Sol yanım...

12 Mart 2013 Salı

3 ÇOCUK MESELESİ


3 ÇOCUK MESELESİ

Bir Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü daha geride bıraktık. Kadınların sesini daha rahat duyurduğu, sorunlarını detaylı konuşabildiği, tartışabildiği bir 8 Mart geçirdik. Elbette ki Türkiye’de kadınların sorunları yılda bir gün değil, her zaman tartışılıyor. Ama en azından 8 Mart vesilesiyle erkekler de bu sürece dahil oluyor. Türkiye’de “kadın” olmanın zorluklarını onlar da paylaşıyorlar.

İşte bu 8 Mart’ta özellikle ana muhalefet partisinin ve sivil toplum kuruluşlarının etkinliklerini izledik, konuştuk, tartıştık. Peki ya iktidar? İktidar yetkililerinin 8 Mart açıklamalarına bir göz atalım isterseniz.

Başbakan Siirt’te yaptığı açıklamada yine 3 çocuk vurgusu yaptı. Belli ki artık kadın denilince iktidarın aklına 3 çocuk geliyor. “Emekçi” Kadınlar Günü’nde 3 çocuk talebi ne kadar uygun sizce? Kadınların çalışması, üretmesi, kazanması, kendi ekonomik özgürlüğüne sahip olması gerekliliği ortadayken 3 çocuk istemek neye hizmet edebilir? Genç nüfus artsın deniliyor ama yaşam kalitesi düşsün mü? Peki ya eğitim sorunu? 3 Çocuğu büyütmekte zorlanacak ailelere devlet nasıl destek sunacak?

Bir dakika haksızlık etmeyelim. Bu sorunun cevabı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’ndan gelmişti. Bakan Çelik katıldığı bir televizyon programında “Asgari ücretle geçinilir. 800 TL’de büyük para. Neticede peynirin kilosu belli…” buyurmuştu.

Sonuç olarak iktidarın hesabı basit: 3 Çocuk Şart+800 TL Yeter!

AKP Kırıkkale İl Başkanı Mehmet Demir’in 8 Mart’ta ki demecini de atlamamak gerekir. Demir ’Kadını hafifçe dövüp korkutabilirsiniz’ sözleriyle aslında bizi şaşırtmadı. Bu öneriyi de denkleme eklersek iktidar bize; 800 TL’ye 3 çocuk bakıp arada da hafifçe(!) dövülebileceğimizi söylüyor.

Peki ya 3 çocukla Maslow’un ihtiyaçlar teorisinde temel olan barınma sorunu nasıl çözülecek? Hatırlayın. TOKİ açılışında başbakan 1 çocuğu olduğunu öğrendiği bir vatandaşa “Artık evin de var. 2 Çocuk daha yaparsın” demişti. Vatandaş ise “85 metrekare eve nasıl sığarız sayın başbakanım?” diye yanıt vermişti. Haklıydı. 5 Kişilik bir aile nasıl barınacaktı?

İktidarın erkek kanadı kadınlar için mucizevi(!) reçeteler önerirken, hükümetin tek kadın bakanına bakalım biraz da… Şimdi sizlere bir sorum olacak: Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’in herhangi bir kadın cinayetinden sonra yaptığı etkin ve ses getiren bir açıklamasını hatırlıyor musunuz?

Hafızanıza yer etmiş bir çözüm önerisi? Tepki?

Yok. Sessizlik öyle değil mi?

Bakanlığın internet sitesindeki haberlerini okumanızı tavsiye ederim. Kadınlardan sabır ve metanet bekleyen 8 Mart açıklamasını bir kenara koyarsak, ortak dil hep mutlu aile tablosu üzerine kurulu. Elbette biz de bütün ailelerde mutlu ve huzurlu bir ortam olsun istiyoruz. Peki ya ötekiler? Daha doğrusu ötekileştirilenler? 

Yani şiddet gördüğü için devletten koruma isteyen kadınlar, tek başına yaşam mücadelesi verenler, 18 yaşını doldurup yetiştirme yurdundan ayrılmak zorunda kalanlar, ara sokaklarda karanlıkta kaybolan kadınlar?

Ya beden işçileri, yövmiyeyle yok pahasına çalışanlar, fabrikalarda tarlada çalışan işçi kadınlar, sosyal güvenliği olmadan çalışan ev işçileri?

Tablo çok net. Kadınlar iktidarın gözünde sadece aile içerisinde makbuller. Gerisi neredeyse kendi kaderine bırakılmış. Kadınların bir birey olarak erkeklerle eşit koşullarda yaşaması için kadınlar üzerine politikalar üretmek şart. Yaşamın her alanında kadınların insanca yaşam hakkını sağlayacak çözüm önerileri üretmek iktidarın görevi.

Bakanlığın adından “kadın”ı çıkarmış olmanız ve tüm söylemlerinizde kadını ailenin bir parçası olarak tanımlıyor olmanız sorunları örtmeye yeterli olmuyor.

8 Mart 2013’de Diyarbakır’da öldürülen 28 yaşındaki Nazlı Aydın adına soruyorum Sayın Şahin: Türkiye’de kadınlar ne zaman rahat nefes alacak?



NOT: Bu 8 Mart’ta CHP Akhisar Kadın Kolları’nın düzenlediği panelde konuşmacıydım. Panel sonrası emekçi kadınların fotoğraflarının yer aldığı sergiyi gezdik. Fotoğraf sergisinde gördüğüm kadın portreleri neden mücadele ettiğimizin resmini daha net ortaya koyuyordu. Akhisar’da el emeğiyle geçimini sağlayan kadın portreleriydi bunlar. Kasaplık gibi zor işlerin üstesinden gelen yürekli kadınlarımızın yaşamından kesitler sergilenmişti. Onların yaşam mücadelesi önünde saygıyla eğildik ve emekçi kadınlarımızın çalışma özgürlüğünü savunmak üzere mücadeleye devam edeceğimize dair CHP’li kadınlar olarak söz verdik.

Bu vesileyle panelde bizlere Fatma Nudiye Yalçı’nın siyasi yolculuğunu anlatarak destek veren Akşam gazetesi yazarı Gürkan Hacır’a teşekkür ediyorum. Kadın sorunları toplumsal bir yara. Biz bu yarayı elbirliğiyle , işbirliğiyle iyileştirebiliriz ancak. Kadın-erkek demeden insanca bir yaşam sürmek için omuz omuza mücadele etmeliyiz. Bu yolda bize destek olan tüm yol arkadaşlarımıza tekrar teşekkürler.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder