Sol yanım...

20 Kasım 2012 Salı

UMUDA DAİR


Maya takvimine göre 21 Aralık’ta yeni çağa geçecek olan insanoğlunun bir felaket yaşayacağına inanılıyor. Bana sorarsanız biz o felaketleri uzun süredir yaşıyoruz. Yeni bir çağ açılıyor. Öfkeyle, kinle, savaşla bezenmiş vahşi bir çağ. Özellikle ortadoğu ülkeleri üzerinden yeni haritaların çizilmeye çalışıldığı, etnik ve din kökenli çatışmaların tetiklendiği, insanların ayrıştırıldığı, kutuplaştırıldığı ve bunun üzerinden emperyal güçlerin nemalandığı namussuz bir çağ başlıyor. Rahmetli Uğur Mumcu bu ayrışmaları yıllar evvel yazmıştı. Bir yandan İslam’ı diğer yandan etnik kökeni kullanarak ayrıştırılacağımızı yıllar evvel kaleme almıştı. Belkide bu yüzden erken kopardılar onu bizden.

Türkiye bu iki mesele üzerinde aslında cayır cayır yanıyor, kavruluyor. Açlık grevlerinin Öcalan tarafından durdurulmasına “çok şükür” diyen hükümet yetkilileri, Suriye’de esir bir gazetecinin CHP heyetinin çabalarıyla Türkiye’ye getirilmesine “manidar” diyor. Manidar demelerinin alt niyeti Esad’la etnik bağa temas etmeleri. Ne acı bir yorum. Aslında manidar olan çok şey yaşanıyor güzel memleketimizde. Ama esas meseleler hep gözden kaçırılmaya, hedef saptırılmaya çalışılıyor. Açlık grevleri göstermiştir ki artık Kürt Sorununda vakit tükendi. Hükümetin seçim önü zaman kazanmak ve seçimi başarıyla atlatmak üzere yaptığı Oslo görüşmelerinin suyu kaynadı. Şimdi artık Kürtçe yayın yapan kanalla, sanatçıları toplayıp yapacakları kahvaltılarla kotaramazlar durumu. Bundan 3 ay evvel hergün kanlı saldırılarla terör gündemimizdeydi. Şimdi konu bir üst boyuta taşındı. Artık hükümet direk muhattap alınmak isteniyor. Hükümet ise gözleri CHP’nin üzerine çevirmeye çalışıyor. Hemde mezhep üzerinden. Suriye temaslarına manidar diyerek, açlık grevlerinin tek bir emirle nasıl bitirildiğini görmezden gelmeye çalışıyor.

Bize neler oluyor anlamak mümkün değil. Biz bu noktalara hangi yanlış öğretilerle getirildik? Mozaik neden parçalanıyor? Biz neyi beceremedik? Birbirimizi anlayamadık mı? Yoksa tam anlayacakken aramıza nifak mı sokuldu? Birçoğumuzun ailesinde farklı etnik kökenlerden gelen akrabalarımızla yıllardır sorgulamadan, kardeşçe yaşarken bu sorguyu  aramıza kim soktu? 80 Sonrası bilinçli işletilen bu ayrışma politikasına hepimiz alet olduk. Diyarbakır Cezaevinde körüklenen bu öfkeye yenik düştük. Umudu kaybettik, acıya döndük yüzümüzü.

Cemal Süreya ne güzel demiş şiirinde: "Kötülüklerin büsbütün egemen olduğu, Namussuz bir çağ bu biliyorsun…”
Çağ namussuz hakikaten onu biliyoruz. Ama son umut hala tükenmedi. Yeni bir iklim yaratma çabasıdır umut. Bazen sadece inanmak tüm engelleri aşmak, umuda uyanmak için yeterlidir. Artık sabahlar umuda yüzünü dönmüyor biliyorum. Ama bu makus talihi kırmak bizim elimizde. Hükümetin bu konuyu körükleyecek girişimlerden vazgeçmesi gerekiyor. Böyle ümitsiz bir ayrışmayla gidersek korkarım ki memleketimiz hiçbirimize yar olmayacak. Korkarım ki.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder