Sol yanım...

25 Mart 2013 Pazartesi

BİZE NELER OLUYOR?


BİZE NELER OLUYOR?

Dün akşam saat 20:00 civarı oturduğum apartmanın sessizliğini bir kadının feryadı bozdu. Ama ne feryat. Kadın çığlık çığlığa yardım istiyordu. Bağrışmasından meselenin ne olduğunu anlayamıyordum. Sadece “yardım edin” dediğini duyabiliyordum. Aklıma ilk olarak apartmana bir yabancının girmiş olabileceği geldi. Bir hırsız, bir tacizci... Evde oğlumla yalnızdım, eşim de henüz gelmemişti. Ne yapacağımı bilemiyordum. Sonra baktım ki feryat dinmiyor bir cesaret kapıyı aralık bırakıp aşağıya indim. Düşündüğümden farklı bir manzara çıktı karşıma. Genç bir kadının pusetteki bebeği tıkanmış, nefes alamıyordu. Tecrübesiz, genç anne ise korkmuştu. Panik halinde bağırıyordu. Koskoca apartmanda ne yardıma gelen vardı, ne kapısını açan.

Şaşırmamak gerek. Son yılların bulaşıcı hastalığı bu: Tepkisizlik, duyarsızlık.
Bunun gibi nice örnek verebiliriz gündelik yaşantımızdan. Sizin de başınıza gelmiştir. Şahit olmuşsunuzdur. Toplum olarak duyarsızlaşıyoruz. Benim bahsettiğim ufak, her zaman yaşayabileceğimiz bir olay. Ama vehamet buradan başlıyor. Komşuya, mahallemize, yakın çevremize, derken topluma duyarsızlaşıyoruz. Ve nihayetinde kapımızı kapatıp sadece ailemize duyarlı oluyoruz. Halbuki bu tür bir davranış biçimi bizim kültürümüze aykırı. Gelin görün ki yıllardır süregelen psikolojik operasyonlar bizi toplumsal bir dönüşüm sürecine soktu. Ulusal bilincimiz hırpalanmaya çalışıldığı gibi, toplumsal anlayışlarımızla, alışkanlıklarımızla, algılarımızla oynandı.

Ülkemizde hemen hemen her gün bomba etkisinde bir haber gündeme düşüyor. Düşüyor düşmesine ama bomba etkisi yaratmıyor artık. Örnek olarak aklıma ilk gelen olay, bir gazetede yayımlanan İmralı tutanakları. Bize göre tepkileri daha soğuk olan Kuzey Avrupa ülkelerinde bile bu tutanaklar şok etkisi yaratırdı.

Peki biz de ne oldu? Sahi ne oldu?

Çaycı sızdırmış dediler. Gazete niye basmış dediler. Ne olduğunu anlamadan sümen altı ettiler. Eh az biraz köşe yazarları yazdı, sosyal medya biraz çalkalandı. Ama meselenin özüne, tutanakların içeriğine çok girilmeden geçip gidildi.

Medyada durum böyle. Peki halkta karşılık buldu mu?

Hayır bulmadı. Bundan 15 sene evvel Öcalan denilince ayaklanırdık. Bugün ise  Milliyet’in manşetinden onun görüşlerini okuduk. Biraz söylendik. Ve rüzgar gibi geldi geçti. Sırada yeni gündem, yeni manşet.

Hatırlayın. 2010 yılında Wikileaks belgeleri dünyayı nasıl sarsmıştı. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın aslında tahmin edilen ama emin olunamayan bir takım “sırları” editörlüğünü Julian Assange’ın yaptığı “wikileaks” adlı internet sitesinde birer birer yayınlanmıştı.

Bizi ilgilendiren belgeler o günlerde gündemimizi çok meşgul etmişti. Kısaca hatırlayacak olursak,  Türkiye’ye dair ABD Ankara Büyükelçiliği’nden gönderilen ilk kriptoların  başlıkları şöyleydi: Kabine değişikliği, Arınç'a suikast iddialarıyla ilgili bilgi talebi,  AKP’nin kapatılacağına yönelik iddialar, İsrail’in sorunların kaynağını Erdoğan'a bağlaması, Türk dış politikasındaki ikilik, Türkiye-İran İlişkileri, Türk ordusu ve demokrasi, akıntıyla sürüklenen Türkiye, Burns’un Sinirlioğlu’yla görüşmesi vb…

Hatta 08 Haziran 2005 tarihli “Kabine değişikliği: Erdoğan'ın odağında Dışişleri Bakanı Gül var” konu başlığıyla yayınlanan bir kriptonun özeti şu cümlelerle başlıyordu: “…Ancak Erdoğan'ın gözü hala, parti içinde kendisine en büyük rakip olan Dışişleri Bakanı Gül'ün etkisini yavaş yavaş azaltmak için ona yakın bakanların üzerinde olabilir.”

Bu belgeyi sadece, 8 sene sonra bile aynı konuyu tartıştığımız için örnek gösterdim. Detayına girmeye niyetim yok.

Evet 2010’da wikileaks belgeleri dünyayı sarsmıştı. Dünya sarsıldığı gibi biz de sarsılmıştık. Peki ya şimdi?

Wikileaks tarzı bir yapılanma Türkiye’de Red Hack tarafından gerçekleştiriyor. Kendilerini “sol duyulu” wikileaks olarak tanımlayan Kızıl Hackerlar geçenlerde ODTÜ olaylarına tepki olarak yaklaşık 8 üniversiteyle ilgili yüzlerce belge açıklamışlardı.

Sahi ne oldu o belgeler? İçinde sahte diplomayla öğretim üyeliği yapanların bile deşifre edildiği belgelerle ilgili gerekenler yapıldı mı? Belgelerde adı geçen akademisyenlerle ilgili soruştuma açıldı mı? Zaten bu bilgiler YÖK’ün elinde varmış. YÖK’le ilgili bir girişim oldu mu?

Bu durum bizim apartmanda bağıran kadına karşı tepkisizliğimizle ne kadar örtüşüyor. Yolsuzlukta, haksızlıkta, yasaklarda  sağır edici çığlıklar yükseliyor güzel memleketimizden. Kapıyı açıp bakmaya niyetimiz var mı?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder