Yine
bir 8 Mart’ı idrak ediyoruz. Her 8 Mart haftası kadınları konuşuyoruz. Kadın
olmanın zor olduğu güzel memleketimizde kadınların sorunları üzerine kafa
yoruyoruz. Çözümler, politikalar üretiyoruz.
Gün
geçmiyor ki basına, kadına dair bir haber düşmesin. Geçenlerde Adana’da 15
yaşındaki iki kız çocuğunun birbirlerinin ağabeyleriyle berdel yöntemiyle
evlendirildiği yansıdı gazetelere. 15 Yaşında gelinlik giyen kız çocuğunun
yüzünde derin bir hüzün ve acı vardı. 15 Yaşında henüz çocukluktan genç kızlığa
geçerken kardeş gibi büyütüldükleri kuzenleriyle zorla evlendirilmişlerdi.
“Evlendirmek” sözde aslında. Aynı odaya tıkılmışlardı. Ne nikah, ne düğün, ne adetler,
ne kız isteme… Yıllardır kuzenleriyle oynamak üzere girdikleri evde bu sefer
“karı-koca” olarak bir odaya kapatılmışlardı. 15 yaşında gönülsüz evlendirilen
Yasemin D. ile kuzeni Murat K. artık bir odada nikahsız yaşamaya başlamıştı. Çocuk
gelinlerin çektiği kabir azabı düğünün sokakta yapılmasıyla ortaya çıktı.
Komşuların aileleri şikayet etmesiyle son buldu. Çocuk gelinler Sosyal
Hizmetler İl Müdürlüğüne teslim edilerek koruma altına
alındı.
Bu
olay yaşanan nice dramdan sadece biri. Türkiye’de kadınların sorunları yaşamın
her alanında kendini gösteriyor. Bu noktada Türkiye İstatistik Kurumu’nun
(TUİK) en çarpıcı verilerine kısaca göz atacak olursak; Türkiye’de her 3 kadından 1’i şiddet görüyor. Yapılan
araştırmalar şiddetin uygulandığı kadınların eğitim durumlarıyla şiddet görme
yaygınlıkları arasında ilişki olduğunu ortaya koyuyor. Bu bağlamda kadınların eğitim durumuna
göre fiziksel şiddet yaygınlığı, eğitimi olmayan/ilköğretimi bitirmeyenlerde
%52 lise ve üzerinde ise %25.
Yani
eğitimsizlik şiddete maruz kalmada önemli bir etken. Tabi eğitimsizliğe bağımlı
değişken olarak işsizlik geliyor. Bu noktada karşımıza başka dramatik bir veri
çıkıyor; Türkiye’de işgücüne katılım oranı erkeklerde %72 iken kadınlarda % 30.
Bu da demektir ki çalışan her 10 kişiden 7’si erkek, 3’ü kadın. Ne acı…
Evet
tablo hiç iç açıcı değil. Ama durun daha bitmedi. Aile kavramına önem veren bir
toplumda, evlilik müessesinin haline de göz atmak gerekir.
Türkiye’de 14 milyon kız çocuğu, 18 yaşından
küçükken evlendirilmiş. Yani genele vurursak kadınlarımızın %32’si 18 yaşından
evvel evlenmeye zorlanmış. Yine TUİK verilerine göre çarpıcı bir sonuç da
ortalama evlilik yaşında çıkıyor. Ortalama evlilik yaşı İstanbul’da 25 iken
Güneydoğu’da 22.
Peki
Türkiye’de kadınlar evlilik
durumunda hangi parametrelere göre eşini seçiyor?
2006’da
yapılan bir araştırmaya göre kadınların evlenecekleri kişide aradıkları
özellikler arasında ilk sırada “kendilerine aşık olunması” geliyor. Daha sonra
erkeğin “ilk kez evlenecek” olması ikincil önem taşıyor.
Buraya
kadar her şey normal. Kadınlar duygusal davranıyorlar. Esas çarpıcı sonuç
erkeklerin verdiği yanıtlarda ortaya çıkıyor; Erkekler kadınlarda ilk olarak
“bir işinin olmasını” önemsiyor. Sonra kendisine aşık olmasını… Evet yanlış
okumadınız erkeklerin evlenirken ilk kriteri kadının işi olması!
