Türkiye, tarihi bir süreçten geçiyor.
2013 Mayıs'ının son günü başlayan Gezi eylemlerinden sonra yılın hatta belki
son 50 yılın en önemli olayıyla karşı karşıyayız. Gezi eylemleri toplumda
iktidara karşı birikmiş bir enerjinin patlamasıydı. Şu anda yaşadığımız
yolsuzluk vakası ise 12 yıldır birikmiş bir yozlaşmanın patlaması adeta... 2013
yılı, aslında Türkiye'nin kaderini değiştirmeye gebeymiş onu da şimdi anlıyoruz...
Bakanların ve çocuklarının karıştığı
yolsuzlukların detayına girme niyetinde değilim. Bu konularla ilgili çalışan,
araştırma yapan ve canı pahasına bu ahlaksızlıkları ortaya döken deneyimli
parti büyüklerim, usta köşe yazarları ve gazeteciler, vurgunun yöntemi ve içeriğiyle
ilgili bilgileri kamuoyuyla paylaşıyorlar. Ben yolsuzlukların gitgide derinleştirdiği
Türkiye'deki yoksulluktan bahsetmek istiyorum sizlere...
Bakanların çocuklarının evlerinden
sayısız kasa, para sayma makinesi ve dolar çıkarken BETAM'ın yayınladığı rapora
göre, Türkiye'de 4,6 milyon çocuk beslenme, ısınma ve giyim gibi temel ihtiyaçlarını
karşılayamıyor. DİSK-AR'ın 2013 Kasım ayında yaptığı araştırmaya göre ise 4 kişilik
bir aile için açlık sınırı 1121, insanca yaşam sınırı ise 3544 TL. Yine DİSK-AR'ın
raporuna göre eşi çalışmayan, iki çocuklu bir asgari ücretli işçinin ailesi ile
birlikte aç kalmadan yaşaması mümkün değil. Söz konusu işçi asgari geçim
indirimi dahil 840 TL asgari ücret geliri ile başka bir harcama yapmasızın
ancak 22 gün ailesi ile birlikte sağlıklı ve dengeli beslenebiliyor. Kalan 8 gün
ise açlığa mahkum!
Evet, Türkiye'de kayıtlı 10,8 milyon
işçi var. Ama toplamda 46 milyon kişi yoksulluk sınırının altında yaşıyor. İşte
size bu 46 milyondan iki örnek... Muğla'nın Marmaris ilçesinde yaşayan 28 yaşındaki
Şırnaklı genç 8 yıllık hasretten sonra üçüz bebeklerine kavuşuyor. İşsizlikten çaresiz
kalan baba bebeklerinden birini Rusya'ya anneannesinin yanına göndermek zorunda
kalıyor. Tıpkı bu aile gibi nice aile yoksulluktan çocuklarını yetiştirme
yurduna veriyor... Tek beklentileri ise çocukları için sıcak bir ortam, aş,
giysi...
Bir diğer örnek ise Doğu'dan... Van-Gevaş ilçesi Karşıyaka
mahallesinde yaşayan Güneş ailesi ikisi özürlü, altı çocuk sahibi... 8 Kişilik
aile yaklaşık 20 yıldır yeme, içme, banyo, yatma yeri olarak altı metrekarelik
bir barakayı kullanıyorlar. Yanlış okumadınız 6 metrekare!
Bir ülkenin nüfusunun yarısından
fazlası yoksulluk sınırında yaşıyorsa bu acı hikayelere daha nicelerini
ekleyebiliriz demektir... Şimdi ben bu satırları yazarken başbakan Konya'da
konuşma yapıyor; "Kim nasıl saldırırsa saldırsın bizim Allah'ımız var, o
bize yeter" cümlesini duyunca irkiliyorum... İlahi adalet bu mu diyorum içimden:
Tıksırana kadar paraya boğulmak, yetimin hakkıyla zenginleşmek mi diyorum
vicdanın yolu?
Ve düşünüyorum bu ülkede yoksullukla
mücadele eden 46 milyonun Allah'ı yok mu?
Peki ya karnını bile sağlıklı
doyuramayan, yeni kıyafetler alamayan ve kışın bu soğuk günlerinde üşüyen 4,6
milyon çocuğun Allah'ı yok mu?
Yok mu?