Kurtlarla dans zordur... Hele ki masum, tatlı
kuzular için çok daha zor...
İl Başkanlığından beri mahallenin ağabeyi
imajıyla halka hitab etmeye çalışan başbakan bu sefer mahallenin raconuna
uymadı... Kadınların mahremine yönelik açıklamalarıyla
fitili ateşledi, arkası iplik söküğü gibi geldi...
Mertlik bozuldu bir kere... Halbuki mahalle raconunda kadınla laf
dalaşına girmek yoktur. Hele kadının özeline girmek hiç yoktur. Daha evvel
devletin en üst kurumunun yatak odamıza kadar geldiğini söylemiştik. Şimdi
nereye geldiğini söylemeye dilimiz varmıyor, terbiyemiz el vermiyor.
Sol bakış açımız hasebiyle her türlü
platformda erkeklerle eşit tartışmaya her zaman hazırız. Fakat... Fakatı çok
önemli...
Açılan “kürtaj” tartışması, mahiyeti
itibariyle kadınları ve ortak payda itibariyle ancak ve ancak eşlerini
ilgilendirir.. Ha bir de işin tıbbi boyutu olduğundan doktorları... İşte
“fakat” burada devreye giriyor. Böyle özel bir konuya devlet karıştığı için
piyasada ki tüm tartışmalar kadınlarla erkek siyasetçiler ya da yazarlar
arasında dönmeye başladı.
En vahim tablo ise Ankara’nın medyatik
başkanı Melih Gökçek’le Gizem Suyolcu adlı bir twitter kullanıcısı arasında
geçti. Ankara’nın tüm sıkıntılarını çözen(!) Gökçek, twitter’ın özel mesaj
mecrası DM’den kürtaj özgürlüğünü savunan Gizem’e “Sen çok mu kürtaj
yaptırdın?” diye soruverdi. Gizem ise bu mesajın görüntüsünü alıp twitter
camiasıyla konuyu paylaştı. Sen misin paylaşan? Gizem’i doğduğuna pişman eden
süreç o an başladı... Gökçek kontrolsüz bir güçle Gizem’e saldırdı... Bu
saldırıda ki en önemli aracı ise “adaletin sopasıydı”... Sonuç ne mi oldu?
..............................................
..............................................
Kurtlarla dans zordur demiştik... Kuzu
yenileceğini hemen anlar... Kurttan kaçış yoktur çünkü... Ya pes edecek ya da
paramparça edilecektir... Kuzu ürkek gözlerle etrafına bakınır...
Çevresindekilerin çok da samimi olmayan desteğine güvenemez... Yalnız hisseder
kendini... Anlamıştır başına gelecek kıyameti ve o kıyamet koptuğu andaki
muhtemel yalnızlığını... Derin bir üzüntü ve mahcubiyetle pes eder... Haklıyken
özür diler...
Bu sadece bizim gördüğümüz, şahit olduğumuz
bir vaka... Bildiğimiz ya da bilemediğimiz nice kadın mağduriyeti memleketin dört bir köşesinde
yaşanmakta... Mahallede racon bozuldu bir kere... Artık bu saldırıların ardı
arkası kesilmez...
Gitgide “Kuzuların Sessizliği” olur...
İstenen belki de budur... Derin bir sessizlik...Susturulmuş,
sindirilmiş, baskılanmış kadınlar...
Kim bilir?