NEVRUZ

Nevruz yani milattan önce 3. Yüzyıldan, Mete Han döneminden bu yana kutlanan  “Bahar Bayramı”… Anadolu topraklarında; Yılsırtı, Mart Dokuzu, Mart Bozumu, Sultan Nevruz, Gün Dönümü, Yeni Gün diye adlandırılan baharın gelişini, günün dönümünü müjdeleyen gün…

Osmanlı’da ve Cumhuriyetin ilk yıllarında resmi olarak kutlanan Nevruz ne oldu da başka misyonlara, anlamlara büründürüldü?

“Bilelim ki, kendi benliğine sahip olamayan milletler başka milletlerin şikarıdır” diyen   M. Kemal Atatürk 22 Mart 1922 tarihinde Ankara’nın Keçiören semtinde Nevruz şenlikleri düzenletmiş ve kendisi de bu şenliklerde hazır bulunmuştur. Nevruz’un barışa, dostluğa, kardeşliğe vesile olması gerekirken günümüzde yüklenen ayrıştırıcı, parçalayıcı, farklılaştırıcı misyon 80 ihtilalin hepimize hastalıklı mirasıdır.

80 İhtilali öncesi memleketin dört bir yanında coşkuyla kutlanan Nevruz tıpkı 1 Mayıs gibi, 80 ihtilali sonrası getirilen toplantı ve gösteri yürüyüşleri yasaklarıyla kutlanması durdurulmuştur. Batı’da yaşayanlar bu yasaklara uyarken, özellikle ihtilale ve yasaklara daha tepkili olan, o dönemde büyük mağduriyetler yaşayan doğu halkı küçük gösterilerle yasağı delmeye çalışmıştır. Gün geçtikçe bu gösteriler büyümüş bugün ki halini almıştır.

80 Darbesinin halkımızı ayrıştırmada ki payı çok büyük,gerçekleri görmek lazım… Bu ayrıştırma bugün bölücü güçlerin bu bayramı kullanarak halkı manipule edecek hareketlerde bulunmasına da alt yapı oluşturuyor. İnsanlar baharın gelişini kutlayacakken çocuğuyla sokağa çıkmaya korkuyor. 80 öncesini bilmeyen nesiller ise Nevruz’u sadece belli bir kesimin bayramı olarak algılıyorlar. Halbuki Nevruz sadece Pers’lerden ve doğu corafyasından gelen bir kültür mirası değil. Nevruz bu topraklarda yaşayan hatta Avrasya’da ki bir çok halkın yüzyıllardır kutladığı bir bayramdır. Nevruz hepimizindir!

Nevruza sürülmek istenen kara lekenin, olaylı kutlamaların kime ne yararı vardır? Halkın bu şekilde ayrıştırılması acaba kimin ekmeğine yağ surer? Tüm bunları iyi değerlendirip, 80’den beri yapılmak istenen “yeniden şekillendirmeye” karşı durmalıyız. Bunu başarabilecek güç sadece “halk”tadır. Barış ortamını sağlayacak sorumluluk ve yetki de iktidardadır…

Sadece dallarda çiçeklerin yeşermediği , gönüllerimizde de dostluğun, barışın ve hoşgörünün hakim olduğu bir bahar olsun. Güzel memleketimizde elele, gönül gönüle, kardeşçe kutlayacağımız  nice bayramlar olsun…