
Yeri geldiğinde yazılarımda bahsederim devrimlerin sürekli gelişim isteyen
eylemler olduğunu. Bizler devrimleri sadece koruyup kollamakla değil, geliştirip
çağın koşullarına uygun seviyeye getirmeklede
mükellefiz. Mustafa Kemal Atatürk her alanda reformist düşünce yapısıyla tüm değişimlere
açık bir bakış açısına sahipti. O’nun için temel olan ülkenin hızlı kalkınması
ve batının refah seviyesine erişmesiydi.
Vefatına çok yakın zamanlarda ülke ekonomisinin gidişatını yavaş bulduğunu,
tam olarak liberal ekonomi diyemesekde ılımlı devletçilikten yana olduğunu
hepimiz biliyoruz. 1929 Yılında yaptığı bir konuşmada “Türkiye Cumhuriyetini idare edenlerin, demokrasi
esasından ayrılmamakla beraber mutedil (ılımlı) devletçilik prensibine uygun yürümeleri,
bugün içinde bulunduğumuz hallere, şartlara ve mecburiyetlere uygun olur.
Bizim takibini muvafık gördüğümüz mutedil devletçilik prensibi; bütün istihsal
(üretim) ve tevzi (dağıtım) vasıtalarını fertlerden alarak, milleti büsbütün
başka esaslar dahilinde tanzim etmek gayesini takip eden sosyalizm prensibine
müstenit kollektivizm yahut komünizm gibi hususi ve ferdi iktisadi teşebbüs
ve faaliyete meydan bırakmayan bir sistem değildir” diyerek ılımlı devletçilik
ilkesini tanımlamıştır. Aslında Mustafa Kemal’in ılımlı devletçiliği savunmasının
altındaki temel neden o günün koşullarında emperyalist güçlerin müdahalesine
karşı bir savunma içgüdüsüdür.
Mustafa Kemal’e göre ülke kalkınmak için hızla
sanayileşmeliydi. Bu konuda yapılması gereken hamlelere açıktı. İş Bankası onun
gözünde bir başarı örneğiydi. Mustafa Kemal’in kadim dostu İsmet İnönü ise ekonomide
daha ziyade tam devletçilikten yanaydı. İkisi ortak akılla ülke için en iyi
yolu bulmaya çalışıyordu. 1937 Zor ve sıkıntılarla dolu bir yıldı. Atatürk’ün
yol arkadaşı İsmet İnönü 20 Eylül 1937’de başvekillik görevinden ayrılmıştı.
Yerine Celal Bayar gelmişti.
Atatürk’ün sağlığı bu sıralar hızla
bozuluyordu. Sağlığı bozuluyordu fakat teşhisinde de geç kalınmıştı. 1938 Yıllarının
başında teşhis edilen hastalığı Mart ayından itibaren hızla ilerlemişti.
Zorluklarla ve yoklukla kurulmuş cumhuriyetin
ekonomik sıkıntıları, ülke içi ayaklanmalar-isyanlar, Hatay sorunu Mustafa
Kemal Atatürk’ün en hasta olduğu döneme denk gelmişti. Ve henüz ülke için
yapacağı çok iş varken, 10 Kasım 1938’de gözlerini yaşama yumdu. Geriye çok çetin
bir mücadele sonucunda kurduğu Cumhuriyet, devrimleri ve ilkeleri bizlere miras
kaldı. Ölümünden 74 yıl sonra Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü saygıyla anıyoruz.
Türkiye Cumhuriyet’ini yaşatmak ve ulus devletin bütünlüğünü korumak için fikri
yolundan yürümeye devam edeceğiz. İlelebet.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder