Sol yanım...

5 Kasım 2013 Salı

Seven Öldürür; Devlet Korur


Seven Öldürür; Devlet Korur

Seven erkek öldürür mü sizce?
Bizim ülkemizde öldürüyor... Ve bunun adına da “sevgi” diyor...

Peki ya seven kadın?
Seven kadın farklı... O hep özverili, hep korumacı, hep kanaatkar...

Ülkemizde yapılan araştırma sonuçları bu çıkarımları doğruluyor. Ve insan adeta “batsın böyle sevgi” diyor.

Ülkemizde kadınların %88’i tanıdıkları erkekler tarafından öldürülüyor. Bu erkeklerin %70’i ise eski ya da mevcut eş... Araştırmalara göre çoğunlukla sebep kadının kendi hayatına dair karar vermesi ya da kıskançlık... Ama ayrılma ve boşanma kararları da “bağzı” erkekler için öldürme nedeni olabiliyor. Bianet’in basında yer alan haberlere göre derlediği “Erkek Şiddeti Eylül 2013” raporuna göre 2013’ün ilk dokuz ayında erkekler; 146 kadın öldürdü, 132 kadına tecavüz etti, 155 kadını yaraladı, 117 kadına cinsel tacizde bulundu. Yine aynı rapora göre sadece Eylül ayındaki erkek faillerin %83’ü kadınların “en yakınındaki erkekler”… Ne acı öyle değil mi? En büyük zararı bizi en çok sevenlerden görüyoruz.

Peki insanı sevdiğini öldürmeye götüren bu hastalıklı duygu nereden besleniyor? Yani bu öldürme dürtüsü nasıl oluyor da 2002’den bu yana %1400 artacak kadar destek buluyor, cesaret buluyor?

Sorunun cevabı, cinayetlerin artış nedeni basit aslında: Devlet koruyor!

Devlet/sistem kadını koruyacağı yerde bilinçli/bilinçsiz erkeği koruyor. İktidarın kadın politikaları ve söylemleri adeta teşvik unsuru oluyor. Nasıl mı?

Kürtaj hakkına karşı yapılan açıklamalarla, kadının sezaryenle doğum kararının bypass edilmesiyle, 4+4+4 ile çocuk gelinleri teşvik ederek, 3 ve fazlası çocuk doğurmaya yönlendirip kadının elini kolunu bağlayarak, şiddet kurbanı kadınları adalet saraylarında(!) sahipsiz, biçare bırakarak, henüz 13 yaşında tecavüze uğramış kız çocuklarının kollarını mühürleyerek, devlet eliyle defalarca muayeneye zorlayarak ve en basitinden; kızlı erkekli dolaşmayın, metroda öpüşmeyin, vapurda sarılmayın diyerek bu eylemleri yapanları “suçlu” ilan ederek devlet erkeği koruyor, kadını kısıtlıyor!

Aile ve Sosyal Politikalardan Sorumlu Devlet Bakanı Sayın Şahin’in derin sessizliği ise tüyler ürpertiyor. Seleflerinden Nimet Baş dahi dekolte giydiği için işten atılan Gözde Kansu vakasında “bu siyasetin konusu değil” diyerek tepki gösterirken Sayın Şahin susuyor. Ustalık döneminde görev alan Sayın Bakanın vardır bir misyonu elbette diye düşünmekten alıkoyamıyorum kendimi... Bakanlığın adından “kadının” çıkarılmasıyla başlayan dönüşüme yardımcı olmak üzere sessiz kaldığını söylemek haksızlık olmaz sanırım.

Efendim gelelim sözün özüne; kadınlara özgürlük diyerek bir günde kamuda başörtüsü yasağını kaldıracak kudretteki bu devlet, 13 yaşında tecavüze uğramış genç kızımızın mı hakkını savunamıyor? Hadi canım!

Mesele nedir? Kadınların özgürleşme hakkını savunmak mı? Yoksa kadınların gitgide hane içine kapanmasına ve tüm hak ve özgürlüklerinin “erkek egemen” zihniyet tarafından “sınırlandırılıp, kontrol edilmesine” imkan tanıyacak sistemi oturtmak mı?

Samimiyet çok önemli... Samimiyetsizlikle yapılan her hareket kadınlar tarafından hissediliyor. Devletin en üst yönetiminin zihniyeti toplumun çekirdeği ailelere kadar sirayet ediyor.

Seven(!) erkek öldürüyor, devlet koruyor. Kadın bağımsız yaşamak, özgürleşmek istiyor, devlet yasaklıyor.

Ve biz kadınlara da bu zihniyetle mücadele etmek ve bu samimiyetsiz oyunu bozmak kalıyor. Ne dersiniz; bozabilir miyiz?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder