Sol yanım...

1 Mayıs 2012 Salı

GODOT’YU BEKLERKEN…




“Boş konuşmalarla zamanımızı harcamayalım!
Fırsat varken bir şeyler yapalım!
Her gün birilerinin bize ihtiyacı olmuyor.
Aslında özellikle bize ihtiyaç duymuyorlar.
Başkaları da daha iyi olmasa bile, aynı derecede bizim yaptıklarımızı yapabilirlerdi. Kulaklarımızda çınlayan şu yardım çığlıkları bütün insanlığa yöneltilmiş! Ama burada, zamanın bu anında, istesek de istemesek de bütün insanlık biziz. Çok geç olmadan bundan yararlanalım! Zalimce bir alın yazısının bize layık gördüğü iğrenç güruhu hakkıyla temsil edelim! Ne dersin?”

Der Vladimir… Estragon sessiz kalır, bir şey söylemez…

“Godot’yu Beklerken” Samuel Beckett’in unutulmaz eseri… Ankara Sanat Tiyatrosu’nun ilk oynadığı oyun… Avant-garde tiyatro akımının lokomotiflerinden…Burjuva ideolojisinin temsil ettiği biçimsel gerçekliğe karşı bir manifestodur…

Tüm oyun boyu “Godot” beklenir… Godot kimilerine göre tanrıdır, varlıktır, mutluluktur, başarıdır, umuttur, inançtır… Ama en çok direniştir.. İki yol arkadaşının gelmeyeceğini bildiği halde günlerce aç, susuz bekleyişleridir Godot...  Hiçbir zaman gelmeyeceğini bile bile beklenendir. Kahramanlar merkezi hiçlikte eylemsel anlamda felçli gibidirler… Kekelerler konuşamazlar, eylemleri kısıtlıdır, durağandır… Ama hep beklerler…

Çoğu zaman birbirleriyle anlaşamazlar ayrılmaya karar verirler, beceremezler, vazgeçerler:

"Vladimir: Seninle geçinmek çok zor Gogo.
Estragon: Ayrılsak daha iyi olur.
Vladimir: Hep böyle dersin ve her seferinde de kuyruğunu kıstı­rıp geri dönersin."

Ne kadar bilindik bir durum öyle değil mi? Ne kadar yaşamın içinden...

İki arkadaş nezdinde ezilmiş toplumların çaresiz bekleyişini anlatmıştır Beckett… Umudun yeşerttiği yaşam sevincini,acıyı, paylaşımı… Farkındalığın rahatsız edici, tetikleyici varlığını… En iyisi farkında olmamak dedirtecek kadar yaralayıcıdır yaşam…

Aslında bizde Godot’yu bekliyoruz toplum olarak.. Hiç gelmeyeceğini bildiğimiz adaleti, demokrasiyi , özgürlüğü…
Gözümüzü çoğu zaman gerçeklikten uzaklaştırıyoruz…  Kaçıyoruz çünkü hayattan…

“Vladimir sustuğunda Estragon uykuya vurur. Hayattan kaçma uykusuna…”

 Godot gelmeyecek bunu görmek lazım... Eylemsizlik üzerimize serilen ölü toprağıdır...Hayattan kaçma uykusundan uyanmamız dileğiyle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder