
Ne suretle olursa olsun İstanbul’dan
ayrılmalı Anadolu’ya geçmeliydi Mustafa Kemal...
Doğu Karadeniz’de neredeyse azınlıkta kalmış
Türk halkı, kurulmak istenen Pontus Krallığı’nın baskısı ve zulmü altında
kalmıştı... Durumu tam aksi şekilde yansıtmaya çalışan işgal kuvvetleri,
hükümete nota vererek Türklerin saldırıları kesmesini yoksa o havalinin işgal
olacağını beyan etmişlerdi.
Mevcut hükümet o kadar acizdi ki telaşa
kapılmıştı. Durumu farkında olan Mustafa Kemal’in arkadaşları, bizzat padişah
ve Ferit Paşa tarafından onun III. Ordu Müfettişi olarak bölgeye gönderilmesini
sağladılar... Aslında Mustafa Kemal’in İstanbul’da ve kabinede bir görev alması
daha etkili olacaktı. Ama bu mümkün olmasa bile Mustafa Kemal Anadolu’ya
“ünvanı ne olursa olsun, fakat yetkileri geniş bir resmi görevle” gitmesi
gerektiğine inanıyordu. (Aydemir, 2011)
İsteyerek ya da istemeyerek Mustafa Kemal’in
bölgeye tam yetkiyle gönderilmesi kararı alındı...
Mustafa Kemal bu kararı duyduğundaki
heyecanını şöyle aktarıyordu:
“....Heyecanımdan dudaklarımı ısırdığımı
hatırlıyorum.Kafes açılmış, önümde geniş bir alem vardı. Kanatlarını çırparak
uçmaya hazırlanan bir kuş gibiydim.” (Aydemir, 2011)
Dile kolay... Uzun zamandır zor şartlar
altında verdiği mücadele onu zaman zaman ümitsizliğe itiyordu. Kendini bir
kafeste hapis hissetmekteydi Mustafa Kemal... Bu bir fırsattı, hayallerini
gerçekleştirmek, halkı özgürlüğüne ve egemenliğine kavuşturmak için bir fırsat...
Mustafa Kemal, Harbiye Nazırı Mehmet Şakir’in
“ben bu işlerden anlamam, ben bu işte yokum” diyerek mührü bastığı
talimatnameyi cebine koyarak İstanbul’da son gecesini geçirdi...
Mustafa Kemal Samsun’a gitmeden önceki son gecesinde bir
“sır” gibi anlattığı bir ziyaretten bahseder... Süleymaniye sokaklarının
birinde hoş bir eve gitmiştir. Zamansız ve habersiz bu ziyarette kapıyı
hizmetçi kız açar... Kız şaşkındır... İçeri almak istemez paşayı; “Beyefendi
henüz hazır değil...” der. Mustafa Kemal: “Hele bir misafir odasına al bakalım,
beyefendi hazırlanır bu arada...” diye cevap verir. Ev sahibi beyefendi güleryüzlü bir
şekilde salona girer. “Bu ne baskın!” der Mustafa Kemal’e... Mustafa Kemal’in
acelesi vardır, durumu anlatır... İstanbul’da kaldığı müddetçe onunla az
alakalı görünmesini ister fakat iş başladığı vakit yanına gelmesini rica
eder... Ev sahibi beyefendi Mustafa Kemal’in ellerini tutar, biraz daha
konuşsaydık der... Ama gitmelidir artık Mustafa Kemal... Vedalaşır eski dostu
İsmet İnönü’yle, ayrılır konaktan...
16 Mayıs 1919’da pusulası bozuk, köhne bir
vapurla yola çıkar Paşa... Üstüne üstlük vapurun tecrübeli ve babacan kaptanı
İsmail Hakkı Dursun, Karadeniz sularının da yabancısıdır.
Çok sıkıntılı geçen bu deniz yolculuğu
Mayıs’ın 19’u şafak sökerken Samsun’da son bulur...
İşte bu anı Mustafa Kemal:
“1335 (1919) senesi Mayıs’ının 19’uncu günü
Samsun’a çıktım..” diye anlatır. Bu cümle Nutuk’un ilk cümlesidir de aynı
zamanda...
İşte cumhuriyet sevdalısı, halkının özgürlüğü
için çabalayan büyük devrimcinin özgürlük mücadelesi o gün, o limana ayak
basmasıyla başlar...
Mustafa Kemal’in, Yunanistan’ın ikiz kardeşi
olarak tanımlanan Pontus Cemiyetini Karadeniz’den temizleyerek başlayacağı bu
yolculuğu, daha sonra 15 Mayıs’ta
İzmir’de Yunanlıların rıhtıma çıkar çıkmaz şehit ettikleri ve Mustafa Kemal’in
masaya kapanarak hüngür hüngür ağlamasına neden olan Albay Fethi Bey’in de
intikamını alarak 9 Eylül 1922’de son bulacaktır...

İşte bu devrim öyküsü bizi bugün bağımsız kılar...
İşte bu devrim öyküsü bizim nefesimizdir,
özgürce aldığımız...
Samsun’da başlayıp İzmir’de sonlanan Tek
Adam’ın hikayesidir, bu topraklar üzerinde yaşayan halka egemenliğini veren...
Memleketin ensesinde ki yabancı baskısından,
zulmünden kurtulmasını sağlayacak ilk hareket Mayıs’ın 19’un da başlar...
Mayıs’ın 19’u işte bu yüzden nefestir,
candır, varlık nedenidir... Bunu idrak edemeyenler, henüz Anadolu topraklarıyla
olan kutsal bağlarını, özgürlüklerini, bağımsızlıklarını, aidiyetlerini idrak
edememişler demektir.
Büyük devrimin ruhuyla Mayıs’ın 19’un da,
elimizde bayrak yüreğimizde vatan aşkıyla meydanlarda olacağız.
İnadına, inadına, inadına....
Tam Bağımsız Türkiye aşkıyla...
Dell dizüstü tamiri ekibimiz bloğunuzdaki çalışmalarınız çok etkileyici olduğundan dolayı sitenizin takipçisi olduk.
YanıtlaSil