Peki
anlıyoruz ki kadınların çalışıyor olması günümüzde bir tercih nedeni. Evlilikte
erkeklerin ilk kriteri olması pek şık olmasa da arzu ettiğimiz Türkiye
genelinde kadınların daha çok istihdam edilmesi. İşte tam da bu noktada
karşımıza bölgesel farklılıklar çıkıyor. Kadın sorunlarının tam olarak
çözülememesinin temelinde meseleye Türkiye genelinde bakmak yatıyor. Batı’da yaşayan
kadınların istihdam oranıyla, doğu
ve güneydoğuda yaşayan kadınlar arasında büyük fark var. Bu fark evlenme
yöntemlerinde de ortaya çıkıyor.
Örneğin akraba evliliği yapanların oranı Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde
%40 iken Batı Marmara’da %4.8’e düşüyor. Yani güneydoğuda neredeyse her 2
kadından biri akraba evliliği yapıyor. Başlık parası ise %44 ile Ortadoğu
Anadolu, Kuzeydoğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde karşımıza ciddi bir sorun
olarak çıkarken, bu rakam Ege’de %6’ya düşüyor.
Bu
sonuçlar çok açık gösteriyor ki kadın sorunlarına bölgesel çalışmalar yapmak ve
yerinde çözümler getirmek şart. Bu meseleye yanlış bakmak çözümde de
tıkanmamıza neden oluyor. Örneğin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde
kangren haline gelmiş töre ve namus cinayetleri/intiharlarını batı
perspektifiyle anlamak ve yorumlamak çok güç. İstatistiki verilerden ziyade
bölgede yapılan akademik araştırmalar ve örnek olay analizleri daha yol
gösterici niteliğe sahip.
Töre
aslen göçebelik dönemine ait bir değer sistemi. Göçebe yaşayan aşiretlerin
esenliği ve akibeti, aşiretin/boyun hem liderinin hem halkının törelerini
sürdürmesine bağlanmıştır. Bundan dolayıdır ki aşiretlerdeki bu gelenek
günümüze kadar varlığını korumuştur. Araştırmalar göstermektedir ki göçebelik
döneminde aşiretler, töresini kaybettiğinde yok olacaklarına inanmışlardır.
Yani “töre” aşiretler için ölüm kalım meselesidir (kongar.org). Dolayısıyla
aslında töre bahanesiyle ortaya çıkan kadın cinayetleri feodal yapının bir
sonucudur.
Sadece
cinayet mi? İntiharlar veya intihar süsü verilen cinayetler töre sonucunda
sıklıkla ortaya çıkan sonuçlar. Türkiye’de kadınların en çok 15-24 yaş arasında
ve %50 oranında da “bilinmeyen” nedenlerle intihar ettiğini biliyor muydunuz?
İntihar
eden kadınların yarısı evlilik yaşında ve “bilinmeyen” nedenlerle bu yola
başvuruyor. Bilinmeyen nedenler toprak olan genç bedenlerle birlikte gaibe
karışıyor. Çoğu zaman duyulmadan, bilinmeden kendi sırlarıyla birlikte
aramızdan ayrılıyorlar.
Yaşadığı
sıkıntıları içine atan, baskı altında sadece “nefes almaya” çalışan, ana olan,
yar olan, evinde üreten , işinde üreten, merhameti yüreğinin her daim bir
köşesinde tutan, inanan, inandıkları uğruna yüreklice mücadele eden, şiddet
gören ve gidecek yeri çalacak kapısı olmayan, evlatları için kan kusup kızılcık
şerbeti içtim diyen ve her daim ayakta dimdik durmak için mücadele eden tüm
kadınlarımızın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlu olsun.
Aydınlık,
yüzü gülen, mutlu, üreten, ekonomik bağımsızlığı olan, eğitimli ve çağdaş
kadınların yaşadığı bir Türkiye özlemiyle… Kalın sağlıcakla.
NOT:
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar gününde Gazeteci-Yazar Gürkan Hacır ile birlikte,
CHP Akhisar Kadın Örgütünün düzenlediği “Siyasi Mücadelede Kadın” adlı panelde
konuşmacı olacağız. Tüm dostları bekleriz…
Yer:
Akhisar Tütün Otel
Tarih:
8 Mart 2013 Cuma
Saat:
13.30
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder