Sol yanım...

24 Nisan 2012 Salı

KISA BİR DEMO-KRASİ TURU…

 Ara ki bulasınız demokrasiyi güzel memleketimizde…
Ama bir dakika hakkını yememek lazım, 23 Nisan günü TBMM özel oturumunun açılışında, Meclis Başkanı Cemil Çiçek hatırı sayılır miktarda “demokrasi” dedi. Bir ara neredeyse memlekette gerçekten demokrasi var da biz mi günahlarını alıyoruz  diye düşündüm…
Demokrasi kavramının tanımı üzerinde uzun uzun konuşmaya gerek yok sanırım… M.Kemal’in; “…Bizim bildiğimiz demokrasi, bilhassa siyasidir; onun hedefi, milletin idare edenler üzerindeki murakabesi sayesinde, siyasi hürriyeti temin etmektir” açıklaması bizim için yeterlidir.
Aslında demokrasi eşitlikçi, adaletli, halkçı ve ahlaklı bir yönetim biçimidir. Sürekli ileri demokrasinin var olduğunu iddia eden hükümete bunun böyle olmadığına dair bir bilimsel yöntem önermek lazım… Lakin 10 yıldır iktidarda olunca, mesleki miyopluğa düşmüş olabilirler…
Sahi ülkemiz de demokrasi var mıdır? Yok mudur? Bir bakalım isterseniz…
Bu soruyu sokaktan geçene sorsanız, her birimiz farklı yanıt verebiliriz… Cevabımızı siyasi görüşümüz etkiler, sosyo-kültürel faktörler etkiler, yaşadığımız çevre faktörleri etkiler… Etkiler babam etkiler…
Peki bilimsel olarak bakarsak nasıl ölçebiliriz bu kavramı? Kısa bir deneme yapalım o zaman…
Burada bilimsel yöntem tarihinin usta ismi Karl Popper’dan faydalanabiliriz. Popper’a kadar gelen Freud, Marx, Adler dönemlerinde her türlü tez deneysel yöntemlerle ispatlanma yoluna gidilmiştir. Eğer ki ölçeceğiniz ana kütlenizin tümü deneye müsaitse tümü üzerinden ölçersiniz. Müsait değilse bir kısmını ölçer genellemeye gidersiniz…
Farz-ı misal; "Su 100 derecede kaynar". Bu varsayıma dünyada ki tüm sular kaynatılarak varılmamıştır. Genellemeye yetecek miktar da deney bu varsayımı doğrulamak  için yeterli olmuştur. Bu yöntemlere genel olarak “doğrulanabilirlik” ilkesi denir.  Popper ise tüm bu deneysel yöntemlere ters bir bakış açısıyla yaklaşmış ve “yanlışlanabilirlik” kavramı üzerinde durmuştur.
Popper’ın yanlışlanabilirliğine göre tek bir aykırı sonuç varsayımınızı çürütmeye yeterlidir. Örnek; “Tüm kuğular beyazdır” der isek, bir tek siyah kuğunun varlığını ispatlamak bizim tezimizi çürütür.
O zaman sorumuza yanlışlanabilirlik bilimsel yöntemiyle tekrar bakalım; “Türkiye’de demokrasi vardır” bizim varsayımımızsa eğer, aksini ispatlayacak tek örnek bu varsayımı çürütmeye yeterli…
Aksini ispatlamak için çok düşünmeye gerek var mı sizce?
Hapisteki düşünce suçluları, vekiller, öğrenciler, HES mücadelecileri ne için yatmaktadır? Peki dışarıda gezen yolsuzluk üstadları, rantçılar, kaçakçılar neye göre serbesttir? Adalet kime göre, neye göredir? Çoğulculuğa göre mi yönetilmekteyiz? Çoğunlukçuluğa göre mi?
Bu örnekleri saymakla bitiremeyiz… Sanıyorum bilimsel olarak da demokrasi yoktur diyebiliriz… Popper'ın yöntemine göre aksini her koşulda ispatlayabiliyoruz…
Aslında demokrasinin adına takılmamak lazım… Popper diyor ki: “Demokrasinin gerçek ve gerekli anlamı kullanıldığı zaman hangi ismi istiyorsanız onu seçebilirsiniz.”
Yani sözün özü siz demokrasiyi içselleştirin, uygulayın da adına ne derseniz deyin demiş…
Bizde şu sıralar hüküm süren herhalde demokrasinin “demo”su.. Yani vizyona girmeden önceki kısaltılmış versiyonu…
Bizden olanlara ayrı, sizden olanlara ayrı…
Haydi şimdi hepimize hayırlı seyirler olsun…



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder