Türkiye Büyük Millet Meclisi
kürsüsünün hemen üzerinde büyük harflerle “Egemenlik kayıtsız şartsız
milletindir” yazar. Mahkemelerde ise “Adalet mülkün temelidir”. Gerçi artık ne
egemenlik millette, ne de adalet kaldı temelde... Zalim iktidar hepsini kendi cebinde
taşıyor. Yine de bir gün kadın hakları için bir cümle yazılsa divana bu
muhtemelen; “Ekonomik bağımsızlık, kadın özgürlüğünün temelidir” olur.
Türkiye’de kadın problemlerinin
başında gelen istihdam peşi sıra gelen eğitim, şiddet ve katılım problemlerini
de sürüklemektedir. Ekonomik olarak özgür olan ve kendi ayakları üzerinde,
kimseye bağlı olmadan yaşayabilen kadın akranlarına göre daha güçlü ve daha
dirençli olduğu görülmektedir.
Geçtiğimiz günlerde T.C.
Cumhurbaşkanı kadınların çalışma koşullarına yönelik enteresan bir çıkış yaptı.
Kadın ve erkek eşitliğinin fıtrata ters olduğunu belirten Erdoğan “Eline ver
kazmayı küreği çalışsın, olmaz böyle bir şey. Onun narin yapısına ters düşer”
diyerek kadınların fiziksel yapısına uygun işlerde çalışabileceklerini söyledi.
Aynı zamanda kadının annelik vasfına dikkat çeken Erdoğan kadınlar erkeklerle
eşit koşullarda çalışamayacaklarını ifade etti.
İktidarın kadınları ısrarla
sıkıştırmak istediği dar alan; ev eksenli, sürekliliği olmayan, esnek, güvencesiz,
atipik istihdamdır. Yani kadınlara geçimlerini dahi zar zor sağlayabilecekleri,
geleceği ve güvencesi olmayan, geçici iş alanları tanımlanmaktadır. Aslında
iktidarın kadınlara istihdam sağlıyoruz diye giriştiği bir çok proje niceliksel
olarak çok kişiyi kapsasa da niteliği oldukça düşük “eğreti istihdam”
projeleridir. Kadın Emeği ve İstihdamı Platformu’nun (KEİG) 2014 Eylül’ünde
kamuoyuyla paylaştığı raporunda, kadın istihdamını arttıracağı iddiasıyla öne
çıkarılan “esnek ve atipik” çalışma biçimlerinin, kadın istihdamının geneline
hakim olduğunda ortaya çıkabilecek sorunlar 5 ana başlıkta toplanmış. İlk
olarak işgücü piyasasına çıkan kişinin, önerilen iş dışında bir alternatife
sahip olamaması, ikinci olarak işin çalışanı yoksulluktan kurtarmaması, üçüncü
olarak belirsizlik ortamı, dördüncü olarak kötü çalışma koşulları ve son olarak
da çalışanın örgütlenme imkanı olmaması gelmektedir.
İktidar yetkilileri tarafından,
devamlı olarak kadınların “narin” ve “anne” vasıfları öncüllendirilerek aslında
“kırılgan istihdam” ortamı da sağlanmaktadır. Bakınız, erkek istihdamının
%27,5’i kayıtsızken kadın istihdamının %48’ini kayıt dışı çalışma
oluşturmaktadır. En fazla kayıtdışılık ücretsiz aile işçiliğinde görülmektedir.
Kadınların ücretsiz aile işçisi olarak çalışma oranı, toplam kadın istihdamının
%28’ini oluştururken, erkeklerin ücretsiz aile işçisi olarak çalışma oranı,
toplam erkek istihdamının yalnızca %4’üdür. Ücretsiz aile işçiliği yapan
kadınların ise %93,9’u kayıtsız çalışmaktadır. (KEİG, 2014)
Tüm bu rakamlar ortaya çıkarmaktadır
ki, Cumhurbaşkanının söylemleri ve yaşanan gerçeklikler kadınların iş hayatında
“eğreti” olarak var olmalarını sağlamaktadır. Tüm bu sorunların birçok çözüm
yolu mevcut… Bazılarını saymak gerekir ise; İnsan onuruna yakışır bir biçimde
kadın istihdamının arttırılması, eşit, adil, güvenceli çalışma koşullarının
oluşturulması, ailede bakıma muhtaç bireylerin haklarının devlet tarafından
korunması, ILO 183 No’lu Sözleşmesinin (Annelik Koruma Sözleşmesi) imzalanması
ve gerekli denetim mekanizmasının kurulması, Organize Sanayi Bölgelerine
ücretsiz kreşlerin açılması, ev eksenli çalışan kadınlara sendikal hakların
tanınması diyebiliriz.
Kadınların ekonomik özgürlüğünün
olmaması katılım, eğitim ve şiddet sorunlarını da peşi sıra getirdiği
görülmekte... Kadınlara seçme ve seçilme hakkının verildiği 5 Aralık
yaklaşırken şu soru hep aklımızda: “Cebinde parası olmayan, ekonomik olarak
eşlerine bağımlı kadınlar siyasete hangi oranda katılabilirler?”
Yanıtınızı
duyuyor gibiyim… İşte tüm bu gerekçelerle; “Ekonomik bağımsızlık, kadın
özgürlüğünün temelidir”. AKP’nin kadınlar için öngördüğü eğreti istihdam
politikalarını reddediyoruz. Ve ekliyoruz; Fıtrat değil Anayasa!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder