CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin geçenlerde
katıldığı bir televizyon programında “Yaklaşan yerel seçimlerde 12 ilde seçim
yapılamayacağından endişeleniyorum” dedi. Programın sunucusu hiç bu cümlenin üstünde
durmadı. Sanki çok basit, normal bir öngörüydü bu. Mesleğim gazetecilik değil
ama herşeyi bir kenara bırakın merakımdan en az 5 soruyu arka arkaya sorardım.
Ama basının üzerine çöken sis bulutu sanıyorum ki görmelerine ve düşünmelerine
engel oluyor. Doğuyu çok iyi tanıyan bir siyasetçinin bu tespitini iyi
irdelemek lazım. 12 İl neredeyse bir bölge eder. Bu illerde seçim yapılamayacak
olmasının tercümesi buralarda artık devlet yok demektir. Peki durum gerçekten
bu kadar vahim mi?
Durumun vehameti aslında Şemdinli’yle başladı.
Halen daha orada yaşananlarla ilgili net bir bilgiye ulaşılamıyor. Bilgiyi kim
verecek; İktidar. Fakat iktidardan konuyla ilgili detaylı bir açıklama yok.
Daha da kötüsü, bu olaydan sonra neredeyse her gün şehit haberleri gelmeye başladı.
Gelen şehit haberlerine ise halkın tepkisi genelde sosyal medya aracılığıyla.
Sokaklarda herhangi bir hareketlenme yok. Sanki bir kanıksama var herkesde...
Kanıksama ne kötü bir hastalıktır. Bir kere
kanımıza girdi mi uyuşturur sanki insanı. Uyuşmuş bünyemizle karşılaştığımız ya
da duyduğumuz tüm olayları soğukkanlılıkla ve adam sendecilikle karşılarız.
Bulaşıcıdır bir de... Tüm toplumu ahtapot gibi sarar. Bizim şu anda toplum
olarak tutulduğumuz bir hastalık. Gelişmeleri sorgulamayı bıraktık. Empatiyi bıraktık.
Tepki göstermeyi bıraktık. Yapılan eylemlere katılıma bakılırsa artık hiç
kimsenin umrunda değil yaşananlar.
Ülkemizde bu gelişmeler yaşanırken sosyal medya siyasetçileri
umudu, barışı, kardeşliği bol keseden dağıtıyorlar. Siyasetçilerin görevi sanal
vaadler vermek değildir. Çözüm üretmek, eyleme geçmek ve kitleleri sürüklemektir.
Ülkemizin doğusunda yaşananlara bu kadar kayıtsız kalmaya kimsenin hakkı yok.
Bizler büyük şehirlerde, batıda, huzur içerisinde yaşama şansına sahip olmanın şımarıklığına
kapılmamalıyız. Elinde erki bulunduran siyasetçiler, belki de öncelikli olarak
bölgeye gidip oradaki halkın sesine kulak vermeli. Bunu yapan milletvekilleri
elbette var. Ama daha güçlü bir ses çıkması ve toplumsal uzlaşı için kişisel
girişimler yetersiz kalıyor. Bu konuyla ilgili mecliste bir komisyon
kurulabilir.
Dört partinin de temsilcilerinin yer alacağı
bir komisyon Doğu Anadolu’ya ve diğer stratejik illere ziyaretlerde bulunup,
durumu yerinde tespit edebilirler. Bu girişimler elbette terörü bitirmeye
yetmez. Ama en azından bölge halkı, devlet adına yapılacak bu ziyaretlerde bir
samimiyeti hissetmiş olur. Sadece bir kere ziyaret etmekle de olmaz. “Samimiyet”
gerçekten orada yaşayanların dertlerine ortak olmakla, dinlemekle, dokunmakla
olur. Yaklaşan yerel seçimlerde bölge halkının taleplerini anlayabilmenin,
dertlerine derman olmanın yolu onların yüreğini hissedebilmekten geçer. Bunun içinde
orada bulunmak, dokunmak gerek.
Ana muhalefet partisi CHP’nin uzun süredir
dillendirdiği “Çözüm yeri meclistir” çağrısı maalesef iktidar tarafından karşılık
bulmadı. Koca bir yaz sıcak çatışmalar ve devlet tarafında irtibatsızlıkla geçti.
Yara çok derin. Umuyorum meclisin açılmasıyla tüm partiler bu konuda girişimde
bulunup, toplumsal uzlaşıyı sağlayabilirler. Yoksa korkarım ki çok geç olacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder