Sol yanım...

12 Temmuz 2013 Cuma

KUŞAK FARKI


KUŞAK FARKI

Gazete Çeşme Güneşi’nde 2012 yazının sonlarına doğru yazmaya başlamıştım. Yani 1. yılımı dolduruyorum bu güzel gazetede. Gerçekten ilmek ilmek bir emekle dokunmuş, çok kaliteli ve keyifli bir gazete olan Çeşme Güneşi’nin, başta sahibi CHP Çeşme Belediye Meclis Üyesi Ekrem Oran olmak üzere tüm emeği geçenlere teşekkür ederim.

Bugüne kadar hep siyasi ağırlıklı yazılar yazdım. Geçenlerde olan oldu ve annem Güler Aslan “Arada keyifli yazılar yaz. İnsanlar bu gazeteyi Çeşme’de okuyor. Bunu unutma” diyerek isyan etti. (Kendisi siyasetle pek ilgilenmez de… :))

Velhasıl kelam, bu sitemin üstüne bende bu haftaki yazıma siyaset karıştırmamaya karar verdim. Hazır Çeşme’deyken, 35 yıldır ruhumu doyuran Boyalık Koyu’na bakarak çocukluğuma bir yolculuğa çıktım.

Yolculuğuma dair ilk anım, 8 Haziran 1978’de doğar doğmaz geldiğim Boyalık Sitesi’ne ait… Hafızam ancak 6-7 yaşlarımı hatırlamaya yetiyor. (Normal mi bilmiyorum…) Boyalık Sitesi’nde neredeyse bir ordu çocuğuz. Ve sitenin ortasındaki havuzun başında tiyatro organize ediyoruz. Oyuncular bizler. Senaryo tamamıyla uydurma! Ufak tefek hediyeler almışız konuklarımıza… Ve kekler, içecekler… Biletler paralı… Ama hani öyle ucuz ki gelir gideri bir türlü karşılamıyor, hep cepten fazlası gidiyor. Çocukluk işte, maksat eğlence olsun.

Ve sonunda hazırlıklar tamamlanıyor, tiyatro başlıyor. Seyircimizi azımsamayın 40-50 çocuk rahat var. Meraklı büyükler de olmuyor değil. Bu arada benden 5 yaş büyük ağabeyim ve onun yaş grubu da başka bir sosyal faaliyet içerisinde… Birbirlerinden  değiş tokuş ettikleri Tommiks- Teksas-Zagor-Lorel ile Hardi (en favorimdir) gibi resimli hikaye romanlarını satıyorlar. Yani bizim site bildiğiniz Kapalı Çarşı’ya dönmüş vaziyette… Fakat şimdi oğluma ve onun akranlarına bakıyorum, biz gerçekten yaşamı sokakta deneyimleyen, düşen kalkan, ağlayan ama çabuk toparlayan ve mızmızlanmayan, paranın değerini küçük yaşlarda ufak ticari oyunlarla öğrenmiş çocuklarmışız. Aslında ne mutlu bize!

Bisiklete binip korkusuzca Çeşme’den Paşalimanı’na giden, Papatya Plajı’ndaki iskeleden atlayıp  yüzerek MerkezTur’dan çıkan, çevresiyle barışık, kulağının arkasına pembe sardunya çiçekleri takan çocuklardık…

Siyaseti bulaştırmayacağım dedim ama yine dayanamayacağım. Ben bu son Gezi eylemine kadar internet başından ayrılmayan, Counter Strike oynayarak, sosyal medyadan sanal arkadaşlıklar kurarak büyüyen çocukları apolitik buluyordum. Biz böylemiydik, sokaklarda geçti çocukluğumuz demekten de kendimi alamıyordum.

Kabul ediyorum ki yanılmışım. Evet bizim kuşak tabiatla içiçe, sokaklarda düşe kalka büyüdü ama bu çocuklar hepimizi geçti. Gezi öncesi oğluma sık sık karışırdım “aman çık dışarı oyna, bırak o bilgisayarı” diye. Şimdi kendi iradesine bırakıyorum. Her kuşak kendi çevresel faktörlerine uyum sağlayarak büyüyor çünkü. Kendi çocukluğumuzun doğrularını onlara empoze etmemizin bir anlamı yok bence… Onlar büyüyor, biz de onlarla öğreniyoruz. Her gün yeniden… Yeniden…




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder