Sol yanım...

3 Ağustos 2012 Cuma

GAZETE "ÇEŞME GÜNEŞİ" / MERHABA!




1978 Yazıydı... Söylenenlere göre çok sıcak bir yazmış... 1978 Haziran ayında, yani doğumumla başladı Çeşme’yle tanışmam. Sanıyorum ki dünyada ender rastlanan oksijenini içime çekmemle bağlandım Çeşme’ye... Çocukluğum , gençliğim, nice güzel anılarımın beşiğidir Çeşme...  Aslında belki de çok uzun anlatmama gerek yok “memleketim” işte...

İzmir Saint Joseph’den dönem büyüğüm, partidaşım Ekrem Oran “Çeşme Güneşi”nde yazmamı teklif ettiğinde duygulanmadım desem yalan olur. Yaşamımın önemli bir bölümünü geçirmekte olduğum güzel Çeşme’min tek yerel gazetesinde yazacak olmak beni çok mutlu etti.

İzmir-Çeşme-İstanbul arasında geçen yaşamımın son yıllarında aktif olarak siyasette görev alma şansına sahip oldum. 2 Yıl süren CHP Kadın Kolları MYK Üyeliğim, 24. Dönem İzmir milletvekili adaylığım, Kurultay Delegeliğim, PM Adaylığım derken zaten aileden kanımda olan siyaset tüm yaşamımı sardı. Artık ülkemde ki tüm meselelere sol penceremden bakmaya, kaygılanmaya ama kaygılanmakla kalmayıp çözüm aramaya başladım. Benimle aynı davaya gönül vermiş, ülkesi için düşünen, üreten, katkı sağlayan tüm yol arkadaşlarımında yanında olmaya, destek vermeye çalıştım. İşte belki böyle bir yol arkadaşlığının başlangıcıdır “Çeşme Güneşi”... Çeşme’ye ve İzmir’e gönül verenler arasındaki bir sevgi köprüsüdür... Geleceğimizi ilgilendiren meselelere beraberce baktığımız, yorumladığımız, çözüm aradığımız ama asla ümitsizliğe kapılmadığımız ortak bir buluşma alandır bizim için...

Son 10 yıldır adeta bir karabasan gibi üzerimize çöken iktidarın, eylem ve söylemleri karşısında adeta sessizlik yemini etmiş bir medya varken, bizim düşüncelerimizi fikirlerimizi özgürce  yazabileceğimiz bir mecra sunduğu için Sevgili Ekrem Oran’a teşekkür etmek istiyorum. Malum içinde bulunduğumuz günlerde gazete çıkarmak yürek işi...

Her yeni sabaha bambaşka bir yaptırımla uyanırken “fikri hür” bir gazete çıkarmak cesaret istiyor. Özellikle kadınlar ve gençlerin üzerine kurulmak istenen baskı adeta memleketin geleceğine ipotek koyuyor. Düşünce yasaklı, söylem yasaklı, eylem yasaklı olduk adeta... Tepkisizlik hepimize dikte edilmeye çalışılıyor. İktidar tarafından uygulanan her telkinin, yaptırımın kayıtsız şartsız kabul edilmesi bekleniyor. Bir nevi “itaat” kültürüdür bu yerleştirilmek istenen... İşte tam da bu noktada itirazımızı, yetmez ise isyanımızı bu sayfalardan paylaşacağız. Belki de paylaştıkça çoğalacağız. Bu paylaşımlarda bulunurken sadece bir açıdan değil, bir çok açıdan bakacağız meselelere... Siyasi yolculuğumda Türkiye’nin farklı bölgelerini ziyaret etme imkanı buldum. Şu çok açık bir gerçek ki Doğu’da, Güneydoğu’da, Karadeniz’de siyaset yapmakla İzmir’de yapmak arasında  ciddi farklar var. Bizler yaşadığımız coğrafyadan ötürü avantajlı ve şanslı insanlarız. Bu şansı doğru kullanmak ama aynı zamanda herkesin yüreğinin sesi olmak, kucaklayıcı, bütünleyici ve yapıcı olmak esas olmalı...

Sözün özü bu hafta sizlere “Merhaba” demek, kısaca tanışmak, meramımı anlatmak istedim. Umuyorum ki “Çeşme Güneşi” aracılığıyla kuracağımız gönül bağlarımız sağlam ve daimi olsun. Fikren uzlaşsak da uzlaşamasak da “düşünce özgürlüğü” ortak paydamız olsun. “Fikri hür, vicdanı hür ve irfanı hür” insanların yaşadığı bir ülke hepimizin özlemi... Mustafa Kemal’in söylediği bu sözün aslında ne kadar önemli olduğunu bu günlerde daha iyi anlıyoruz. Bu özlemle hepinize sevgi dolu günler diliyorum. Yolumuz açık olsun. Kalın sağlıcakla...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder