Devrimin 89. yılında, cumhuriyete gönül verenler olarak bayramımızı
kutlamaya çalıştık. Çalıştık diyorum çünkü bu bir kutlamadan ziyade bir
direnişti. Özellikle İstanbul, İzmir ve Ankara’da yoğun katılımla milyonlar
sokağa döküldü. Engel ve yasak tanımadı cumhuriyet aşkı. Öyle ya aşk bu engel
tanır mı? Bağımsızlığının değerini bilen milyonlar, bağımsızlığın timsali
bayraklarını alıp sokaklara döküldüler. İzmir ve İstanbul’dan Ankara’ya kalkan
otobüslerin eften püften nedenlerle hareketinin engellenmesiyle başladı
gerginlik. Sonraki sabah yaşanacakların habercisiydi bu engeller adeta. Ankara’daki
yürüyüşte ise biber gazı, tazyikli su, polis barikatları ortalığı adeta savaş
alanına dönüştürdü.
CHP
Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun barikatların bulunduğu yere gidip,
barikatları aşması halka güç verdi. Benzer şekilde hemen hemen tüm CHP
milletvekilleri halkla birlikte yürüyüşteydi. Birçoğu biber gazına maruz kaldı.
Cumhuriyet Bayramından 1 gün sonra ise Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığı,29 Ekim’de bazı sivil toplum örgütleri ve siyasi partiler
tarafından Birinci Meclis önünde başlatılan ve valiliğin izin vermediği
'Cumhuriyet yürüyüşü' ile ilgili soruşturma açtığını duyurdu. Soruşturma, 2911
sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet suçu kapsamında
yürütülecekti. İnanılır gibi değil öyle değil mi? Cumhuriyet Başsavcılığı
Cumhuriyet Yürüyüşüyle ilgili soruşturma açıyor. Ne ironi… Aslında ironinin en
büyüğü cumhuriyetle yönetilen bir ülkede cumhuriyet yürüyüşlerinin ve çelenk koymanın yasaklanması.
Aslında tüm bu gelişmeleri basından takip etmişsinizdir. CHP’nin
cumhuriyetin yılmaz savunucusu olduğu aşikar. Fakat aslında görünen tüm bu
trajedinin arkasında başka gelişmelerde yaşandı. 29 Ekim’de Cumhurbaşkanının valiyi
çağırarak meseleyi çok germemesini yani gerekirse barikatları kaldırmasını ima
eden bir konuşma yaptığı basına yansıdı. Ardından başbakan yaptığı açıklamada
barikatları kaldırın emri vermediğini beyan etti. Başbakan konuşmasında ; “Bu
ülkeyi çift başlı bir yönetimle bugüne kadar getirmedik. Benim görevim
bellidir, sayın cumhurbaşkanının görevi bellidir” diyerek perde arkasındaki
gerginliğide ortaya çıkarmış oldu. Nice yazılarımda başbakanla cumhurbaşkanı
arasındaki sıkıntıları aktarmıştım. Tüm bu süreçtede cumhurbaşkanının halk
nezdinde daha demokratik görüntü çizeceği ve yaklaşan seçimlerde kendine ciddi
bir kamuoyu oluşturacağını da yazmıştım. Seçimler yaklaştıkça bu iki başlılık
daha çok su yüzüne çıkacak.
Ulus olduğumuzun bilinciyle kutladığımız bir milli bayramımızı
hafızalarımızdan silinmeyecek görüntülerle geride bıraktık. Halk bayramına
sahip çıktı. Tüm engellemelere rağmen. Sahip çıkmayanlarda bilmelidirler ki
onlara yaşantılarındaki tüm özgürlüklerini “Cumhuriyet” sağlamaktadır. Hem
cumhuriyetin tüm nimetlerinden sonuna kadar faydalanacaksınız hemde onun
karşısında duracaksınız. Sizin bu yaptığınızı üvey evlat yapmaz. Yaşanan tüm
olumsuzlukları çelebi ruhuyla sinesine çeken bu halkın hassas değerleriyle çok
oynamamak lazım. Niceleri hiç gitmeyeceklerini sandılar. Ama yok olup gittiler.
Benden söylemesi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder