Vefası olmayanın bekası olmaz derler… Olmaz mı acaba?
Vefası olan kaldı mı ki?
Belki yıllar evvel bölüştüğünüz bir simit, en zor gününüzde size uzatılan bir dost eli, ya da hiç tanımadığınız bir yabancının size yaptığı bir iyiliğin karşılığı “vefa”…
Bir de ahde vefa vardır… Çoğunlukla yanlış bilinir, aslında bir söze, anlaşmaya bağlılıktır ahde vefa… "Ahd" iki tarafın sözleşmesi demektir. Devletlerarası anlaşmalarda uyulması gereken hukuk kurallarını da ifade eder. Latincesi “pacta sunt servanda” yani “anlaşma kurallarına uymakla yükümlü” demektir.
Yani buradan anlıyoruz ki vefa aslında olması gereken, zorunlu bir karşılıktır… Verdiğiniz söze ya da size yapılan iyiliğe istinaden…
Peki biz vefalı bir toplum muyuz sizce?
Aileden başlarsak; küçücük evlerine onlarca çocuk sığdıran analar-babalar yaşlanınca evlatlarının kocaman apartman dairelerinde bir oda bulabiliyorlar mı kendilerine? Elleri ayakları tutarken size her türlü özveriyi yapan analar yaşlandığında en ufak bir sitemlerinde “aman anne yeter…” diye susturulmuyor mu çoğu zaman? Sanki o vefanın yükü her ailede bir çocuğun sırtına yüklenmiştir.. O mesuldür anadan,babadan, kardeşten,aştan… O da o yükü taşıdığı kadardır...
Etrafımıza bakıp sorgulayalım biraz…
Sosyal hayatta durum nasıl peki? Hepimizin zor zamanları, dar günleri olmuştur. İyi gününüzde sizinle gülenlerin kaçını zor gününüzde yanınızda bulursunuz? “Düşenin dostu olmaz” derler, yalan mıdır?
Siyasette ise ahde vefanın yolları kayıp… Ne verilen sözler, ne beraber yürünen yollar, ne dostluklar, ne etik değerler… Hak getire… Hep kişisel hırslar, çıkarlar, savaşlar tüm dostlukları ya da dostluk sandıklarınızı ezer geçer...Sanırsınız ki kıyametten önceki son emareler... Alt üst olmuş tüm insani değerler...
Bu bir ahlak zinciri aslında, tüm toplumu bir DNA polimeri gibi sarmalar, sürer gider… Genlerine işler bir toplumun, kodunu oluşturur, yönünü çizer…
Bir Uğur Dündar vardı hatırlar mısınız? Tek sözüne olan güvenle bir tavuk sektörünü kurtaran… Bir Müjdat Gezen vardı, çağdaş, laik bir Atatürkçü… Ekranlarda göremememiz kalbimizden de mi çıkardı onları?
Unutmamak lazım bazı şeyleri…
Anaları, babaları , eski dostları, yol arkadaşlarını, paylaşmışlıkları, dar günümüzde omzunda ağladıklarımızı…
Unutmamak lazım zamanında bu ülkeye yön verenleri, yaşayan yaşamayan tüm kilometre taşlarını; Mumcuları, Üçokları, Emeçleri, Kışlalıları ve Dündarları, Gezenleri, Coşkunları, Çölaşanları…
Unutmamak lazım her seçim sonrası balkonda verilen sözleri, milletvekillerini serbest bırakmak için yapılan anlaşmalara atılan imzaları…
Ama unutuyoruz…
Toplum olarak vefayı defnetmişiz, helvasını kavuruyoruz yaşarken gömdüğümüz tüm değerlerimizin…
Şimdi cümleten el-fatiha…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder