Nikahı
kimle mi tazeleyeceğiz? Epeydir aramızın açık olduğu çok partili-demokratik rejimle! Çoktandır unuttuğumuz demokrasiyi
ve çok sesliliği hatırlamamızda fayda var.
Biz
çok partili döneme 1945’de geçmiştik öyle değil mi? Hatırlama ve hatırlatma
ihtiyacı duydum. Neden mi? Gelin bugün yaşamakta olduğumuz “çok partili döneme” birlikte bir göz atalım…
Başbakanın
Mardin’deki konuşmasında “Biz her türlü milliyetçiliği ayaklar altına aldık”
demesiyle zaten karmaşık olan gündem iyice bulandı. Tabi başbakan öyle der de
peşi sıra gelenler olmaz mı? Ardından bu açıklamayı destekler nice farklı
söylem vuku oldu. Zaten millet ve ulus tanımları üzerine bir sürü kafa
karışıklığı yaratılmışken bu açıklama gündemi germede tuz biber oldu.
İmralı
görüşmelerinin AKP-BDP ve Öcalan üçgeninde sürdürüldüğü bu günlerde erk
sahiplerinin, toplumun her kesiminin hassasiyetlerini göz önünde bulundurarak dikkatli
açıklama yapmasında fayda var. Fayda var
çünkü gergin bir siyasi ortamda ne barışı sağlayabiliriz ne kardeşliği…
İktidar
partisi 2002 yılında %34 ile seçildiğinden bu yana, git gide artan bir şiddetle
tek parti iktidarı oluşturmaya çalışıyor. Evet iktidardaki parti tek. Fakat bu
geriye kalan %50’nin yok sayılmasını gerektirmiyor. Meclis artık bu çoğunlukçu zihniyetle işlevini yerine
getiremez hale geldi. 4+4+4 Kesintili eğitimin geçtiği komisyon toplantılarını
hatırlayın. Ana muhalefet partisinin tüm çabalarına rağmen her türlü yola
başvurularak iktidarın istediği gerçekleşti ve tasarı geçti.
Bir
de meseleye şeffaflık ve diyalog açısından bakalım. Ülkemizdeki hangi
gelişmelerden haberdar ediliyoruz? Baraj inşaatları, metro açılışları tamam da;
Sınırlarımızda durum nedir? Suriye,
İran, Kuzey Irak, İsrail ile dış ilişkilerimiz ne halde? Özelleştirmede
hangi gelişmeler oluyor? Yeni anayasa ne
gibi değişimlere gebe? İmralı sürecinde talepler nelerdir? MİT-İmralı görüşmelerinde hangi gelişmeler
yaşanmaktadır? 4. Yargı paketinin içeriği nedir? Ve bunun gibi nice soru
aydınlatılmayı bekliyor.
Her
sorunun cevabı kamuoyuyla paylaşılmayabilir. Ama devletin bekasını etkileyecek
ehemmiyete sahip bu konular mecliste enine boyuna tartışılmalı, sağduyuyla ve
tüm partilerin katkılarıyla sonuca ulaştırılmalıdır.
Ama
maalesef sistem böyle çalışmıyor. İktidar partisi adeta tek partiymiş gibi
yoluna devam ediyor. Tüm bu yaşananlar toplumu olağanüstü geriyor. Partiler arası diyalog neredeyse yok.
Zaten iktidar partisinin böyle bir diyalog kurmaya niyeti de yok.
İktidar partisinin partiler
arası diyalog kurmaya niyeti yok. Peki ya Cumhurbaşkanı?
Türk
siyasi tarihine baktığımızda zaman zaman bu denli gergin günler yaşadığımızı
görürüz. Bu noktada aklıma ilk 12 Temmuz beyannamesi geliyor. Çok partili
döneme geçtikten bir sene sonra CHP ve DP arasındaki gerginlik öyle bir hal
almış ki dönemin Cumhurbaşkanı rahmetli İsmet İnönü yayınladığı bir beyanname
ile iki partiye de eşit duracağının işaretini vermiş. Ve bu beyanname ile iki
tarafı uzlaşı ve sağduyuya davet etmiş. CHP içinde DP’ye sert muhalefet yapma
taraftarı dönemin başvekili Recep Peker’e rağmen İnönü bildirisinin arkasında
durmuş ve daha ılıman siyaset yapılması için ısrarcı olmuştur. Ve CHP
içerisindeki “gençler grubu”nunda desteğiyle istediği sonuca ulaşmıştır.
Üstelik dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü aynı zamanda CHP Genel Başkanı’dır.
Bu
tarihi olay günümüze ışık tutmak açısından önem taşımaktadır. İktidar
partisinin mecliste temsil edilen diğer partilerle acilen ılımlı diyaloglar
kurması ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de bu süreçte partiler arası dengeyi
ve uzlaşıyı sağlaması gerekmektedir. Bu şiddetle ve tek parti otoritesiyle
devam edecek siyasi söylem ve eylemlerin barışı, kardeşliği, demokrasiyi sağlaması
mümkün değildir.
Hani
çok uzun süren evliliklerde nikah tazelenir ya... Bizimde ivedilikle çok
partili demokratik rejimle nikah tazelememiz lazım. Çünkü biz demokrasiyi ve çok sesliliği unuttuk. Demokrasinin
yeniden canlanması ve meclisin işlerliğine kavuşması için bu şart. İktidar
partisinin diğer partilerle sağlıklı diyalog kurması, bilgi ve belge akışını
şeffaflaştırması ve tartışmaları etnik köken temelinden demokrasi temeline
kaydırması gerekmektedir.
Aynı
düşünmeyebiliriz. Farklı ideolojilere sahip olabiliriz. Ama eğer ki yurtseverlik paydasında buluşuyorsak özellikle
anayasa gibi hayati bir konuda dikkatli davranmaya, uzlaşmaya ve ortak bir yol
bulmaya mecburuz.
Yurtseverlik
paydasında buluşuyorsak... Buluşuyoruz öyle değil mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder