Kadın mı dediniz? Hangi kadın? Her gün gazetelerde
ölüm haberleriyle anılan kadın mı? 3 Çocuk doğurtulup elleri kolları bağlanan,
maddeten ve manen esir edilen kadın mı? Hangisi?
Artık kadının adı resmen yok. Rahmetli Duygu
Asena’nın ruhu şad olsun. Ne güzel demiş “kadının adı yok” diye. Nice yazımda iktidarın
adım adım itibarsızlaştırdığı kadınların Türkiye’de bilinçli bir şekilde ötekileştirildiği yazmıştım. Artık
kadına karşı uygulanan zulmün önüne geçilemiyor. 2013’e girdiğimiz şu günlerde gazeteler
kadın cinayetleri ve şiddet haberleriyle dolu. Üstüne üstlük yoğun siyasi
gündemden ötürü bu haberler hızla geçiştiriliyor.
Samsun’da 23 yaşında 3 çocuk annesi Sibel’i
kayınpederi kürekle dövüyor. Sibel’in kolu kırılıyor. Ama yapacak bir şey yok.
Sibel sahipsiz. Geriye Sibel’in hastanede boynu bükük, çaresiz haldeki
fotoğrafı kalıyor. Kocaeli Gebze’de 37 yaşındaki 3 çocuk annesi Şebnem
ödenmeyen nafaka parasını almak için eski eşinin işyerine gittiğinde hem eski
eşi hem onun kardeşi tarafından dövülüyor. 3 Çocuğun geçimi dile kolay...
Geriye kalan emniyette çekilmiş tek kare fotoğraf: Şebnem çaresizce ağlıyor.
Ankara’da 34 yaşında, bir çocuk annesi Gönül eşi tarafından bıçaklanarak
öldürülüyor. Gönül daha evvel de eşi tarafından bıçaklanmış fakat eşinin
baskısıyla aile mahkemesinden aldığı uzaklaştırma kararını iptal ettirmiş.
İptal ettirdiği karar sonunda eceli oluyor Gönül’ün. Aydın’da 40 yaşındaki Emel
eski erkek arkadaşı tarafından bıçaklanarak öldürülüyor. Bu olaylar, Ocak
2013’ün ilk günlerinde basına yansıyanlardan sadece birkaçı... Geçen yıl 165
kadının öldürüldüğü tespit edilmiş. Bunlardan birisi polis memuru Gülşah.
Hangi sosyal statüden gelirse gelsin Türkiye’de
kadınlık hali içler acısı. Şiddet gören her kadın, devlet tarafından koruma
verilen AKP milletvekili Fatma Salman Kotan kadar şanslı olamıyor. AKP’li kadın
vekilin, erkek egemen sistemin mağduru olarak yaptığı ilk açıklama ise
akıllarımıza durgunluk veriyor: “Başbakan için canımı bile verebilirim, beni 2
dönem milletvekili yaptı”. Öyle ya vekilin hayatının maddi olarak kurtulmuş
olması ona yetiyor da artıyor bile. Nerde ki toplum bilinci, kadın haklarını
savunma, kendisi kadar şanslı olmayanlar için girişimlerde bulunma... Yok. Bireysel
çıkarlar üzerine kurulu bir sistemde ne bekleyebiliriz ki... Joan of Arc
olmalarını mı?
Dünya git gide kirlenen bir sistemin içine
giriyor. Hindistan’dan gelen metroda kadın tecavüzü ve öldürülme haberleri
tesadüf değil. Belki size komplo teorisi gibi gelecek ama o olayların
arkasından kasetler ve seks ticareti çıkarsa şaşırmayın. Zira benzer türde
vakalar İsveç’te de görülmeye başlandı. Yıllar evvel Hollywood filmlerinde bu
olayların sinyalleri verilmişti.
Yoksulluğun hızla artması, ardından ahlaksızlığı
ve şiddet yoğun bir toplumu getiriyor. Bizim gördüğümüz bu kadın
cinayetleri buz dağının görünen
yüzü. Bir de bizim görmediğimiz karanlık dehlizler var. Küçük kızların
satılması, fuhuş, kadınların zorla çalıştırılması. Ve o batakhanelerde kaybolan
kadınlar... Adından “kadının” çıkarıldığı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
acaba bu konuda ne tür çalışmalar yapıyor? Nüfus cüzdanı bile çıkarılmamış
küçük kızların babaları yaşındaki adamlarla evlendirilmesi hususunda aldıkları
tedbirler nelerdir?
Eğer ki her gün gazetede en az bir kadının
katlediliş haberini okuyorsak, bunun karşılığında her gün ilgili bakandan bir
çözüm önerisi de okumalıyız. Sibel, Şebnem, Gönül, Emel ve niceleri sahipsiz
olmadığını bilmeli. Yoksa korkarım ki yakında güzel ülkemizde de hiç duymaya
alışık olmadığımız türden kadın tecavüz ve katliamlarını okumaya
başlayabiliriz. Acilen gerekli tedbirler alınmalı. Acilen.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder