YENİ UMUTLAR
Yeni başlangıçlar her zaman yeni umutlar taşır.
Yeniliğin getirdiği umut can verir, kan verir. İzmir’de yayın hayatına yeni
başlayan İzmir Port gazetesi de kucağında yepyeni umutlarla bizlerle buluşuyor.
Geçmişten gelen gazetecilik tecrübesiyle, Çınar Ailesi’nin sevgi ve
sıcaklığının harmanlandığı İzmir Port’a şimdiden başarılar ve uzun ömürler
dilerim.
Yenilik ve yeniliğin getirdiği umuttan
bahsetmişken tam bayram arifesi iktidardan yine bayram şekeri(!) tadında bir
açıklama geldi. Zaten tüm Ramazan ayını hamile kadınların nasıl yaşaması
gerektiği, kızlı-erkekli dolaşmanın sakıncaları üzerine açıklamaların
yankısıyla geçirmişken son noktayı da Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktar koydu. Sayın Bakan memleketi Trabzon’un Of ilçesinde Çakıroğlu
Vakfı’nca düzenlenen iftar yemeğinde yaptığı konuşmada Türkiye’nin Müslüman bir
ülke olduğunu ve “konumu itibariyla” mucitler çıkaramadığını, bunun için
gençlerini ara eleman olarak yetiştirmeye odaklanması gerektiğini söylemiş.
Konuşmanın ardından da kapsamlı bir milliyetçilik güzellemesi yapmış ki
anlatılır gibi değil…
Hani
AKP’nin son dönem icraatlarını bilmesek milliyetçilik söylemlerine de
inanacağız. Sayın başbakan değil miydi her türlü milliyetçiliği ayaklar altına
aldık diyen? Neyse aslında benim değinmek istediğim esas konu milliyetçilik
değil. Milliyetçiliğin son yıllarda çok yanlış bir zeminde tartışıldığını
düşünmekteyim ki onu da ayrı bir yazıda sizlerle paylaşırım.
Üzerinde durmamız gereken en önemli unsur Sayın
Bakanın konuşmasında Türkiye’ye verdiği müslüman kimlikle, bu kimliğin
reddettiğini “savunduğu” buluşçuluk. Şimdi aslında meseleye laikliğin öneminden
girmek lazım ama sanıyorum ki bunun için çok geç… Yani sap saman birbirine
karıştıktan ve devletin resmi temsilcilerinin dili bu olduktan sonra bizim
laikliği anlatmamızın bir anlamı yok. Anlamı yok çünkü belli ki böyle bir bakış
açıları yok. Yine de ilaç kabilinden belirtmeliyim ki bir devleti dini hükümler
ve kurallar çerçevesinde yönetmeye kalkarsanız bu türden açıklamalar yapmanız
kaçınılmaz olacaktır. O yüzden bu iki kavramı birbirinden ayırmak gerek.
Din bilimci olmadığım için İslamiyet ve buluşçuluk ilişkisine dair
detaylı yorum yapmayacağım. Fakat bizler “icat çıkarma” deyimiyle büyüyen bir
toplumuz. Yani icat çıkarmayı makbul bilmeyen bir öğretiden geliyoruz. Halbuki
innovasyon yani buluşçuluk toplumların değer yaratmasının en önemli
şartlarından. İcat etmek dilimize yerleştiğinin aksine aslında çok önemli bir
eylem. Yanlış öğretiler ve sınırlandırılmış düşün dünyası ülkemizde bilimsel
gelişime ciddi sekte vurmaktadır. İşte tam da bu noktada bizim devlet
yetkililerinden beklentimiz bilimin, yeniliğin, teknolojinin ve buluşçuluğun
gelişmesi, ilerlemesi ve teşvik edilmesi için çaba sarfetmeleri. Ara eleman
yetiştirmek elbette önemlidir. Ama siz kendinize dini referans alarak ara
eleman yetiştirmeyi hedef koyarsanız asla lider ürün/marka/sektör/kişi
çıkaramazsınız. Ve ülkemizi lider ülke konumuna getiremezsiniz.
Aslında bu zihniyet ve bakış açısıyla ilerlemek, kalkınmak, gelişmek
çok güç. Ama biz yine de geleceğe dair umudumuzu koruyalım. Ve bırakalım
çocuklarımız yeni yeni icatlar çıkarsınlar. Onları geniş hayal dünyalarında
özgür bırakalım. Dünyada bölümsüz üniversitelerin açılmaya başlandığı, sınırların
ortadan kalktığı bir yüzyılda kendimizi ve çocuklarımızı kalıplara
hapsetmeyelim. Bu vesileyle daha çağdaş, daha aydınlık bir gelecek umuduyla
bayramınızı kutlamak isterim. Sağlıcakla kalın.