Sol yanım...

12 Nisan 2013 Cuma

TEHLİKELİ KUTUPLAŞMA


Tehlikeli kutuplaşma

Son günlerde yaşanan gelişmeler her birimizi ayrı taraflara savurdu sanki. Keskin bir kutuplaşma kapımızda azrail gibi bekliyor. Diyarbakır’da ki Nevruz kutlamasından sonra söylemler iyice sertleşti. AKP ve BDP’nin işbirliği içerisinde olduğu bu oyunda, MHP Genel Başkanı “vur de vuralım, öl de ölelim” sloganlarına karşılık, “o günler de gelecek” demesiyle siyasetin suyu kaynadı.

Tüm bu süreçte CHP’yi net bir tavır koymamakla suçlayanlar işte bu tehlikeli oyunu göremiyorlar. Halbuki CHP Türkiye’nin sağduyusudur. Toplumsal güvenliğin ve huzurun garantisidir. Kendi çıkarlarından önce memleket çıkarlarını koruyan tek partidir. Nasıl mı? Anlatmaya çalışacağım.

10 Senedir süregelen AKP iktidarı boyunca, bırakın muhalefet yapmayı, işlerini kolaylaştırmaktan başka bir işe yaramayan MHP nedense dile geldi. Dile gelmesi bazılarının hoşuna gitti. İmralı görüşmelerinden memnun olmayan bir kesimin ruhu okşandı. Hatta bu popülist yaklaşıma “helal olsun” diyenler dahi çıktı. Sahi MHP bugüne kadar neredeydi? Memleketin tüm kritik meselelerinde AKP ile ortaklık ederken ne oldu da birden sesleri yükseldi?

Aslında biz bu filmi daha evvel görmüştük. Yani seçimler yaklaşırken toplumun hassasiyetlerini reye dönüştüren tehlikeli oyunu biz defalarca izledik. 2011 Seçimleri öncesi AKP, Oslo görüşmeleriyle PKK’nın ağzına bir parmak bal sürmüş ve seçimde bu pazarlıkların rahatlığıyla tekrar iktidara gelmişti. Seçim öncesi sessiz kalan terör örgütü verilen sözler tutulmayınca seçim sonrası aylarca süren kanlı operasyonlar gerçekleştirmişti. İşin içinden çıkamayan iktidar, emperyal güçlerin de arzusuyla Öcalan’la masaya oturmak zorunda kaldı. Terör ülkenin her tarafında can almaya devam ediyordu. İktidarın artık bu meseleyi meşru zeminde çözemeyeceği gün gibi açıktı.

Netice-i kelam AKP “toplumsal barış” için İmralı görüşmelerini başlattı. Toplumun belli bir kısmı bu süreci desteklerken, belli bir kısmı da sessizlik içerisinde bekliyordu. Bu sessizlik, kendi içinde büyük bir öfke de barındırıyordu. Ama biraz daha beklenecekti.

Peki ya MHP? MHP Ne yaptı?

2011 Seçim öncesi ardarda çıkan kasetleri hatırlayın. MHP’nin neredeyse tüm kurmay kadrosu istifa etmişti. Zaten kendi içinde de sorunları olan MHP barajı aşma sorunu yaşıyordu. Ben o seçimde alandaydım. Çok net ifade edebilirim ki MHP barajı, duyarlı CHP seçmeninin oylarıyla geçti.

AKP Meclise büyük bir çoğunlukla girip, anayasayı rahatlıkla geçiremesin hassasiyeti içerisindeki bir kısım CHP seçmeni, hiç istemesede oyunu MHP’ye verdi. Ya sonuç?

Tabi ki düş kırıklığı. MHP 24. Dönem’de meclise girdiği andan itibaren AKP’nin işini kolaylaştırdı. CHP hemen hemen tüm kritik meselelerde tek başına muhalefet yapmak zorunda kaldı. Peki şimdi ne oldu da Devlet Bahçeli bu çıkışı yaptı?

Aslında yanıt çok açık. Seçim propagandaları başlamıştır. Bundan sonra Bahçeli hızla Türkiye turuna çıkacak ve bu süreci reye dönüştürecektir. Uzun süredir sessiz ve memnuniyetsiz olan teşkilatını bu söylem üzerinden canlandıracaktır. Bursa’da bilinçli olarak start verdiler. Bundan sonrasını izleyip göreceğiz.   

Peki kendi bekasını düşünen partiler içerisinde CHP ne yana düşüyor?

CHP Samimi olarak Kürtlerin talepleri üzerine yoğunlaşıyor. PKK’nın değil ama. Bu çok önemli bir ayrıntı. Hazırlanan Kürt raporunda her alandaki sorunlar incelenip, çözüm önerileri sunuluyor. Bu noktada CHP’nin tek eksiği arkasında durduğu 89 raporunu ve çözüm önerilerini topluma tam olarak aktaramamak. Bu mesele üzerine basın toplantıları düzenleyip, önerilerini açıkca kamuoyuna duyurabilir. Yoksa şu çok açık ki, CHP kurucu irade olmanın getirdiği sorumlulukla hareket ediyor. CHP’nin, toplumsal gerilimden beslenme gibi bir siyasi yaklaşımı asla olamaz. Yoksa CHP Genel Başkanı’nın tek bir sözüne bakar sessiz milyonları sokağa dökmek. Ama gerilim üzerinden halkı provoke etmek CHP’nin tarihi misyonuna ters düşer.

Sürece ve görüşmelere dair eleştiriler her platformda yapılmalı. Bu süreç sadece AKP-BDP işbirliğine teslim edilemeyecek kadar önemli. Barış ancak toplumsal uzlaşı ile sağlanabilir. Toplumsal uzlaşıyı sağlamak meclisteki tüm partilerin görevi. Fakat toplumu geren bu söylemler yaklaşan seçimlerde halkı yanıltmamalı. Bu tehlikeli bir yanılgıdır. Bu yanılgıya, CHP’nin tabanını oluşturan hiçbir yurtsever kapılmamalı. Bu söylemler oy kaygısı içeren popülist söylemlerdir. Yoksa sormazlar mı insana; “Şimdiye kadar aklınız neredeydi?”




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder