Sol yanım...

13 Eylül 2012 Perşembe

GAZETEM EGE/ HAYDİ ANNEM OKULA!




Sabah saat 07.00. Uykusunun en tatlı yerinde ama uyanmalı. Annesi şefkatli elleriyle önce sırtını sıvazlıyor. Birden uyandırırsa korkar belki diye. Gözlerini tatlı uykusunun mahmurluğuyla açıyor. Aklında dün gece oynadığı oyuncağının mutluluğu var. Annesi “haydi annem okula gideceksin” diyor. Okul? Herhalde geçen sene gittiği, resim yapabileceği, oyun hamurlarıyla oynayabileceği kreşi kastediyor annesi. En azından 66 aylık yavrunun zihninde bu kadarı canlanabiliyor. Giyiniyor, kahvaltısını ediyor. Okuluna vardığında apartmandaki ablalarıyla aynı okula başladığını anlıyor. Henüz oyun çocuğuyken omuzlarına bindirilen ağır yükü küçücük bedeni o an hissediyor.Bu yolculuktan geri dönüş yok. O hayata henüz hazırlıksızken başlamak zorunda bırakılan bir neslin çocuğu.

Evlat sahibi olan ya da yakınında küçük çocuğu olanlar bilirler. Aynı sınıf içerisinde, 10 ay fark olan çocuklar arasında bile algılamada çok fark vardır. Bu fark birinci ve ikinci sınıfta varlığını korur. Hatta bazı özel okullarda Eylül ayından sonra doğan çocukları ayrı sınıfa koyarlar.

Bu hafta tüm itirazlara rağmen 66 aylık yavrular okula başladı. Ben oğlumu büyüttüğüm için o günlerini tam canlandıramıyorum zihnimde. Fakat arkadaşlarımın el kadar çocukları için “seneye okula başlayacak” demesini derin bir üzüntüyle izliyorum. Oğlumu 8 yıllık kesintisiz sistemde okula başlatmama rağmen birinci senemiz zor geçmişti. Birçok anne-baba bilir. Oyundan okula geçmek zor bir süreçtir. Üstüne el yazısı, kitaplar, ödevler eklenince, çocuk 7 yaşında olmasına rağmen bocalayabilirsiniz.

Biz bu meseleye bugüne kadar hep siyasi açıdan baktık. Evet cumhuriyet kazanımlarına yönelik bir tutumdu. Hedef İmam Hatiplerin önünü açmaktı. Bunun arka planında başbakanın cemaatle gizli çekişmesi vardı. Mesele Gülen okullarını etkisiz hale getirmekti. Tüm bunlar binlerce kere yazıldı, çizildi. İşin sosyolojik ve insani boyutuna daha az değinildi. Aslında meselenin öznesi “insan”. Hemde kendi iradesiyle karar veremeyecek kadar küçük bir insan. Onun hayatında silinmez izler bırakacak bu erken başlangıç.

Geçen gün 34 yaşındaki bir arkadaşımla konuşuyorum. Ailesi onu okula bir sene evvel başlatmış. Bana diyor ki “Elfin inan hala bazı geceler ilkokul birinci sınıfımı görüyorum kabus olarak, o kadar zor bir seneydi ki...” İşte “ne olacak canım, alışırlar okurlar” diyenlere en güzel yanıt bu aslında. Yaşanmış bu deneyimler gösteriyor ki fiziksel ve zihinsel gelişimi okula başlamaya elverişli olmadığı Türk Tabibler Birliği tarafından onaylanan 66 aylık yavruların yaşayacağı travma, onlarda  çok derin izler bırakacak.

Buradan sormak istiyorum: Sadece kendi iç ve siyasi hesaplaşmalarınız için, hiçbir altyapı ve ön hazırlık yapmadan, yangından mal kaçırır gibi geçirdiğiniz bu yeni eğitim sisteminin bedelini bu yavrular ödemek zorunda mı? AKP’nin kendi içindeki çalkantıların faturasını evlatlar mı ödeyecek? İktidarı acilen sağduyulu davranmaya ve denenmeye çalışılan bu eğitim fiyaskosundan geri adım atmaya davet ediyorum. Bir an evvel.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder