Sol yanım...

13 Şubat 2013 Çarşamba

SEVGİLİLER GÜNÜ...




SEVGİLİLER GÜNÜ...

Bir 14 Şubat’ı daha hep birlikte idrak ediyoruz. Tüketim çılgınlığının dayattığı özel günlerden biridir Sevgililer Günü.

Kimisi mutlu sevgilisiyle bu özel günü yaşamaktan, kimisi ise yalnızlığıyla mücadele ediyor kalabalıklar içerisinde... Yaşamın toz pembe sürdüğü hayatlarda tatlı bir hatıra belki de... Bu satırları okurken sizin gönlünüz ne haldedir bilemiyorum. Belki eşinizle ya da sevgilinizle aşkın en güzelini yaşıyorsunuz, belki de kırık kalbinizi onarmaya çalışıyorsunuz. Ya da çok sevip kavuşamadığınız yarinizi düşünüyorsunuz. Kim bilir...

11 Yıl evvel ben evlenirken çok sevdiğim bir büyüğüm “Evlilik de ölüm gibi alın yazısıdır. Ne yazılmışsa onu yaşarsın, kaderinden kaçamazsın” demişti. Henüz 22 yaşındayken onun  bu söylediğini tam olarak idrak edememiştim. Öyle ya eşimizi kendimiz seçiyorduk, ne kaderi ne alın yazısı diye düşünmüştüm. Gelin görün ki yıllar içerisinde bu düşüncem değişti. Evet bekarlara tuhaf gelebilir belki ama evliler anlayacaktır. Her birimiz kendimiz için yazılanı yaşıyoruz aslında. Evlilik bir nevi tekamül süreci hem kadınlar hem erkekler için. Susmayı, durmayı, anlamayı, paylaşmayı, vazgeçmeyi öğreniyoruz. Öğrendikçe olgunlaşıyoruz. İşte tekamül burada başlıyor. İki sivri uç yıllar içerisinde sürtünerek yumuşuyor. Hele ki bir de evladınız var ise “ben” kavramından sıyrılıyorsunuz. Öncelikleriniz hep evladınızın etrafında şekilleniyor. Attığınız her adımda iki kere düşünür hale geliyorsunuz.

Evlilik denen alın yazısını güzel memleketimizde her sene nice genç kızımız yaşıyor. Bizler gibi kendi eşini kendisi seçenler için sorun yok. Peki ya alın yazısı başkaları tarafından yazılanlar? Henüz çocukken kadın olmaya zorlananlar? Çocuk gelinler ve töre sarmalı üzerine nice istatistik okuduğunuzu tahmin edebiliyorum. Fakat her rakamın bir hayata karşılık geldiği bu bilgiler gerçeği görmemiz açısından çok önemli.

Türkiye’de 14 milyon kız çocuğu, 18 yaşından küçükken evlendirilmiş. Yani genele vurursak kadınlarımızın %32’si 18 yaşından evvel evlenmeye zorlanmış. Her 3 kadından 1’i… Hani bekara eş boşamak kolay derler ya, evli olmayanlar ya da bunu deneyimlememiş insanlar için belki bu durumun vehametini kavramak zor. Ama evliliği yaşamış ya da yaşayan her kadın 18 yaşından evvel evlenmek zorunda kalmanın ne kadar büyük bir ızdırap olduğunu ruhunda hisseder. Üstelik bu çocuk gelinlerin önemli bir kısmı başlık parası karşılığında satılıyor.

Yani bir hayat satılıyor. Bir yaşam söndürülüyor. Çoğu zaman “masadan bir tabak eksilsin” “garibanlığın gözü kör olsun” diyerek henüz oyun yaşındaki kız çocukları babalarının elleriyle kocaman adamlarla evlendiriliyor.

Evet Sevgililer Günü pek hoş bir hikaye… Ama çocuk yaşta gelin olan milyonlar, yıllardır eşinden şiddet ve eziyet gören kadınlar için belki de yüreğe akıtılmış iki damla göz yaşı. Ben öyle hüzünlenirim hep bu özel günlerde… Anneler gününde annesizler dert olur, babalar gününde babasızlar, yetimler, öksüzler… Bu Sevgililer Gününde de çocuk gelinler düştü yüreğime. Ben bu 14 Şubat’ta başımı yastığa koyduğumda kapalı kapılar ardında yaşanan hüzünleri düşüneceğim. Ve dilimde sözlerini Aysel Gürel’in yazdığı bir şarkı olacak;

“Yağmuru kim döküyor
Ünzile kaç koyun ediyor
Dayaktan uslanalı
Hiçbir şey sormuyor”

Bu topraklarda yaşayan kadınların acısı azalmadan rahat uyku yok bize. Kadınlarımız daha çağdaş, eşit ama her şeyden evvel mutlu bir yaşama kavuşana kadar mücadele edeceğiz. Elele…

Sevgililer Gününüz kutlu olsun.











Hiç yorum yok:

Yorum Gönder