Sol yanım...

14 Mayıs 2012 Pazartesi

1919 MAYIS’ININ 19’UNCU GÜNÜ...


Ne suretle olursa olsun İstanbul’dan ayrılmalı Anadolu’ya geçmeliydi Mustafa Kemal...

Doğu Karadeniz’de neredeyse azınlıkta kalmış Türk halkı, kurulmak istenen Pontus Krallığı’nın baskısı ve zulmü altında kalmıştı... Durumu tam aksi şekilde yansıtmaya çalışan işgal kuvvetleri, hükümete nota vererek Türklerin saldırıları kesmesini yoksa o havalinin işgal olacağını beyan etmişlerdi.

Mevcut hükümet o kadar acizdi ki telaşa kapılmıştı. Durumu farkında olan Mustafa Kemal’in arkadaşları, bizzat padişah ve Ferit Paşa tarafından onun III. Ordu Müfettişi olarak bölgeye gönderilmesini sağladılar... Aslında Mustafa Kemal’in İstanbul’da ve kabinede bir görev alması daha etkili olacaktı. Ama bu mümkün olmasa bile Mustafa Kemal Anadolu’ya “ünvanı ne olursa olsun, fakat yetkileri geniş bir resmi görevle” gitmesi gerektiğine inanıyordu. (Aydemir, 2011)

İsteyerek ya da istemeyerek Mustafa Kemal’in bölgeye tam yetkiyle gönderilmesi kararı alındı...

Mustafa Kemal bu kararı duyduğundaki heyecanını şöyle aktarıyordu:

“....Heyecanımdan dudaklarımı ısırdığımı hatırlıyorum.Kafes açılmış, önümde geniş bir alem vardı. Kanatlarını çırparak uçmaya hazırlanan bir kuş gibiydim.” (Aydemir, 2011)

Dile kolay... Uzun zamandır zor şartlar altında verdiği mücadele onu zaman zaman ümitsizliğe itiyordu. Kendini bir kafeste hapis hissetmekteydi Mustafa Kemal... Bu bir fırsattı, hayallerini gerçekleştirmek, halkı özgürlüğüne ve egemenliğine kavuşturmak için bir fırsat... 



Mustafa Kemal, Harbiye Nazırı Mehmet Şakir’in “ben bu işlerden anlamam, ben bu işte yokum” diyerek mührü bastığı talimatnameyi cebine koyarak İstanbul’da son gecesini geçirdi...




Mustafa Kemal Samsun’a gitmeden önceki son gecesinde bir “sır” gibi anlattığı bir ziyaretten bahseder... Süleymaniye sokaklarının birinde hoş bir eve gitmiştir. Zamansız ve habersiz bu ziyarette kapıyı hizmetçi kız açar... Kız şaşkındır... İçeri almak istemez paşayı; “Beyefendi henüz hazır değil...” der. Mustafa Kemal: “Hele bir misafir odasına al bakalım, beyefendi hazırlanır bu arada...” diye cevap verir. Ev sahibi beyefendi güleryüzlü bir şekilde salona girer. “Bu ne baskın!” der Mustafa Kemal’e... Mustafa Kemal’in acelesi vardır, durumu anlatır... İstanbul’da kaldığı müddetçe onunla az alakalı görünmesini ister fakat iş başladığı vakit yanına gelmesini rica eder... Ev sahibi beyefendi Mustafa Kemal’in ellerini tutar, biraz daha konuşsaydık der... Ama gitmelidir artık Mustafa Kemal... Vedalaşır eski dostu İsmet İnönü’yle, ayrılır konaktan...

16 Mayıs 1919’da pusulası bozuk, köhne bir vapurla yola çıkar Paşa... Üstüne üstlük vapurun tecrübeli ve babacan kaptanı İsmail Hakkı Dursun, Karadeniz sularının da yabancısıdır.

Çok sıkıntılı geçen bu deniz yolculuğu Mayıs’ın 19’u şafak sökerken Samsun’da son bulur...

İşte bu anı Mustafa Kemal:

“1335 (1919) senesi Mayıs’ının 19’uncu günü Samsun’a çıktım..” diye anlatır. Bu cümle Nutuk’un ilk cümlesidir de aynı zamanda...

İşte cumhuriyet sevdalısı, halkının özgürlüğü için çabalayan büyük devrimcinin özgürlük mücadelesi o gün, o limana ayak basmasıyla başlar...

Mustafa Kemal’in, Yunanistan’ın ikiz kardeşi olarak tanımlanan Pontus Cemiyetini Karadeniz’den temizleyerek başlayacağı bu yolculuğu, daha sonra  15 Mayıs’ta İzmir’de Yunanlıların rıhtıma çıkar çıkmaz şehit ettikleri ve Mustafa Kemal’in masaya kapanarak hüngür hüngür ağlamasına neden olan Albay Fethi Bey’in de intikamını alarak 9 Eylül 1922’de son bulacaktır...

İşte başlangıç hikayesi kısaca böyle olan büyük devrimin ilk adımıdır Mayıs’ın 19’u... Bir kurtuluş ve egemenlik mücadelesinin çok zor şartlar altında atılmış ilk adımıdır... Ne bir tesadüf, ne bir rastlantıdır... Kudretli bir devrimcinin her adımını planladığı bir zafer öyküsüdür.

İşte bu devrim öyküsü bizi bugün bağımsız kılar...

İşte bu devrim öyküsü bizim nefesimizdir, özgürce aldığımız...

Samsun’da başlayıp İzmir’de sonlanan Tek Adam’ın hikayesidir, bu topraklar üzerinde yaşayan halka egemenliğini veren...

Memleketin ensesinde ki yabancı baskısından, zulmünden kurtulmasını sağlayacak  ilk hareket Mayıs’ın 19’un da başlar...

Mayıs’ın 19’u işte bu yüzden nefestir, candır, varlık nedenidir... Bunu idrak edemeyenler, henüz Anadolu topraklarıyla olan kutsal bağlarını, özgürlüklerini, bağımsızlıklarını, aidiyetlerini idrak edememişler demektir.

Büyük devrimin ruhuyla Mayıs’ın 19’un da, elimizde bayrak yüreğimizde vatan aşkıyla meydanlarda olacağız.

İnadına, inadına, inadına....

Tam Bağımsız Türkiye aşkıyla...









1 yorum:

  1. Dell dizüstü tamiri ekibimiz bloğunuzdaki çalışmalarınız çok etkileyici olduğundan dolayı sitenizin takipçisi olduk.

    YanıtlaSil