Vefatından
5 ay evveldi. Eşinin ve korumalarının ısrarlarına rağmen "Fikirlerini
paylaştığımız bir kişi. Gitmemiz gerek" diyerek Danıştay saldırısında yaşamını
yitiren hâkim Mustafa Yücel Özbilgin'in cenaze törenine katıldı. O görüntüler
hala hafızamdadır. Hastaydı. O yıllarda hatırlarsınız kimi gazeteler şer
odaklarına aydınları hedef gösterirdi manşetlerinde… Danıştay saldırısıda onlardan
biriydi. Bülent Ecevit nam-ı diğer “Karaoğlan”ın yüreği bu saldırıyı
kaldırmamıştı. Her zaman ki cesur duruşuyla o cenazedede yerini aldı. Üzüntüye
dayanamadı. Cenaze dönüşü arabada içi sıkıldı. Dondurma yemek istedi. Koruması "Terlediniz,
yoruldunuz. Eve gittikten sonra alsak" derken, Ecevit "Kırk yılda bir
canım dondurma istedi. Bir dondurmayı bana çok gördünüz" diyerek ısrar
etti. Israrı karşılığını bulmuştu. Dondurmasını yedikten sonra eve gitti. Evde
fenalaştı. Cenazeden üç saat sonra beyin kanaması geçirdi. Ve 5 ay sürecek
sıkıntılı bir döneme girdi.
5 Kasım halkçı lider Bülent Ecevit’in ölüm
yıldönümüydü. Hep birlikte onu ne kadar özlediğimizi idrak ettik. Belki birçok
siyasetçi kendi iç hesaplaşmasını yaptı o gün. Ona yaşarken ihanet edenler,
acımasızca eleştirenler… Bugün yaşadıklarımızla değerini daha iyi anlayanlar.
Siyasi geçmişi hep dik duruşu ve halktan emekten yana tavrıyla doluydu
Karaoğlan’ın. CHP 2. Genel Başkanı rahmetli İsmet İnönü’nün genel sekreterliğini
yaptığı dönemde “Ortanın Solu” hareketiyle başlayan, 70’lerde sosyal
demokrasiyle harmanlanan siyasi yolcuğu Kıbrıs Barış Harekatıyla taçlandı.
Emperyalist güçleri dinlemezdi Karaoğlan. Gücünü köylüden, memurdan, emekçiden
alırdı. Karaoğlan adını da Kars’ın Susuz ilçesinde yaşayan Şaşo Hala’dan
almıştı. Hikayenin detayları Şaşo Halanın torunu gazeteci Barış Yarkadaş’ın
“Hepsi Yaralar Sonuncusu Öldürür” isimli kitabında mevcut. 1972 Yılında Ecevit'i
karşısında gören Şaşo Hala (Şahzade
Şahin), CHP'nin yeni genel başkanı seçilen Bülent Ecevit'in boynuna
sarılarak ''Kurtar bizi bu dertlerden
ay Garaoğlan'' dedi. Böylece başladı Karaoğlan efsanesi.
Karaoğlan’ın Kıbrıs Barış Harekatı sonrası
emperyalist güçlere kafa tutarken yaptığı tarihi milliyetçilik tanımı hala
hafızalarımızdadır. “Biz Demirellerden,
Türkeşlerden milliyetçilik dersi almayız.
Sevgili kardeşlerim;
Biz
milliyetçiliği; sokak duvarlarına değil,
Kıbrıs’ın topraklarına,
Ege’nin deniz
yataklarına yazmışız.
Biz milliyetçiliği batı anadolunun haşhaş tarlasına
yazmışız” diyerek milyonların gönlünü yeniden fethetmişti Bülent Ecevit.
İşte ölüm yıldönümünde görsel ve
sosyal medyada, açılışlarda, kabri başında sözleriyle, siyasi çizgisiyle böyle özlemle
anıldı Karaoğlan. O yıllarda doğan erkek çocuklarına “Umut” adı verilirdi
çokca. Umudun adıydı çünkü Ecevit. Ve umuda ihtiyacı vardı memleketin. Tıpkı
bugünlerde olduğu gibi.
Bülent Ecevit siyasetçi olduğu gibi
şairdi de aynı zamanda. “Uyum” adlı şiiriyle Karaoğlan’ı tekrar özlemle ve
saygıyla anıyorum.
Boşluğa bulut buluta yağmur
Yağmura toprak ne güzel uymuş
Gündüze güneş güneşe tarla
Tarlaya başak ne güzel uymuş
Başağa buğday buğdaya insan
İnsana emek ne güzel uymuş
Emeğe eylem eyleme yürek
Yüreğe sevgi ne güzel uymuş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder