BİR DAVAYA İSYAN
Emekli Albay Dursun Çiçek gizli tanık Efe’ye
sorar: “Siz beni Erzincan’da gördünüz mü?” Gizli tanık yanıt verir: “Evet. 29
Mart 2009 Yerel seçim öncesi...” Dursun Çiçek devam eder: “O sırada üzerimde
hangi renk kıyafet vardı?” Tereddütsüz “yeşil” diye karşılık verir gizli tanık.
Dursun Çiçek serinkanlı tavrıyla “ben denizciyim”
der. Gizli tanık “Pardon, özür dilerim, diğerleri yeşildi, sizde beyaz vardı” cevabını
verir. Bunun üzerine Dursun Çiçek son sözü söyler: “Denizciler Ocak ayında
siyah giyer.”
Sadece
bu diyalog bile Ergenekon davasının içler acısı halini ortaya koyuyor. Bir
gizli tanık, denizci bir albayın ne renk kıyafet giydiğini dahi bilemeden
tanıklık yapıyor. Ve bu tanıklarla askerler için müebbet hapis isteniyor. İlker
Başbuğ’un sanık, Şemdin Sakık’ın tanık olduğu bir dava bu. Unutmayalım.
Bu
garip davada en son savcılar 2271 sayfadan oluşan mütalaalarını mahkemeye
sundular. En çarpıcı sonuç ise istenilen müebbet hapis cezalarıydı. Evet
davadaki uzun tutukluluk sürelerini göz önünde bulundurursak sonuç çok
şaşırtıcı değildi. Birçok yazar da
bu yönde yorum yaptı: “Mütalaaya tepkiliyiz ama şaşırmadık”.
Bu
duruma şaşırmamak aslında biraz da bizim kabahatimiz. Alışmamalıydık.
Kanıksamamalıydık. O kadar uzun sürdü ki bu zulüm nicelerimiz yoruldu,
ümitsizliğe kapıldı. Ama yine de yurtseverler hiç yalnız bırakmadı Silivri
tutsaklarını. Mukaddes bir görev gibi her duruşmaya gittiler. Hüzünle dönülse
de her Silivri yolculuğundan pes etmediler.
Eski
Genelkurmay Başkanımızın adı “müebbet hapis” cezasıyla aynı cümlede geçince
isyan ettik aslında. Eminim ki her yurtsever kendi içinden öfke kustu tüm bu
yaşananlara. Ama yaşadığımız “örgütsüz bir öfkeydi”. İktidarın kendine göre, 10
yıldaki en büyük başarısı bu belkide. Halk artık örgütlenemiyor. Tepkilerimiz
kısa vadeli ve sanal kalıyor. Sosyal medyada yarattığımız muhalif atmosferi
sokakta yaratamıyoruz.
Tabi
bu tesadüf değil. 10 Yıllık çok basamaklı bir planın sonucu. Hatırlayın yıllar
önce sindirme çalışmaları Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ve Atatürkçü Düşünce
Derneğine yapılan operasyonlarla başladı. Evvelden cıvıl cıvıl olan bu
derneklerden halkın ayağını kestiler. Aynı anda Balyoz ve Ergenekon davaları
hız kazandı. Baskınlar. Tutuklamalar. Yazmak da suçtu. Eyleme de, düşünceye de
yasak koydular. Sonra resmi yasaklar geldi. Cumhuriyet kutlamaları, çelenk
koyma törenleri yasaklandı. Bu arada Türk Dil ve Türk Tarih Kurumu’nun
ilkelerinden “Atatürkçü düşünceyi yaymak” çıkartıldı. 19 Mayıs gösterileri
yasaklandı.
Hepsini
aynı paragrafta okuyunca ne kadar ağır geliyor öyle değil mi?
Ama
tüm bunlar yetmedi. Cumhuriyetle hesaplaşmak kolay değildi çünkü. Bunun birkaç
ayağı vardı. Bir yandan sivil toplum kuruluşları sindirilip halkın örgütlü
mücadele hakkı gasp edilirken, öbür yandan TSK davalar ve tutukluluklarla baskı
altına alınacaktı. İşte eski Genelkurmay Başkanı ve 14 silah arkadaşının
müebbet cezası tüm bu sürecin en can alıcı parçalarından biri. Hem de çok
manidar bir günde. Ulusal bir mücadelenin anılacağı, 18 Mart Çanakkale
Zaferi’ne denk getirilmiş bu mütalaanın açıklanma tarihi, aynı gün İmralı’ya
giden 3. heyetin açıklamaları vicdanlarımızda derin rahatsızlık uyandırdı. Tüm
bu gelişmelere nispet yapar gibi aynı gün, Öcalan’ın gönderdiği mesajın tüm
kanallardan yayınlanması, gazetelere manşet olması tuzu biberi oldu
acılarımızın.
Çok
ümitsiz bir yazı mı oldu? Yok umudu yitirmemek gerek. Çünkü tüm bu yaşananlar
AKP’de ciddi güç kaybına neden olacak. Önemli olan kaybolacak o gücün nereye
kanalize olacağı? Bugün bu yaşananlara karşı tutumumuz ve ideolojik duruşumuz
tarihe not düşülecektir. Bunu idrak ederek hareket etmemizde fayda var.
Evet.
Bu yazı bir garip davaya isyanın kelimelere dökülmüş halidir. Kanayan bir
vicdanın usulca kendini ifade etme halidir. Buruk kutlanmış milli bayramlardan
kalan hüznü yansıtma halidir. Memleketimizin doğusunda bayram telaşı varken,
batısında yaratılan küskünlüğün halidir. Boynu bükük bırakılmış yurtseverlerin
sessiz isyanlarının yazılı halidir.
Ama
bu hal kalıcı değildir. “Doğru” olan elbet “hakim” de olacaktır. İnanın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder