Sol yanım...

8 Eylül 2013 Pazar

BASIN CENAZESİ


BASIN CENAZESİ

Milliyet yazarı Meral Tamer şort üzerine bir yazı yazmış ya okudunuz mu bilmiyorum ama ben yazıyı okuyunca halimize çok üzüldüm. Neden üzülme hissine kapıldım anlatacağım. Öncelikle Tamer’in yazdığı yazıyı kısaca özetlemek gerekirse; yaşları 50-55 arasında değişen kadınların son zamanlarda kısa şortlarla dolaşmasından duyduğu rahatsızlığı kaleme almış yazar. Başından geçen bir hastane olayını da örnek vererek isyan etmiş.

Aslında bu yazıyı okuyunca öncelikle Milliyet gazetesi adına çok üzüldüm. Bizler için tarihi misyonu çok önemli olan bir gazetenin düştüğü hallere çok üzüldüm. Milliyet gibi bir gazetenin köşelerinin böylesine yazılarla gasp edilmesine çok üzüldüm. Sonra dedim ki kendi kendime hani ben İzmirliyim ya belki de yetişme tarzımdan ötürü yazarı anlayamıyorum. Belki de muhafazakar bir aileden geliyor kendisi... Araştırdım. Alman Lisesi mezunu olduğunu daha sonra İTÜ’yü bitirdiğini öğrendim. Ve daha çok şaşırdım. Zaten yazar yazısında “Ben mi geri kafalı olmaya başladım” diye özeleştirisini veriyordu. Yani geriye bu yazıyı yazmak için kalan tek ihtimal buydu; “Geri kafalı olmaya başlamak”...

Muhafazakar bir yaşam sürmek saygı duyulması gereken bir tercihtir. Başörtüsüne de şorta da saygı duyduğumuz sürece sorun yok. Ama bu yaşadığımız merkez medya dönüşümü başka bir hal.

Bu aslında merkez medyada geriye kalan 3-5 köşe yazarının son durumu. Kadın yazarlar mümkünse azıcık “geri kafalı” olmaya çalışsın, erkek yazarlar ise hükümet sempatizanı. Yok olmuyor musunuz? İşte hendek işte deve. Ya atlarsın. Ya düşersin. Zaten bu çarka uyum sağlayamayanlar sitem dışına itiliyor bir bir. Can Dündar son örnek.

Şimdi zaten toplumda var olmak ve erkeklerle eşit birey muamelesi görmek için olağanüstü çaba sarfeden, aynı zamanda şiddetin her türlüsüne maruz kalan, okumak ve çalışmak için didinen kadınları Nişantaşı’ndan seçmece bir örnekle alaşağı eden Tamer acaba hiç mi vicdan azabı duymuyor? Kendisi Türkiye’de kadın olma gerçeğinden haberdar mı? Yoksa hayatı Nişantaşı-Teşvikiye hattında geçtiğinden sadece %0.01’lik krem de la krem yaşamlardan mı haberdar? Şimdi onun verdiği bir örneğin (taziyeye şortla gitmek) sanki tüm toplumun realitesiymiş gibi önemli bir gazetenin köşesine taşıması, Karadeniz’de İç Anadolu’da askılı bluzla sokağa çıkmak isteyen kadınların verdiği mücadeleye ne kadar zarar vereceğini farkında mı acaba?

Yok gerçekten Türkiye’de basın öldü. Ben şimdi sadece basının cenazesine şortla mı gitsem etekle mi onu düşünüyorum. Malum başka derdimiz kalmadı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder