Sol yanım...

8 Eylül 2012 Cumartesi

GAZETEM EGE/ KANIKSAMA





CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin geçenlerde katıldığı bir televizyon programında “Yaklaşan yerel seçimlerde 12 ilde seçim yapılamayacağından endişeleniyorum” dedi. Programın sunucusu hiç bu cümlenin üstünde durmadı. Sanki çok basit, normal bir öngörüydü bu. Mesleğim gazetecilik değil ama herşeyi bir kenara bırakın merakımdan en az 5 soruyu arka arkaya sorardım. Ama basının üzerine çöken sis bulutu sanıyorum ki görmelerine ve düşünmelerine engel oluyor. Doğuyu çok iyi tanıyan bir siyasetçinin bu tespitini iyi irdelemek lazım. 12 İl neredeyse bir bölge eder. Bu illerde seçim yapılamayacak olmasının tercümesi buralarda artık devlet yok demektir. Peki durum gerçekten bu kadar vahim mi?

Durumun vehameti aslında Şemdinli’yle başladı. Halen daha orada yaşananlarla ilgili net bir bilgiye ulaşılamıyor. Bilgiyi kim verecek; İktidar. Fakat iktidardan konuyla ilgili detaylı bir açıklama yok. Daha da kötüsü, bu olaydan sonra neredeyse her gün şehit haberleri gelmeye başladı. Gelen şehit haberlerine ise halkın tepkisi genelde sosyal medya aracılığıyla. Sokaklarda herhangi bir hareketlenme yok. Sanki bir kanıksama var herkesde...

Kanıksama ne kötü bir hastalıktır. Bir kere kanımıza girdi mi uyuşturur sanki insanı. Uyuşmuş bünyemizle karşılaştığımız ya da duyduğumuz tüm olayları soğukkanlılıkla ve adam sendecilikle karşılarız. Bulaşıcıdır bir de... Tüm toplumu ahtapot gibi sarar. Bizim şu anda toplum olarak tutulduğumuz bir hastalık. Gelişmeleri sorgulamayı bıraktık. Empatiyi bıraktık. Tepki göstermeyi bıraktık. Yapılan eylemlere katılıma bakılırsa artık hiç kimsenin umrunda değil yaşananlar.

Ülkemizde bu gelişmeler  yaşanırken sosyal medya siyasetçileri umudu, barışı, kardeşliği bol keseden dağıtıyorlar. Siyasetçilerin görevi sanal vaadler vermek değildir. Çözüm üretmek, eyleme geçmek ve kitleleri sürüklemektir. Ülkemizin doğusunda yaşananlara bu kadar kayıtsız kalmaya kimsenin hakkı yok. Bizler büyük şehirlerde, batıda, huzur içerisinde yaşama şansına sahip olmanın şımarıklığına kapılmamalıyız. Elinde erki bulunduran siyasetçiler, belki de öncelikli olarak bölgeye gidip oradaki halkın sesine kulak vermeli. Bunu yapan milletvekilleri elbette var. Ama daha güçlü bir ses çıkması ve toplumsal uzlaşı için kişisel girişimler yetersiz kalıyor. Bu konuyla ilgili mecliste bir komisyon kurulabilir.

Dört partinin de temsilcilerinin yer alacağı bir komisyon Doğu Anadolu’ya ve diğer stratejik illere ziyaretlerde bulunup, durumu yerinde tespit edebilirler. Bu girişimler elbette terörü bitirmeye yetmez. Ama en azından bölge halkı, devlet adına yapılacak bu ziyaretlerde bir samimiyeti hissetmiş olur. Sadece bir kere ziyaret etmekle de olmaz. “Samimiyet” gerçekten orada yaşayanların dertlerine ortak olmakla, dinlemekle, dokunmakla olur. Yaklaşan yerel seçimlerde bölge halkının taleplerini anlayabilmenin, dertlerine derman olmanın yolu onların yüreğini hissedebilmekten geçer. Bunun içinde orada bulunmak, dokunmak gerek.

Ana muhalefet partisi CHP’nin uzun süredir dillendirdiği “Çözüm yeri meclistir” çağrısı maalesef iktidar tarafından karşılık bulmadı. Koca bir yaz sıcak çatışmalar ve devlet tarafında irtibatsızlıkla geçti. Yara çok derin. Umuyorum meclisin açılmasıyla tüm partiler bu konuda girişimde bulunup, toplumsal uzlaşıyı sağlayabilirler. Yoksa korkarım ki çok geç olacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder