Bu sene Adalet ve Demokrasi Haftası’nın 20.
yılında Uğur Mumcu’yu saygıyla ve özlemle anıyoruz. 24 Ocak 1993’de evinin
önünde hain bir suikaste kurban gidişinin üzerinden 20 yıl geçti. 20 Yıl
boyunca toplumun geniş kesimi tarafından fikirleriyle anıldı Uğur Mumcu ve
anılmaya da devam edecek.
Bu yıl Mumcu’nun anılacağı Adalet ve Demokrasi
Haftası’na girme arifesinde başbakanın bir açıklaması dikkatimi çekti. Başbakan
ziyaret için gittiği Gaziantep’de "Bu ülkede ulusalcı
geçinenler önümüzü kesmeye çalıştılar. Kesemediler, kesemeyecekler.
Ulusalcıların uzantısı olmaya aday olanlar bizden bir şey beklemesinler”
diyerek, ulusalcılara duyduğu öfkeyi açık etti. Ben bu açıklamasının aslında
bilinçaltının bir tezahürü olduğunu düşünüyorum. Başbakanın, Mumcu’nun
anılacağı bir haftanın eşiğinde “ulusalcıların uzantılarına” seslenmesi aslında
manalı bir mesajdır. Bu mesajı doğru okumak, iktidar nezdinde akibetimizi
görmek için doğru anlamak gerekir.
Bilmem farkında mısınız AKP iktidarının hüküm
sürdüğü son 10 yıl boyunca ulusalcılık gitgide itibarsızlaştırıldı. Faşist
olmakla eş tutuldu. Bunu sağlayan sadece AKP olsa iyi. Solun kendi içinde de
üvey evlat muamelesi yapılmaya başlandı ulusalcılara. Ulusalcılığın sosyalist
düşünceyle zıt olduğunu savunan solcular, AKP’den çok ulusalcılara vurdular. Hatta
bu öfkesine yenik düşenler ulusalcılarla aynı safta yer almamak için “yetmez
ama evetçi” dahi oldular. Aynı zihniyet hem sosyalist hem Atatürkçü
olunamayacağını da savunuyordu ne yazık ki. Yazık gerçekten çok yazık…
Yazık çünkü hem sosyalistlerin hem ulusalcıların
yürekten, özlemle andığı Uğur Mumcu ikisinin bir arada olabileceğini düşünüyordu.
Bu konuyu sanıyorum ki en iyi Mumcu’nun ifadeleriyle açıklayabiliriz. O zaman
gelin Mumcu’nun 1985 yılında Saçak Dergisi’ne verdiği bir mülakata göz atalım.
Mumcu sosyalizmle ulusalcılığı bakın nasıl harmanlıyor: “Sosyalist
eğilimli bir insanım - sonra tanımlayacağım, nasıl bir sosyalist görüşte
olduğumu. Sosyalizm İdeolojisi evrensel bir ideoloji... Kültür gibi, onun da evrensel
kaynakları var. Bu kaynakları incelemeye çalıştım. Ütopik sosyalizmden yola
çıkarsınız; Karl Marks, Engels, Lenin, Kautsky, Bernstein, Rosa Luxemburg,
Stalin, Sovyet devrimi, bunları incelersiniz. Avrupa sosyalizmini 1830-1848
çalkantısını okursunuz. Avrupa Komünizmini değerlendirirsiniz. Bunlar, evrensel
sosyalist kültürün genel kaynaklarıdır ama yalnızca bu yetmez; yaşanan güncel
olayları da izlemeniz gerekir, izlemeniz gerekir ki, dünyadaki sosyalist
gelişmeleri ya da sosyalizm adına savunulan politikaları yakından bilesiniz.
Asıl
ağırlık verdiğim nokta ulusal gerçeklerdir. Ulusal gerçeklerden de kastım
şudur: Hiçbir teori, bir ülkede tümüyle uygulanamaz.
Örneğin bugün çok yaygın bir deyim olan sosyal demokrasi, gelişmiş sanayi
toplumlarının ürünüdür. Gelişmiş sanayi toplumları da bugünkü gelişme
düzeylerine, emperyalist sömürü ve sömürgeci yönetimlerle gelmişlerdir. Onun
için Türkiye'de "ben sosyal demokratım" diyen bir insanın, herhalde
bir Alman sosyal demokratından, bir Fransız sosyal demokratından farklı yanları
olması gerekir. O farklı yan anti-emperyalizmdir.” (Saçak Dergisi mülakatını http://elfintataroglu.blogspot.com/2012/11/solun-sorunlari.html
‘dan okuyabilirsiniz.)
Mumcu’nun tarifi çok açık aslında. Sosyalist
düşünce çatısı altında, anti-emperyalizm ortak paydasıyla, ulusal düşüncede
farklılaştırıyor kendini.Yani bu topraklarda yaşayanlar kendi gerçekliğine göre
yorumlamalıdır sosyal-demokrasiyi ya da sosyalizmi diyor. Bunun neresine itiraz
edilebilir acaba? Ama içinde bulunduğumuz süreç bu görüşü reddediyor. Ve görünen
o ki önümüzde ki 20 yıl içerisinde ulusalcılar ciddi bir ötekileştirilme prosesine
girecekler. Emperyal güçlerin
isteği bu yönde. Ve bu süreç çoktan işlemeye başladı.
Hakikati söylemek zordur. İnsan gözünü hep
gerçeklerden kaçırır. Ama gerçekler kaçmaz. Bir duvar gibi önümüze dikilirler. Ben
her vicdanlı solcunun içinde bir yurtsever olduğuna inanırım. Bu bağlamda da
Mumcu’nun fikirlerinden yola çıkarak içinde bulunduğumuz bir tehlikeye işaret etmek
istedim. Umuyorum ki Mumcu’yu anarken onun fikirlerini de anlamaya ve yaşatmaya
çalışırız. Çok geç olmadan…