SİYASAL
KATILIM
Geçtiğimiz
hafta Gazete Çeşme Güneşi’ndeki makalemde Türkiye’deki “feodal demokrasi”
sorunundan bahsetmiştim. Bu hafta ise demokrasi sorununun yarattığı siyasal
katılım probleminden bahsedeceğim. Osmanlı’dan miras kalan feodal/vesayetçi
demokrasi kültürü mevcut siyasi yapımızı bir türlü terk edemedi. Siyasal
katılımı kısır eden bu kültür, parti içi demokrasiyi de sağlayamadığı için
zamanla oligarşik örgütlenmelere sebep olmaktadır. İşte en tipik örneği mevcut
iktidar…
Aslında
siyasal katılım sorunu ülkemizdeki en temel sorunlardan biri. Başta %10 seçim
barajı problem olmakla birlikte aslında sadece barajın kalkması da bu sorunun
ortadan kalkmasına yetmeyecek. Ülke genelinde siyasal katılım, geniş kitleler
tarafından sadece oy verme eylemiyle eşdeğer tutuluyor. Bu durumun belli başlı
nedenleri var. Öncelikle parti içi demokrasinin tam olarak oturmadığı
durumlarda ortaya çıkan oligarşik yapı aynı zamanda şiddetli bir siyasal
tekelleşmeyi de peşinden getiriyor. Parti içi egemen, kemikleşmiş kadrolar
etrafında bir kısır döngü içerisinde süre gelen siyasi yapı ise gün geçtikçe
yeni, dinamik ve genç insanların siyasetten uzaklaşmasına neden oluyor.
Aynı
zamanda siyasetin pahalı bir uğraş olması, propaganda araç ve yöntemlerinin
sınırlandırılmaması, seçimlere katılımda ayrı bir engel teşkil etmektedir. Bu
arada yeri gelmişken seçim propaganda dönemlerindeki harcamalar neden
denetlenmemekte ve kısıtlanmamaktadır?
Getirilecek bir broşür kısıtlamasının bile sağlayacağı faydayı tahmin
edebiliyorsunuzdur. Çevreye katkısı da cabası!
Siyasal
katılım sorununun nedenlerine devam edecek olursak yaş sınırlaması,
öğrencilere, devlet memurlarına, öğretim görevlilerine getirilen kısıtlamaları
da eklemeden geçemeyeceğim. Sırf bu kısıtlamadan ötürü üniversitede siyasal
çizgisine hayran olduğumuz nice hocamızı ancak emekli olduktan sonra siyasette
görebiliyoruz. Bu bir kayıp değil mi sizce?
Siyasal
tekelleşmeyi azımsamamak lazım. Bakınız doğudaki Kürt sorunu neredeyse 30
yıldır aynı isimlerin önderliğinde tartışılmaktadır. Belki de bu çözümsüzlüğün,
kısır döngünün de temel nedenlerinden biri budur. Siyasal katılımın kısıtlılığı
zamanla tekelleşme, yabancılaşma, yoksullaşma ve korku ortamı yaratmaktadır.
İşte bu feodal demokrasi anlayışından beslenen sistem devletin tüm kurumlarına
işleyince bu sefer halka kuşkuyla bakan, tam olarak güven duymayan otoriter ve
merkezci bir yapıya dönüşmektedir.
Sonuçta
ortaya çıkan bu yapı Gezi eylemlerinin de doğuşuna sebep olmuştur. Sokaklara
dökülen vatandaşlar itirazlarını dile getirebilecek imkan bulsalardı, siyasette
karar süreçlerinde katılım imkanı bulsalardı olaylar bu noktaya gelmezdi.
Siyasal
katılımı arttırmanın, vatandaşı siyasette paydaş yapmanın yolları yok mu? Var elbette. Onları da haftaya
paylaşacağım. Sağlıcakla kalın…