Sabah saat 07.00. Uykusunun en tatlı yerinde ama
uyanmalı. Annesi şefkatli elleriyle önce sırtını sıvazlıyor. Birden uyandırırsa
korkar belki diye. Gözlerini tatlı uykusunun mahmurluğuyla açıyor. Aklında dün
gece oynadığı oyuncağının mutluluğu var. Annesi “haydi annem okula gideceksin”
diyor. Okul? Herhalde geçen sene gittiği, resim yapabileceği, oyun hamurlarıyla
oynayabileceği kreşi kastediyor annesi. En azından 66 aylık yavrunun zihninde
bu kadarı canlanabiliyor. Giyiniyor, kahvaltısını ediyor. Okuluna vardığında apartmandaki
ablalarıyla aynı okula başladığını anlıyor. Henüz oyun çocuğuyken omuzlarına
bindirilen ağır yükü küçücük bedeni o an hissediyor.Bu yolculuktan geri dönüş
yok. O hayata henüz hazırlıksızken başlamak zorunda bırakılan bir neslin
çocuğu.
Evlat sahibi olan ya da yakınında küçük çocuğu
olanlar bilirler. Aynı sınıf içerisinde, 10 ay fark olan çocuklar arasında bile
algılamada çok fark vardır. Bu fark birinci ve ikinci sınıfta varlığını korur. Hatta
bazı özel okullarda Eylül ayından sonra doğan çocukları ayrı sınıfa koyarlar.
Bu hafta tüm itirazlara rağmen 66 aylık yavrular
okula başladı. Ben oğlumu büyüttüğüm için o günlerini tam canlandıramıyorum
zihnimde. Fakat arkadaşlarımın el kadar çocukları için “seneye okula başlayacak”
demesini derin bir üzüntüyle izliyorum. Oğlumu 8 yıllık kesintisiz sistemde
okula başlatmama rağmen birinci senemiz zor geçmişti. Birçok anne-baba bilir.
Oyundan okula geçmek zor bir süreçtir. Üstüne el yazısı, kitaplar, ödevler
eklenince, çocuk 7 yaşında olmasına rağmen bocalayabilirsiniz.
Biz bu meseleye bugüne kadar hep siyasi açıdan
baktık. Evet cumhuriyet kazanımlarına yönelik bir tutumdu. Hedef İmam
Hatiplerin önünü açmaktı. Bunun arka planında başbakanın cemaatle gizli
çekişmesi vardı. Mesele Gülen okullarını etkisiz hale getirmekti. Tüm bunlar
binlerce kere yazıldı, çizildi. İşin sosyolojik ve insani boyutuna daha az
değinildi. Aslında meselenin öznesi “insan”. Hemde kendi iradesiyle karar
veremeyecek kadar küçük bir insan. Onun hayatında silinmez izler bırakacak bu
erken başlangıç.
Geçen gün 34 yaşındaki bir arkadaşımla
konuşuyorum. Ailesi onu okula bir sene evvel başlatmış. Bana diyor ki “Elfin
inan hala bazı geceler ilkokul birinci sınıfımı görüyorum kabus olarak, o kadar
zor bir seneydi ki...” İşte “ne olacak canım, alışırlar okurlar” diyenlere en
güzel yanıt bu aslında. Yaşanmış bu deneyimler gösteriyor ki fiziksel ve
zihinsel gelişimi okula başlamaya elverişli olmadığı Türk Tabibler Birliği
tarafından onaylanan 66 aylık yavruların yaşayacağı travma, onlarda çok derin izler bırakacak.
Buradan sormak istiyorum: Sadece kendi iç ve
siyasi hesaplaşmalarınız için, hiçbir altyapı ve ön hazırlık yapmadan,
yangından mal kaçırır gibi geçirdiğiniz bu yeni eğitim sisteminin bedelini bu
yavrular ödemek zorunda mı? AKP’nin kendi içindeki çalkantıların faturasını
evlatlar mı ödeyecek? İktidarı acilen sağduyulu davranmaya ve denenmeye
çalışılan bu eğitim fiyaskosundan geri adım atmaya davet ediyorum. Bir an
evvel.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder