YAĞMUR BALBAY’A MEKTUP
Sevgili Yağmur Balbay,
Uzun süredir zor bir süreçten geçiyorsun. Yaşından
çok daha büyük acılarla mücadele etmek zorunda kaldın. 2009 Yılı Mart ayında
hiç beklenmedik şekilde babanı tutsak ettiler Silivri’de. Hep kuvvetli bir umutla
ailesi olarak siz, CHP’li olarak bizler ve partili partisiz tüm yurtseverler
destek oldu babanın özgürlük mücadelesine. Ama en zoru senin yaşadığındı. Henüz
9 yaşında babanı senden koparmışlardı. Nedenini yıllarca anlayamadın. Biz de
anlayamadık. Yapılan hiçbir açıklama Balbay’ın tutukluluğu için bizleri ikna
edemedi. Ülkemiz zorlu bir süreçten geçiyordu. Sabredecektin. Sen de sabrettin
çocuk yüreğinle.
Baban Mustafa Balbay’ı yazılarından tanıyordum
Yağmur. Benim Balbay’la yolum, 2011 seçimlerinde kesişti. Biz CHP ailesi olarak
Balbay’ın özgürlüğü için verdiğimiz mücadeleyi, İzmir 2. bölgede onunla aynı
listede olan yoldaşları olarak tüm örgütümüzle birlikte pekiştirdik. 2011
Seçimlerinde içimizde kuvvetli bir umutla çalıştık İzmir’de. Bizler gerçekten inanıyorduk
seçim sonrası Mustafa Balbay’ın özgür kalacağına. Gittiğimiz her yerde
dilimizde Balbay vardı. Onun özgürlüğüne sadece milletvekili adayları değil, İzmirliler
de inanmıştı. Karşıyaka’da koskoca salonlar, sadece baban için tıklım tıklım
doluyordu. Babanın arkadaşları onu anlatıyorlardı. Ve ardından kitaplarını
imzalıyorlardı. “Zulümhane”, “Zulümdar”, “Gülümsemek Direnmektir”, “O Mektubu
Yazan Bendim”... Kitaplarıyla yanımızdaydı baban. Ve içimizde bir umut her daim
canlıydı.
Seçim bitti. Babanı özgürlüğüne kavuşturamadık.
Tüm çabalarımıza rağmen babana özgürlüğünü vermediler. Tutsaklık yetmezmiş gibi
28 Şubat 2011’den beri hücredeydi. Ama bu zorlu bir mücadeleydi. Biliyorduk.
Silivri’de babanla birlikte askerler, aydınlar, akademisyenler de vardı.
Aslında Silivri’de tutsak olan aydınlık Türkiye’ydi. Karanlığa gömülmüştük.
Babanın umut dolu mektupları bu mücadeleden vazgeçmeyeceğimizin aynasıydı. Bu
umudu hiç içimizden çıkarmadık. Doğumgünlerinde kuşlar uçurduk, her davasında
yoldaş olduk, mektuplarını toplantılarımızda okuduk. Amacımız uzun süren bu
zulmün insanlar tarafından kanıksanmasına,unutulmasına engel olmak, tepkiyi
diri tutmaktı. Ve dile kolay 3,5 yıl boyunca babanın adını ve mücadelesi
gündemde tuttuk. Ailesi, gazeteci arkadaşları, CHP ailesi ve yurtseverler.
Elbirliğiyle ayakta durduk. Yenilmedik.
Baban Mustafa Balbay 21 Ağustos 2012 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde ki
yazısında: “İnsanı bir tek kişi yenebilir; o da
kendisidir. İnsan, ancak “yenildim” dediği an, yenilmiştir” diyor. O yüzden her
ne yaşarsak yaşayalım “yenildim” demeyeceğiz. Demedik.
Şimdi okuduğun okulda sana iyi davranmıyorlarmış. “Okulda teröristin kızı damgasını
yedim” dedin diye suçlanıyor, psikolojik baskıya maruz kalıyormuşsun. Buna
herşeyden evvel bir anne olarak çok üzüldüm. Kahroldum.
Neden mi?
Ben senin okulunun öğretmenlerinden sana özel ilgi göstermelerini beklerdim.
İçinde bulunduğun ruh halini anlayıp sana özel olarak yaklaşmalarını, pamuklara
sarmalarını beklerdim. Annesi ve babası ayrılan çocuklara bile rehberlik
öğretmenleri dikkat ederken, sana yapılan bu haksızlık vicdanımı yaraladı. Bu
yüzden tıpkı Tuncay Özkan’ın kızı Nazlıcan gibi okuldan ayrılmak zorunda
kalman, yani yaşananların faturasının sizlere çıkartılması sadece benim değil,
toplumun vicdanında yeni yaralar açtı. Ve aslında utanç vesilesi oldu. Sizlere
karşı gösterilen insanlık dışı bu yaklaşım hepimiz için utanç oldu.
Zor
zamanlardan geçiyorsun Yağmur. Ama baban Mustafa Balbay’ın dediği gibi “İnsanı
bir tek kişi yenebilir; o da kendisidir”. Sen yine de yenilme. Bu davanın senin
ruhunda açtığı yaraları sarmaya çalış. Yaşama, ailene, eğitimine, arkadaşlarına
sarıl. Ve gülümse. Gülümsemek direnmektir. Bizim boynumuzun borcu. Bu karanlık
zihniyetle mücadele etmeye devam edeceğiz. Senin ve senin gibi tüm
çocuklarımızın aydınlık geleceği için. Söz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder