Kavak
Yelleri
Merak ediyorum ve soruyorum; Gençlerin
özgürlüğünün güvence altına alınması için bir paket açıklanacak mı? Peki ya
kadınların hakları için?
Yoksa toplumun belli bir kesimi için özgürlük
getiriyoruz diye sevinç naraları atanlar öbür yandan gençlerin ve kadınların
her türlü özgürlüklerini kısıtlamaya devam mı edecekler?
Bu paketler Türkiye için “açılım” mı? Yoksa
özgürlükler adına yaralı bir yüze boca edilen makyaj mı? Peki ya yaraların önce
tedavi edilmesi gerekirken makyajla kapatmak çözüm mü?
Demokratikleşme paketinin detaylarına
girmeyeceğim. Benim değinmek istediğim konu 2020 Olimpiyat adaylığımızda tarih yazan(!)
bakan Suat Kılıç’a bağlı Yüksek Öğrenim
Kredi ve Yurtlar Kurumu’nun (YURTKUR), ülke genelindeki karma öğrenci
yurtlarının kız ve erkek yurduna dönüştürülmesi için düğmeye basmış olması...
Biliyorsunuz ki demokratikleşmek(!) için harıl harıl çalışan hükümet, gençlerin
“kızlı-erkekli” sosyalleşme meselesine kafayı takmış vaziyette…
Bu bağlamda yurtları ayırma kararı alan
YURTKUR, gençleri okullarından kilometrelerce uzağa tabiri caizse “sürgün”
ediyor. Bu sürgün uygulamanın pilot bölgesi ise tabi ki İzmir! Ege
Üniversitesi içindeki yurttan, Çiğli, İnciraltı ve Tınaztepe yurtlarına
gönderilen erkek öğrencilerin trafik çilesi bitmiyor.
Gençlerin kızlı-erkekli sosyalleşmesini potansiyel tehlike
olarak gören bir iktidar var… Gençlere şüpheyle bakıyorlar. Güvenemiyorlar.
Onlar için dizginlenmezlerse hepsi birer suçlu adayı!
Ya kadınlar? Kadınlar farklı mı? Bir yandan Bakan Çelik, dekolte
giydiği için Gözde Kansu’nun kovulmasına neden oldu. Öbür yandan 17 üyesinden sadece 1'i kadın olan Anayasa Mahkemesi,
tek kadın üyesinin reddine rağmen sezaryen yasağını onayladı. Zaten başbakanın açıklamasından sonra fiili
olarak kürtaj yasağı da uygulanıyordu. Alın size özgürlük, alın size demokrasi!
Peki kadınların bedenine ve özgürlüklerine
vurulan prangalar paket paket demokratikleşen ülkemizde ne yana düşüyor?
Gençleri yasaklara boğan, kadınlara pranga
takan bir zihniyet mi bizi demokratikleştirecek! Hadi canım… Bu samimiyetsiz
girişimlere inanmamız mümkün değil. Bir yandan özgürlük başlığı altında
başörtüsü kamuda jet uygulamayla serbest bırakılıyor. Aynı gün bir sunucu
dekolte giydiği için işinden oluyor. Bu özgürlük kimin özgürlüğü? Bu demokrasi
kimin demokrasisi?
Gençlerden Sorumlu Bakanlık gençleri
sürgün ederken, “sözde” kadından sorumlu bakanlık giyim kuşamı yüzünden mağdur
olmuş bir kadını görmezden geliyor. Sebebi çok açık… Çünkü onlar kendileri gibi
düşünen, kendileri gibi yaşayan %50’in bakanları… Çoğunlukçu zihniyetin kendine
demokratları!
İşte 31 Mayıs akşamı gençleri sokağa döken
bu zihniyettir… Her türlü özgürlüğü sadece kendisiyle aynı görüşe sahip
insanlar için savunan, sahte demokrasi anlayışı ile toplumun belli bir kesimini
güvencesi altına alırken, diğer kesiminde sessiz bir öfkeye neden olan bu
zihniyettir.
Ve bu zihniyet -önüne geçilmedikçe-
sürekli yasaklar… Gençler ve kadınlar için yaşamayı, sevmeyi, dokunmayı
yasaklar… Ve belki yakında özlemeyi, düşünmeyi, hayal etmeyi yasaklar…
Peki ya gençliğin başında esen kavak yelleri?
Onu da yasaklamaya güçleri yetecek mi? Ne dersiniz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder