Sol yanım...

15 Ocak 2013 Salı

KADIN MI? HANGİ KADIN?


Kadın mı dediniz? Hangi kadın? Her gün gazetelerde ölüm haberleriyle anılan kadın mı? 3 Çocuk doğurtulup elleri kolları bağlanan, maddeten ve manen esir edilen kadın mı? Hangisi?

Artık kadının adı resmen yok. Rahmetli Duygu Asena’nın ruhu şad olsun. Ne güzel demiş “kadının adı yok” diye. Nice yazımda iktidarın adım adım itibarsızlaştırdığı kadınların Türkiye’de bilinçli bir şekilde  ötekileştirildiği yazmıştım. Artık kadına karşı uygulanan zulmün önüne geçilemiyor. 2013’e girdiğimiz şu günlerde gazeteler kadın cinayetleri ve şiddet haberleriyle dolu. Üstüne üstlük yoğun siyasi gündemden ötürü bu haberler hızla geçiştiriliyor.

Samsun’da 23 yaşında 3 çocuk annesi Sibel’i kayınpederi kürekle dövüyor. Sibel’in kolu kırılıyor. Ama yapacak bir şey yok. Sibel sahipsiz. Geriye Sibel’in hastanede boynu bükük, çaresiz haldeki fotoğrafı kalıyor. Kocaeli Gebze’de 37 yaşındaki 3 çocuk annesi Şebnem ödenmeyen nafaka parasını almak için eski eşinin işyerine gittiğinde hem eski eşi hem onun kardeşi tarafından dövülüyor. 3 Çocuğun geçimi dile kolay... Geriye kalan emniyette çekilmiş tek kare fotoğraf: Şebnem çaresizce ağlıyor. Ankara’da 34 yaşında, bir çocuk annesi Gönül eşi tarafından bıçaklanarak öldürülüyor. Gönül daha evvel de eşi tarafından bıçaklanmış fakat eşinin baskısıyla aile mahkemesinden aldığı uzaklaştırma kararını iptal ettirmiş. İptal ettirdiği karar sonunda eceli oluyor Gönül’ün. Aydın’da 40 yaşındaki Emel eski erkek arkadaşı tarafından bıçaklanarak öldürülüyor. Bu olaylar, Ocak 2013’ün ilk günlerinde basına yansıyanlardan sadece birkaçı... Geçen yıl 165 kadının öldürüldüğü tespit edilmiş. Bunlardan birisi polis memuru Gülşah.

Hangi sosyal statüden gelirse gelsin Türkiye’de kadınlık hali içler acısı. Şiddet gören her kadın, devlet tarafından koruma verilen AKP milletvekili Fatma Salman Kotan kadar şanslı olamıyor. AKP’li kadın vekilin, erkek egemen sistemin mağduru olarak yaptığı ilk açıklama ise akıllarımıza durgunluk veriyor: “Başbakan için canımı bile verebilirim, beni 2 dönem milletvekili yaptı”. Öyle ya vekilin hayatının maddi olarak kurtulmuş olması ona yetiyor da artıyor bile. Nerde ki toplum bilinci, kadın haklarını savunma, kendisi kadar şanslı olmayanlar için girişimlerde bulunma... Yok. Bireysel çıkarlar üzerine kurulu bir sistemde ne bekleyebiliriz ki... Joan of Arc olmalarını mı?

Dünya git gide kirlenen bir sistemin içine giriyor. Hindistan’dan gelen metroda kadın tecavüzü ve öldürülme haberleri tesadüf değil. Belki size komplo teorisi gibi gelecek ama o olayların arkasından kasetler ve seks ticareti çıkarsa şaşırmayın. Zira benzer türde vakalar İsveç’te de görülmeye başlandı. Yıllar evvel Hollywood filmlerinde bu olayların sinyalleri verilmişti.

Yoksulluğun hızla artması, ardından ahlaksızlığı ve şiddet yoğun bir toplumu getiriyor. Bizim gördüğümüz bu kadın cinayetleri  buz dağının görünen yüzü. Bir de bizim görmediğimiz karanlık dehlizler var. Küçük kızların satılması, fuhuş, kadınların zorla çalıştırılması. Ve o batakhanelerde kaybolan kadınlar... Adından “kadının” çıkarıldığı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı acaba bu konuda ne tür çalışmalar yapıyor? Nüfus cüzdanı bile çıkarılmamış küçük kızların babaları yaşındaki adamlarla evlendirilmesi hususunda aldıkları tedbirler nelerdir?

Eğer ki her gün gazetede en az bir kadının katlediliş haberini okuyorsak, bunun karşılığında her gün ilgili bakandan bir çözüm önerisi de okumalıyız. Sibel, Şebnem, Gönül, Emel ve niceleri sahipsiz olmadığını bilmeli. Yoksa korkarım ki yakında güzel ülkemizde de hiç duymaya alışık olmadığımız türden kadın tecavüz ve katliamlarını okumaya başlayabiliriz. Acilen gerekli tedbirler alınmalı.  Acilen.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder