Penguenler
ve hakikatler...
Gezi eylemlerinden sonra siyasette olduğu gibi
medyada da yeni bir dönem başladı. Uzun zamandır baskı altında olan yazılı ve
görsel medyada “yandaş olmadıkları için” sistem dışı bırakılmış gazeteciler
kendilerine yeni ve özgür alanlar açmak için harekete geçti. Geçmek de
zorundaydılar...
Bildiğiniz üzere AKP 2002 yılında iktidara geldi.
Ve ilk işleri de istedikleri doğrultuda haber yapacak bir medya kurgulamaktı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 2 Temmuz 2013 tarihli grup konuşmasında
önemli bir olaya işaret etti. İktidarın medya üzerindeki pervasız baskısının
öncülerinden olan bu olayı hatırlatmak isterim. İktidara geldikten 2 sene sonra
o dönemin bakanı Kürşat Tüzmen, Gaziantep’te bir konuşma yaparken Söz Halkın
Gazetesi’ni kendisi aleyhine haber yaptığı gerekçesiyle yırtmıştı. Bir bakanın,
kürsüde gazete yırtması aslında bir dönüm noktasıydı. Ve yıllar içerisinde
medya aşama aşama dönüştürüldü.
Şimdi yıl 2013. AKP’nin iktidara gelişinin
üzerinden 11 yıl geçti. Medyanın büyük bir kısmı iktidara yakın sermayeler
tarafından satın alındı. Gezi Parkı protestoları esnasında, merkez medyanın halkın
haber alma özgürlüğünü resmen gasp ettiğine cümleten şahit olduk. Bu durum uzun
soluklu bir çalışmanın sonucuydu aslında... Medyayı şekillendirme operasyonu
iktidarın öncelikli amaçlarındandı. Öyle ya halkı istediğiniz doğrultuda
yönlendirmenin yolu “yanlı medyadan” geçiyordu. Maalesef bunu başardılar da...
En son TMSF’ye geçen Akşam gazetesinin yazı işleri
toplantısında, gercekgundem.com’a düşen bir habere göre gazetenin
koordinatörü Murat Kelkitlioğlu; "Biz direkt Başbakan'a bağlıyız. Başbakan
atadı bizi buraya. Sayın Erdoğan'ı destekleyen bir yayın politikası
izleyeceğiz'' demiş.
Düşünebiliyor musunuz? Taraflı yayın
yapacaklarını açıkça beyan etmişler. İnanılır gibi değil!
Bildiğiniz üzere TMSF’ye geçişin ardından Akşam
gazetesi yazarlarının tasfiye dönemi başladı. Yeni işe alınan bir yazarın ilk
yazısı ise aklımızın sınırlarını zorluyordu. Güçlü kalem(!) diye lanse edilen Yasemin Nak, Akşam
gazetesine yazdığı ilk yazıda ailesi CHP’li olduğu için dinini ve dua etmeyi
öğrenemediğinden ve hayatı boyunca bunun eksikliğini duyduğundan bahsetmiş ve
ardından ballı kaymaklı bir başbakan güzellemesi yapmıştı. Yıllardır “camileri
ahır yaptılar” diyerek CHP’yi “din” üzerinden yıpratmaya çalışan başbakana
şirin görünmek için doğrusu iyi bir yol bulmuş Yasemin Hanım. CHP’li olan
büyükbabası torununun bu yazdıklarından dolayı utanıyor mudur bilemem. Ama ben
o satırları okurken insanlık adına, bu uğurda bedel ödeyen aydınlar,
gazeteciler adına utandım. Yandaşlıkta ne hale gelinebileceğini ibretle okudum.
Tıpkı Anadolu Ajansı’nın habercilik anlayışını
ibretle izlediğim gibi… Anadolu Ajansı’nın, gerek başbakanın düzenlediği
mitinglerde, gerekse Mısır darbesinin yaşandığı süreçte twitter hesabından
attığı yanlı tweetler akıllara durgunluk getirdi. AA bir siyasi partinin
sözcüsü müydü, yoksa bir haber ajansı mıydı belirsizdi.
Yazılı ve görsel medya üzerindeki bu yapılandırma
daha nereye kadar devam eder kestiremiyorum. Gelin görün ki terazinin öbür
tarafı artık çok güçleniyor.
Ve medya artık yeni bir mecrada hayata
döndürülmeye çalışılıyor. Ekranlarda Halk TV’nin yoğun bir ilgiyle izlenmesi,
internet üzerinden yayınların artması, eline kamera alan vatandaşların çektiği
görüntülerin onbinler tarafından izlenmesi… Bunlar hep, yeni yeni şekillenen
gerilla tipi yayın anlayışının örneklerinden.
Görünen o ki önümüzdeki süreçte, demokrasi ve
özgürlükler ülkemizde tam olarak yerleşinceye dek habercilik yeni bir mecrada
kendine yer bulacak. Ve bu zor günlerde, halkın haber alma özgürlüğü için canla
başla mücadele eden gerçek gazetecilere ve kanallara destek vermek de bizim
görevimiz.
Bir karar vermeliyiz; Penguen belgeselleri mi?
Hakikatler mi? Sizce hangisi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder