Gençliğin
yoklukla imtihanı...
Gözleri hakikatten kaçırmak bizim siyasal
kültürümüzde adettendir. Gerçek sorunları örtbas etmek için hayali sorunlar
üretmek ve dikkati o yöne çekmek bilindik bir oyundur... Tıpkı “kızlı-erkekli”
mevzusu gibi...
Peki bu “kızlı-erkekli” meselesi stratejik bir
oyunsa saklanmak istenen gerçekler neler olabilir?
Tevhid-i Tedrisat Kanununu kaldırmak mı? Ya da
uzun vadede kız-erkek ayrı eğitim verilmesi mi? Mümkündür, amaçları ikisi de
olabilir. Yakın zamanda meclis çatısı altında bu 2 meselenin mücadelesinin
verilmesi de kuvvetle muhtemeldir.
Peki gençlerin gündelik sorunları, geçim
sıkıntıları, işsizlik gibi gerçeklerden ne kadar haberdarız?
Bu bağlamda üniversitede gençlerin yaşadığı bazı
sorunları sizlerle paylaşmak isterim. Geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin en büyük
devlet üniversitesinin öğrenci yemekhanesinde gençlerle birlikte yemek yedim.
Yemekhanede “kızlı-erkekli” sıradayız... Yemek ücreti öğrenciler için 1.85
TL... Sırada önümde olan lisans öğrencisi gencin yemek kartı 1.85 TL’yi
karşılamıyor. Genç arkadaşımız elini cebine atıyor.... Ama nafile yemeği
karşılayacak para cebinde de yok. Mahcup oluyor aslında hiç kabahati olmadığı
halde... İşte bu vesileyle tanışıyoruz kendisiyle... Ve sonra aynı masada yemek
yerken anlatıyor bana üniversiteyi hangi koşullarda okuduğunu... Yediğim
yemeğin her lokması adeta boğazımda düğümleniyor.
Kimi akşamlar erzak alamadıkları için salça
kavurup ekmekle yiyerek karnını doyuran ve ardından aynı evde “kızlı-“erkekli”
yaşamakla potansiyel suçlu ilan edilen vakur, mücadeleci ve paraları bitse bile
memleketteki ailelerine bunu yansıtmadan yaşamaya çalışan onurlu, gururlu,
namuslu gençleri dinledikçe hem ümitleniyorum geleceğe dair, hem de
sorguluyorum bu yaşta bu kadar çile niye?
Yazı yazdığımı söylediğimde “yazın hocam” diyor
genç arkadaşım... Yazın bu anlattıklarımızı da bize destek olsunlar köstek
olacaklarına... Öğrencilerin okumasını kolaylaştırsınlar, uğraşmasınlar özel
yaşamıyla... Öğrencilere verilen kredilerin arttırılması onları rahatlatmış.
Ama yine de yaşam onlar için çok pahalı... Ulaşım ve yemek masrafları
ceplerindeki tüm parayı götürüyor. Sosyal yaşama, sinemaya, gezmeye neredeyse
hiç paraları kalmıyor...
Yazdığım bu hikaye nice gencin başından geçen,
onlar için olağan bir durum... Ve belki de böylece çelikleşiyor iradeleri,
yaşam mücadelelerini daha çetin veriyorlar... Onlar “bağzı” akranları kadar
şanslı olamayan bir çoğunluk... Gemicik sahibi değiller. Ya da sermaye
sahipleri tarafından burslarla okutulmuyorlar. Ama gözleri parlıyor,
yüreklerinin temizliği yüzlerine yansıyor. Sergiledikleri yaşam mücadelesi ile
alınlarından öpülesi gençler onlar...
Gözümüzü Türkiye’nin gerçeklerinden kaçırmak için
sürekli suni gündem yaratan iktidar bu konuda nispeten de başarılı oluyor.
Gençler maddi sıkıntılardan ötürü zorlukla okurken, mezun olduktan sonra iş
bulamazken ortaya “kızlı-erkekli” diye adeta “bohem” bir mevzu atılıyor. Ve
isteniyor ki gençlerin yaşam tarzı mercek altına alınsın, ihbarcı vatandaş
modeli mahallede otokontrolü sağlasın... Ve en önemlisi gözler hakikatlerden
uzak olsun...
Sayın başbakana ve kabinesine sormak istiyorum:
Geçmişte geçim sıkıntısı çektiğinizi her fırsatta dile getirirsiniz. Bizi
ilgilendiren ve halkın bilme hakkına sahip olduğu iktidara geldiğiniz son 10
yılda ne kadar zenginleştiğiniz.
Ve eklemek istiyorum sizin çocuklarınızın yemek
için 2 TL’yi bulamadığı zamanlar oldu mu? Gençlerin özel yaşamlarıyla uğraşmak
yerine bu adaletsiz düzeni değiştirmeyi neden denemezsiniz?
Peki bir Gençlik Çalıştayı yapıp onların
dertlerini bizzat dinlemek ister misiniz?
Belki o zaman gözyaşlarınız gençler için de
akabilir... Ne dersiniz?