıtsız şartsız kabul edilmesi
bekleniyor. Bir nevi “itaat” kültürüdür bu yerleştirilmek istenen... İşte tam
da bu noktada itirazımızı, yetmez ise isyanımızı bu sayfalardan paylaşacağız.
Belki de paylaştıkça çoğalacağız. Bu paylaşımlarda bulunurken sadece bir açıdan
değil, bir çok açıdan bakacağız meselelere... Siyasi yolculuğumda Türkiye’nin
farklı bölgelerini ziyaret etme imkanı buldum. Şu çok açık bir gerçek ki Doğu’da,
Güneydoğu’da, Karadeniz’de siyaset yapmakla İzmir’de yapmak arasında
ciddi farklar var. Bizler yaşadığımız coğrafyadan ötürü avantajlı ve şanslı
insanlarız. Bu şansı doğru kullanmak ama aynı zamanda herkesin yüreğinin sesi
olmak, kucaklayıcı, bütünleyici ve yapıcı olmak esas olmalı...
Sözün özü bu hafta sizlere “Merhaba” demek, kısaca tanışmak,
meramımı anlatmak istedim. Umuyorum ki “Çeşme Güneşi” aracılığıyla kuracağımız
gönül bağlarımız sağlam ve daimi olsun. Fikren uzlaşsak da uzlaşamasak da “düşünce
özgürlüğü” ortak paydamız olsun. “Fikri hür, vicdanı hür ve irfanı hür”
insanların yaşadığı bir ülke hepimizin özlemi... Mustafa Kemal’in söylediği bu
sözün aslında ne kadar önemli olduğunu bu günlerde daha iyi anlıyoruz. Bu özlemle
hepinize sevgi dolu günler diliyorum. Yolumuz açık olsun. Kalın sağlıcakla...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder