BİZE NELER OLUYOR?
Dün akşam saat 20:00 civarı oturduğum apartmanın
sessizliğini bir kadının feryadı bozdu. Ama ne feryat. Kadın çığlık çığlığa
yardım istiyordu. Bağrışmasından meselenin ne olduğunu anlayamıyordum. Sadece
“yardım edin” dediğini duyabiliyordum. Aklıma ilk olarak apartmana bir
yabancının girmiş olabileceği geldi. Bir hırsız, bir tacizci... Evde oğlumla
yalnızdım, eşim de henüz gelmemişti. Ne yapacağımı bilemiyordum. Sonra baktım
ki feryat dinmiyor bir cesaret kapıyı aralık bırakıp aşağıya indim. Düşündüğümden
farklı bir manzara çıktı karşıma. Genç bir kadının pusetteki bebeği tıkanmış,
nefes alamıyordu. Tecrübesiz, genç anne ise korkmuştu. Panik halinde bağırıyordu.
Koskoca apartmanda ne yardıma gelen vardı, ne kapısını açan.
Şaşırmamak gerek. Son yılların bulaşıcı hastalığı
bu: Tepkisizlik, duyarsızlık.
Bunun gibi nice örnek verebiliriz gündelik
yaşantımızdan. Sizin de başınıza gelmiştir. Şahit olmuşsunuzdur. Toplum olarak
duyarsızlaşıyoruz. Benim bahsettiğim ufak, her zaman yaşayabileceğimiz bir
olay. Ama vehamet buradan başlıyor. Komşuya, mahallemize, yakın çevremize,
derken topluma duyarsızlaşıyoruz. Ve nihayetinde kapımızı kapatıp sadece
ailemize duyarlı oluyoruz. Halbuki bu tür bir davranış biçimi bizim kültürümüze
aykırı. Gelin görün ki yıllardır süregelen psikolojik operasyonlar bizi
toplumsal bir dönüşüm sürecine soktu. Ulusal bilincimiz hırpalanmaya
çalışıldığı gibi, toplumsal anlayışlarımızla, alışkanlıklarımızla,
algılarımızla oynandı.
Ülkemizde hemen hemen her gün bomba etkisinde bir
haber gündeme düşüyor. Düşüyor düşmesine ama bomba etkisi yaratmıyor artık.
Örnek olarak aklıma ilk gelen olay, bir gazetede yayımlanan İmralı tutanakları.
Bize göre tepkileri daha soğuk olan Kuzey Avrupa ülkelerinde bile bu tutanaklar
şok etkisi yaratırdı.
Peki biz de ne oldu? Sahi ne oldu?
Çaycı sızdırmış dediler. Gazete niye basmış
dediler. Ne olduğunu anlamadan sümen altı ettiler. Eh az biraz köşe yazarları
yazdı, sosyal medya biraz çalkalandı. Ama meselenin özüne, tutanakların
içeriğine çok girilmeden geçip gidildi.
Medyada durum böyle. Peki halkta karşılık buldu
mu?
Hayır bulmadı. Bundan 15 sene evvel Öcalan
denilince ayaklanırdık. Bugün ise Milliyet’in
manşetinden onun görüşlerini okuduk. Biraz söylendik. Ve rüzgar gibi geldi
geçti. Sırada yeni gündem, yeni manşet.
Hatırlayın. 2010 yılında Wikileaks belgeleri
dünyayı nasıl sarsmıştı. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın aslında tahmin edilen ama
emin olunamayan bir takım “sırları” editörlüğünü Julian Assange’ın yaptığı “wikileaks”
adlı internet sitesinde birer birer yayınlanmıştı.
Bizi ilgilendiren belgeler o günlerde gündemimizi
çok meşgul etmişti. Kısaca hatırlayacak olursak, Türkiye’ye dair ABD Ankara Büyükelçiliği’nden gönderilen ilk
kriptoların başlıkları
şöyleydi: Kabine değişikliği, Arınç'a suikast iddialarıyla ilgili bilgi talebi,
AKP’nin kapatılacağına yönelik iddialar, İsrail’in sorunların
kaynağını Erdoğan'a bağlaması, Türk
dış politikasındaki ikilik, Türkiye-İran
İlişkileri, Türk
ordusu ve demokrasi, akıntıyla
sürüklenen Türkiye, Burns’un Sinirlioğlu’yla görüşmesi vb…
Hatta 08 Haziran 2005
tarihli “Kabine değişikliği:
Erdoğan'ın odağında Dışişleri Bakanı Gül var” konu başlığıyla yayınlanan bir kriptonun özeti şu cümlelerle başlıyordu: “…Ancak
Erdoğan'ın gözü hala, parti içinde kendisine en büyük rakip olan Dışişleri Bakanı
Gül'ün etkisini yavaş yavaş azaltmak için ona yakın bakanların üzerinde
olabilir.”
Bu belgeyi sadece, 8 sene sonra bile aynı konuyu
tartıştığımız için örnek gösterdim. Detayına girmeye niyetim yok.
Evet 2010’da wikileaks belgeleri dünyayı
sarsmıştı. Dünya sarsıldığı gibi biz de sarsılmıştık. Peki ya şimdi?
Wikileaks tarzı bir yapılanma Türkiye’de Red Hack
tarafından gerçekleştiriyor. Kendilerini “sol duyulu” wikileaks olarak
tanımlayan Kızıl Hackerlar geçenlerde ODTÜ olaylarına tepki olarak yaklaşık 8
üniversiteyle ilgili yüzlerce belge açıklamışlardı.
Sahi ne oldu o belgeler? İçinde sahte diplomayla
öğretim üyeliği yapanların bile deşifre edildiği belgelerle ilgili gerekenler
yapıldı mı? Belgelerde adı geçen akademisyenlerle ilgili soruştuma açıldı mı? Zaten
bu bilgiler YÖK’ün elinde varmış. YÖK’le ilgili bir girişim oldu mu?
Bu durum bizim apartmanda bağıran kadına karşı
tepkisizliğimizle ne kadar örtüşüyor. Yolsuzlukta, haksızlıkta, yasaklarda sağır edici çığlıklar yükseliyor güzel
memleketimizden. Kapıyı açıp bakmaya niyetimiz var mı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder