Sol yanım...

8 Ocak 2013 Salı

HATIRALARLA ÇEŞME




Bu hafta hiç siyaset yazmak istemiyor canım. Arada sıyrılmak gerek bu kötü gündemden. Arınmak. Arınmak için sığınacağımız en güzel liman çocukluk hatıralarımız belki de... Benim hatıralarımı en güzel kılan unsur Çeşme’dir. Her sene doğumgünüme denk gelen yaz tatili başladı mı maaile soluğu Çeşme’de alırdık. Annemi, teyzemi, dayımı anneannemle dedem hep Boyalık Koyu’na götürürmüş 60’lı yıllarda. O gün bugündür bizim mesken hiç değişmedi. Annemle babam evlendikten sonra ilk ikametleri Boyalık Sitesi oldu. 1977 Yılında tamamlanan bu büyük site çocukluğumuzun en güzel hatıralarının beşiğiydi. Konuşmayı öğrenmeden yüzmeyi öğrendik denizinde. Kumdan kalelerde olgunlaştırdık hayal dünyamızı. Biraz büyüyünce atladık bisikletlerimize ve keşfettik çevre siteleri. Çok cesurduk. En yakın arkadaşım Oya’yla Paşalimanı’na gider, yüzerek karşıdaki sıcak su kaynağına gider geri dönerdik. Şimdi oğlumun denizde 10 metre açılmasına izin vermeyen ben böyle büyüdüm. O yılları Çeşme’de yaşayanlar iyi bilir. Mevsimler bir başkaydı 80’lerde... Akşamları soğuk olurdu Çeşme. Kazaksız çıkamazdık sokağa. Ama tehlike nedir bilinmezdi. Güvenliydi sokaklar, caddeler. Herkes birbirini tanırdı. Zaten gidilebilecek yerlerde sınırlıydı. Dost Pide, dondurmacı Apo ve tek eğlence Altınyunus’un oyun salonu... Zaten bir grup insandık. Bilirdik birbirimizi...

İlk Kuşadası’na gidişimi hiç unutamıyorum. Koca bir şehir gibi gelmişti bana. Çeşme’yi özlemiştim hemen. Sardunya ve deniz tuzu kokan güzel Çeşme’yi. Çeşme bizim için yazlık değildi çünkü. Doğup büyüdüğümüz yerdi. Genlerimize işlemişti temiz havası, dokusu, tabiatı. Mavinin her tonunu bulabileceğiniz denizi yabancılar için çok dalgalı gelirdi. Bizim içinse denizinin dalgası en güzel eğlencemizdi. Rüzgarını sevmeyen yerli turistler bilir miydi ki o rüzgar ömür uzatırdı. Rahmetli anneannem 2 sene fazla yaşadıysa o rüzgar sayesindeydi. Kalp hastasıydı kendisi. Gece rahatsızlandı mı saat kaç olursa olsun dışarı çıkar nefes alırdı derin derin. İyileştirdiğine inanırdı Çeşme oksijeninin.

Bizde inandık. Çeşme’nin bize sunduğu tüm güzelliklere inandık, bağlandık. Küçüklüğümde çoğunlukla İzmirliler vardı Çeşme’de bir de tek tük Ankaralılar. Çeşme’yi o yıllarda keşfeden Ankaralılar da bizim gibi müptelası olmuşlardı. O kadar uzun yolu Çeşme aşkına gelirlerdi her sene.

Şimdi Çeşme büyüdü. İstanbulluların Alaçatı’yı keşfiyle kalabalıklaştı. Eskiden tanıdık olan yüzler artık kalabalıkta seçilemiyor. 10 Yaşındaki bir çocuğun bisikletle Boyalık’tan Paşalimanı’na gidişi neredeyse hayal oldu. Ticari olarak büyüyecekti Çeşme. Çağa uygun gelişecekti. Bunu anlıyorum. Ama yinede ne şanslı çocuklarmışız demeden de geçemiyorum. Çeşme’nin o yalın haline şahit olduk. Yaşama sansına sahip olduk. Şimdi çocukluğumdaki Çeşme’yi yaşamak için kışın ara sıra Çeşme’ye giderim. Sokaklarındaki boşluk saf rüzgarını hissetmemi sağlar. Ve bana çocukluğumu hatırlatan sardunya ve begonvil kokusunu içime çekerim.

Siyasetin yoğun gündeminden bunaldığımız şu günlerde size biraz rüzgar, biraz deniz tuzu, biraz sardunya kokusu olsun istedim bu yazdıklarım. Nerede yaşamak  zorunda olursanız olun çok bunaldığınızda siz de çocukluğunuzun güzel anlarına sığının. Derin bir nefes çekin ana kokan baba kokan o topraklardan. İyi gelecektir inanın. Sevgiyle, dostlukla kalın.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder