“Ürün yerleştirme”, “bilinçaltı mesaj”, “örtülü mesaj” pazarlama bilimiyle uğraşanlara ya da sektördekilere yabancı olmayan terimlerdir. Belki siz de duymuşsunuzdur… Beyin günde 8-9 tane örtülü mesaj (subliminal messages) alır. Siz bu mesajları alırken farkındalık içerisinde değilsinizdir. Bilinçaltı mesajın gücünü örneklemek gerekirse; bazen bir süpermarkette onca ürün arasında eliniz hiç tereddütsüz tek bir markaya gider. Bu durum tesadüf değildir. Bilinçaltınızda o ürüne dair pozitif bir birikim vardır.
Ya da belli bir ürünün çok beğenildiği ve piyasada bulunamadığı söylentileri kulaktan kulağa dolaşır. Zamanla bir bakmışsınız ürün piyasada gerçekten tükenmiş! Kulaktan kulağa pazarlamanın (WOMM Word of Mouth Marketing) etkisini yabana atmamak gerekir. Dünyada söylentilerin hükümetler devirdiğini unutmamak lazım. Ürün yerleştirme ise bir nevi gizli reklamdır. Örneğin bir logonun ilgili ilgisiz birçok yere koyulması gibi… Zamanla o logoyu o kadar çok görürsünüz ki bilinçaltınıza yer eder. Aşinalık olur…
Son zamanlarda siyasette de örtülü mesaj sıkça kullanılmaya başlandı. Hele kulaktan kulağa pazarlama gırla… Son seçimlerde kullanılan ilahi tınılı reklam filmleri, neredeyse her yerde karşımıza çıkan ampül logolar, halk içerisinde kulaktan kulağa dolaştırılan şehir efsaneleri…
Şimdi aynı stratejiler İzmir üzerinde uygulanıyor. İzmir’i almak üzere harekete geçen güçler pazarlamanın tüm nimetlerini bonkörce kullanıyor. “Bir kereliğine oyunuzu AKP’ye verin, sonra yine CHP’ye verirsiniz” söylemleri etrafta dolaştırılıyor. Otobüslerde, kahvelerde, parklarda, özel toplantılarda yani topluluk olan her yerde birileri fısıldamaya başlıyor. Bu fısıldaşmaların altındaki niyet çok büyük… Ama ah o fısıldayan bile idrakında değil yaptığının… Bu işi sadece partizanlık ya da lider aşkına yaptığını sanıyor. Ama yanılıyor… İzmir’i CHP’den almak karşı devrimin zaferidir. Geçmişle, cumhuriyetle hesaplaşmadır.
İzmir’in sosyal demokrat ve sağ duyulu seçmeninin bu gerçekleri göreceğine eminim. Git gide artan fısıltılı siyasi pazarlamalara taviz vermemek lazım. Örtülü mesajların altında ki niyetlere dikkat edelim. Bu süpermarketten aşina olduğunuz makarnayı almayıp; “hadi bu sefer başka markayı deneyeyim” demeye benzemez. Sonra bu değişikliği hazmedemezsiniz, tıkanırsınız, nefes alamazsınız…
İzmir’i daha çok konuşacağız. Siz yinede fısıltılara dikkat edin, taviz vermeyin. Şimdilik kalın sağlıcakla…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder