Sol yanım...

12 Nisan 2013 Cuma

YAĞMUR BALBAY’A MEKTUP


YAĞMUR BALBAY’A MEKTUP

Sevgili Yağmur Balbay,

Uzun süredir zor bir süreçten geçiyorsun. Yaşından çok daha büyük acılarla mücadele etmek zorunda kaldın. 2009 Yılı Mart ayında hiç beklenmedik şekilde babanı tutsak ettiler Silivri’de. Hep kuvvetli bir umutla ailesi olarak siz, CHP’li olarak bizler ve partili partisiz tüm yurtseverler destek oldu babanın özgürlük mücadelesine. Ama en zoru senin yaşadığındı. Henüz 9 yaşında babanı senden koparmışlardı. Nedenini yıllarca anlayamadın. Biz de anlayamadık. Yapılan hiçbir açıklama Balbay’ın tutukluluğu için bizleri ikna edemedi. Ülkemiz zorlu bir süreçten geçiyordu. Sabredecektin. Sen de sabrettin çocuk yüreğinle.

Baban Mustafa Balbay’ı yazılarından tanıyordum Yağmur. Benim Balbay’la yolum, 2011 seçimlerinde kesişti. Biz CHP ailesi olarak Balbay’ın özgürlüğü için verdiğimiz mücadeleyi, İzmir 2. bölgede onunla aynı listede olan yoldaşları olarak tüm örgütümüzle birlikte pekiştirdik. 2011 Seçimlerinde içimizde kuvvetli bir umutla çalıştık İzmir’de. Bizler gerçekten inanıyorduk seçim sonrası Mustafa Balbay’ın özgür kalacağına. Gittiğimiz her yerde dilimizde Balbay vardı. Onun özgürlüğüne sadece milletvekili adayları değil, İzmirliler de inanmıştı. Karşıyaka’da koskoca salonlar, sadece baban için tıklım tıklım doluyordu. Babanın arkadaşları onu anlatıyorlardı. Ve ardından kitaplarını imzalıyorlardı. “Zulümhane”, “Zulümdar”, “Gülümsemek Direnmektir”, “O Mektubu Yazan Bendim”... Kitaplarıyla yanımızdaydı baban. Ve içimizde bir umut her daim canlıydı.

Seçim bitti. Babanı özgürlüğüne kavuşturamadık. Tüm çabalarımıza rağmen babana özgürlüğünü vermediler. Tutsaklık yetmezmiş gibi 28 Şubat 2011’den beri hücredeydi. Ama bu zorlu bir mücadeleydi. Biliyorduk. Silivri’de babanla birlikte askerler, aydınlar, akademisyenler de vardı. Aslında Silivri’de tutsak olan aydınlık Türkiye’ydi. Karanlığa gömülmüştük. Babanın umut dolu mektupları bu mücadeleden vazgeçmeyeceğimizin aynasıydı. Bu umudu hiç içimizden çıkarmadık. Doğumgünlerinde kuşlar uçurduk, her davasında yoldaş olduk, mektuplarını toplantılarımızda okuduk. Amacımız uzun süren bu zulmün insanlar tarafından kanıksanmasına,unutulmasına engel olmak, tepkiyi diri tutmaktı. Ve dile kolay 3,5 yıl boyunca babanın adını ve mücadelesi gündemde tuttuk. Ailesi, gazeteci arkadaşları, CHP ailesi ve yurtseverler. Elbirliğiyle ayakta durduk. Yenilmedik.

Baban Mustafa Balbay 21 Ağustos 2012 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde ki yazısında: “İnsanı bir tek kişi yenebilir; o da kendisidir. İnsan, ancak “yenildim” dediği an, yenilmiştir” diyor. O yüzden her ne yaşarsak yaşayalım “yenildim” demeyeceğiz. Demedik.

Şimdi okuduğun okulda sana iyi davranmıyorlarmış. “Okulda teröristin kızı damgasını yedim” dedin diye suçlanıyor, psikolojik baskıya maruz kalıyormuşsun. Buna herşeyden evvel bir anne olarak çok üzüldüm. Kahroldum.

Neden mi? Ben senin okulunun öğretmenlerinden sana özel ilgi göstermelerini beklerdim. İçinde bulunduğun ruh halini anlayıp sana özel olarak yaklaşmalarını, pamuklara sarmalarını beklerdim. Annesi ve babası ayrılan çocuklara bile rehberlik öğretmenleri dikkat ederken, sana yapılan bu haksızlık vicdanımı yaraladı. Bu yüzden tıpkı Tuncay Özkan’ın kızı Nazlıcan gibi okuldan ayrılmak zorunda kalman, yani yaşananların faturasının sizlere çıkartılması sadece benim değil, toplumun vicdanında yeni yaralar açtı. Ve aslında utanç vesilesi oldu. Sizlere karşı gösterilen insanlık dışı bu yaklaşım hepimiz için utanç oldu.

Zor zamanlardan geçiyorsun Yağmur. Ama baban Mustafa Balbay’ın dediği gibi “İnsanı bir tek kişi yenebilir; o da kendisidir”. Sen yine de yenilme. Bu davanın senin ruhunda açtığı yaraları sarmaya çalış. Yaşama, ailene, eğitimine, arkadaşlarına sarıl. Ve gülümse. Gülümsemek direnmektir. Bizim boynumuzun borcu. Bu karanlık zihniyetle mücadele etmeye devam edeceğiz. Senin ve senin gibi tüm çocuklarımızın aydınlık geleceği için. Söz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder