MAVİ OKYANUS
Gezi yine yaptı yapacağını...
Tüm ezberleri bir kez daha altüst edercesine
Lice’ye destek çıktı.
Gezi
direnişinde hayatını kaybedenleri anmak için Taksim’de toplanan binler aynı
zamanda Lice’de yaşamını kaybeden Medeni Yıldırım’a da sahip çıktı ve “diren Lice Taksim seninle” sloganlarıyla Lice’ye destek oldu.
Benzer destek başka illerden de geldi. Ezber
bozulmuştu bir kere. Özellikle ellerinde Türk bayraklarıyla bu desteği verenler,
Gezi direnişi taraftarlarını ikiye böldü. Kimileri bu eylemleri terör örgütüne
ve uyuşturucu kaçakçılığına verilmiş “bilinçsiz” bir destek olarak yorumladı.
Kimileri ise barış ve kardeşlik sürecinin esas şimdi başladığını savundu.
Nihayetinde “Gezi” yine yaptı yapacağını... Ve
yıllardır süregelen bir ezberi, ellerinde Türk bayraklarıyla “diren Lice”
diyenler bozdu.
Öyle ya, aslında Gezi direnişine ne BDP’den, ne
doğu illerinden yeterli bir destek gelmedi. Ama Gezi Lice’ye sahip çıktı. İşte
bu durum barış sürecine Gezi gözüyle yeni bir bakış açısı getirdi.
Türkiye tarihinde önemli bir dönüm noktası olan
Gezi direnişi üzerine onlarca analiz yazısı yazıldı. Eylemlerin başrollerinde
kimlerin olduğu, iç dinamikleri, etkileyen parametreleri, lidersizliği,
siyaseten mutlak olmayan bileşenleri hep tartışıldı. Aslında Gezi eylemleri
öncelikle empatiyi kuvvetlendirmişti. Ve en önemlisi artık “barış” isteniyordu.
Ve bu partiler üstü bir talepti. Artık kan dökülsün istenmiyordu. Lice halkı
kendi taleplerinde haklı veya haksız olabilirdi. Ama taleplerini eyleme
döktüklerinde karşılığı şiddet ve ölüm olmamalıydı.
Bugüne kadar çok acılar çekildi. Ama en azından
Gezi sonrası diye adlandırabileceğimiz dönemde ne devlet eliyle, ne de başka şekilde
ölüm ve şiddet istenmiyor. Bu çok açık. İktidarın “halka rağmen” uygulamalarına,
halkın itiraz etme hakkı ortak öge. Ve görünen en kolay çözüm, iktidarın halkın
itirazını ve talebini dinlemesi ve bir noktada uzlaşması. En azından...
Burada bir parantez açıp sizi “Mavi Okyanus” ve
“Kızıl Denizle” tanıştırmak istiyorum. Siyaset biliminin dışında, yönetim
biliminde var olan bir stratejinin adı; “Mavi Okyanus”. Artık dünyada her türlü
sorunun analiz ve çözümünde birçok farklı disiplinden faydalanıldığı
görülmekte. Yani artık siyasi bir olayın analizinde tek bir bilim dalı yetersiz
kalabiliyor. İşte Gezi vakası gibi yeni yepyeni, hiç alışık olmadığımız bir
olayda kalıplaşmış tüm tanımlamalar çaresiz kalıyor.
Mavi Okyanus stratejisine dönecek olursak; Mavi
Okyanus aslında siyasetle ilişkisi olmayan fakat tam da Gezi’nin ülkemizde
yarattığı atmosferi tanımlayıcı bir strateji. Ben de yönetim doktorası yaptığım
süreçte tanıdım Mavi Okyanus’u... Yönetim biliminin 21. yüzyıldaki yeni yüzlerinden. Aslen stratejik
yönetimde yeni pazarları tanımlamak için kullanılıyor. İşletmelerin bulunduğu pazarları
Kızıl Denizler ve Mavi Okyanuslar olarak 2’ye ayıran bu görüş, “Kızıl Denizleri”
mevcutta var olan, sınırları tanımlanmış, rekabet koşulları belirli sektörleri
tanımlamada kullanıyor. Mavi Okyanus stratejisi ise bugün var olmayan, belki de
henüz bilinmeyen pazarları ve sektörleri ifade ediyor. Ki 21. yüzyıl aslında
büyük ölçekte Mavi Okyanusların liderliğinde ilerleyecek. Yani keşfedilmemiş
yeni diyarlar, düşünceler, yollar, ürünler...
Evet Mavi Okyanus için açtığım parantezi burada
kapatabilirim. Belki biraz kafanızı karıştırdım ama bazı hallerde kafa
karışıklığı iyidir.
Sözün özü Gezi eylemi bir Mavi Okyanus’tur. Kendi
sınırlarını kendi çizecek, yeni bir dil ve yöntem geliştirecek, şimdiye kadar
var olmayan bir alan tanımlayacak ve siyasette her daim bahsedilen o üçüncü
yolu açacaktır.
Şimdi mesele bu yeni döneme uyum sağlayabilmek.
Hatta uyum sağlamaktan da öte öncüsü olabilmek.
Bunu başarabilir miyiz? Ne dersiniz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder