Yoldaş olmak…
Ali
İsmail Korkmaz’ın haince öldürülmesi hepimizin yüreğini dağladı. 19 Yaşında
pırıl pırıl bir gencin, silahsız ve savunmasız bir haldeyken dövülerek katledilmesine
isyan etmemek mümkün değil. Gezi eylemleriyle başlayan özgürlük mücadelesinde
yitirdiğimiz diğer genç fidanlar gibi, Ali İsmail’i de hiçbir zaman
unutmayacağız.
Düşünüyorum
da; onları sadece unutmamak ödedikleri bedelin yanında yeterli bir eylem mi
olacak bizim için? Yani ölüm yıldönümlerinde hatırlamak, her fırsatta adlarını
anıp yeni nesillerde hatıralarını yaşatmak… Evet bunları tabi ki yapmalıyız.
Tıpkı Denizler, Hüseyinler, Mahirler gibi…
Peki
ya daha fazlası?
Ben
Ali İsmail’in fotoğrafına baktığımda Cumhuriyet Halk Partisi’nin bir üyesi
olarak omzumda ağır bir sorumluluk hissettim. Sanıyorum ki bu sorumluluğu ana
muhalefet partisinin tüm mensupları hissetmiştir.
Neden
mi? Anlatmaya çalışayım…
Ali
İsmail de tıpkı bu uğurda canını veren diğer gençler gibi iktidara muhalifti. Özel yaşamına baskıyı kabul
etmiyordu. Özgürlüklerinin kısıtlanmasına itirazı vardı. Bir davaya inanmış ve bu
uğurda canını siper etmişti. Bir partiye mensup olduğu ya da olmadığı önemli
miydi? Bence önemsizdi. Ali bizim yoldaşımızdı. Aynı davaya inanmıştık. Biz bir
yoldaşımızı yitirdik. Ali’yi yoldaş bilen herkesin başı sağolsun.
Sanıyorum
ki tüm bu Gezi eylemlerinde CHP örgütü olarak öncelikle sorgulamamız ve belki
yeniden kurmamız gereken “yoldaşlık” bağlarımızdır. CHP bir kitle partisi ve sol
cenahta kitle partisi olmak gerçekten zor. Sol bakış açısı kendi içinde çok farklı
fraksiyonları barındırıyor. Gelin görün ki, sağ eğilimli bir seçmen yapısı olan
Türkiye’de iktidara gelmek için yelpazeyi geniş tutmak zorundayız. Yelpazeyi
“sözde” geniş tutmamız da yeterli değil. Kendi görüşümüze göre bize en uzak
duran ama aynı çatı altında siyaset yaptığımız arkadaşımıza bile kuvvetli
yoldaşlık bağlarıyla bağlı olmalıyız. Bunu mümkün kıldığımız gün iktidar
kaçınılmaz olacaktır.
Çünkü
güçlü bir örgüt ancak güçlü yoldaşlık bağlarıyla mümkün olur. Halkın bize
inanıp oy vermesi için öncelikle bizim birbirimize ve ortak davamıza inanmamız
gerekir. Birbirimize destek olmamız, bir olmamız gerekir.
Gezi
eylemleri için sokaklara dökülen gençlerin, kişisel siyasi beklentileri yoktu.
Seçimlerde aday oldukları için isyan etmediler. Dertleri makam, mevki değildi. Artık
tutacak nefesleri kalmamıştı. Sadece ortak bir itirazları vardı. Ve bu ortak
itiraz, dava, kavga adına ne derseniz deyin birbirini hiç tanımayan insanları
yoldaş yaptı. İşte yoldaşlık böyle bir şey. Aynı amaç uğruna ortak irade,
paylaşım, fedakarlık göstermek. Ortak ideoloji her zaman ön koşul olmamakla
beraber “ortak amaç” yoldaşlığı getiren önemli unsurlardandır.
Yoldaşlık
ipek böceğinin kozasını ördüğü gibi ilmek ilmek örülür. Sevgi ister. Emek
ister. Sabır ister. Hoşgörü ister. Özveri ister. Fedakarlık ister. Güven ister.
Yürek ister. Zor gün geldiğinde göğsünü siper etmeyi ama bazen de bir adım geri
durup destek vermeyi ister. Yoldaşlık gönülden gelen, iradi, bilinçli ve
sorumluluk isteyen bir duygudur.
Anlaşılması
da anlatılması da güçtür. Çoğu zaman kendiliğinden oluşur. Ve en güzeli de Gezi
eylemlerinde olduğu gibi zor günde kurulanıdır. Yoldaşlığı dosttan, arkadaştan
ayıran yan ise çoğu zaman hiç tanımadığınız insanlarla kurulabilir bir bağ olmasıdır.
İşte Ali İsmail, Abdocan, Ethem, Mehmet, İrfan, Zeynep, Medeni… Hiç
tanımadığımız halde yoldaş bildiklerimiz.
Bizim omzumuzda özgürlük mücadelesi için
canını veren gençlerin sorumluluğu var. İşte bu faşist düzenin kirli çarklarını
kırmak için iktidara talip olan ve özgürlüklerin yolunu açmak için tek umut
olan Cumhuriyet Halk Partisi’nde yoldaşlık bağlarımızı ivedilikle kuvvetlendirmeliyiz.
İktidar olmanın yolu yerel seçimlerde başarıdan geçer. Önümüzdeki adaylıklar ve
seçim sürecinde birbirimize daha sıkı sarılmalıyız.
Kişisel beklentilerle, hırsla, öfkeyle
ülkemizin tek umudunu söndürmeye hakkımız yok.
Unutmayalım ki Ali İsmail’e borcumuz var.
Onun pırıl pırıl bakan gözlerindeki feri söndürenlerden hesap soracağımız yer
sandıktır. Bu hesabı da ancak elbirliğiyle, işbirliğiyle, sevgiyle, özveriyle
ve umutla kenetlenerek sorabiliriz.
İşte bu yüzden kaybetmeye de vazgeçmeye
de hakkımız yok.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder