Sol yanım...

19 Ekim 2012 Cuma

2. PERDE


Yerel seçim komedisinde 2. perde açıldı. Yerel seçimin öne alınmasını öngören Anayasa değişikliğinin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından iade edilmesinin ardından mecliste hareketlilik başladı. İktidar partisi her zamanki gibi MHP’nin sonsuz desteğini alıp ana muhalefet partisi CHP’nin kapısına geldi. Parlamentodaki sayıyla ilgili ciddi sorunları olduğundan şimdilik kuzu gibiler. AKP 27 Ekim’de ısrarcı olurken CHP 3 Kasım diyor. CHP Genel Başkan Yardımcısı Adnan Keskin, 29 Ekim haftasının seçimle geçiştirilebilecek olmasından duyduğu endişesini dile getirdi açıklamalarında. Haklıda keza. Zaten her geçen sene unutturulmaya çalışılan milli bayramlarımızın, tüm tarihler dara girmiş gibi seçimin gölgesinde bırakılması kabul edilebilir bir durum değil. 27 Ekim değil de 3 Kasım olsa ne olur? Ulusal hassasiyetleri olanlar için önemli bir değişiklik. Ama komedinin en büyüğü 7 günlük bir erteleme talebi için AKP’nin CHP’yi seçimden kaçmakla suçlaması. Buna rahmetli İsmet İnönü’nün meşhur sözüyle karşılık verilir ancak; “Güldürme beni…”

CHP’nin bir diğer Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin ise açıklamalarında tarihten ziyade meselenin özüne işaret etmekte.  Tekin açıklamalarında: “İngiltere’de yargılanan, Almanya’da ranttan beslenen belediye başkanı var mı? Paris belediye başkanı servet edinebiliyor mu? Bunları konuşmadan tarihe takılmak, gece yarısı kanun geçirmek milleti kandırmaktır” diyor. Yani aslında meselenin özünü yani idari yapılanmamızı tartışmamız gerektiğine değiniyor.

Tüm bu öneriler karşısında iktidar partisinden ses yok. Aslında ses çıkarmamalarına şaşırmamak gerek. Yargılanan belediye başkanlarının hemen hepsi muhalefet partilerinden, müfettiş gönderilen belediyelerde öyle. Kendilerine göre kurdukları düzende iktidar belediyelerine dokunan olmadığı gibi her türlü kolaylık da sağlanıyor. Birde seçim tarihine ilave olarak seçimin bazı doğu illerimizde nasıl gerçekleştirileceği mevzusu var ki onun üzerinde duran yok. Özellikle BDP’nin belediyelerine sahip olduğu illerimizde demokratik seçim ortamı sağlanabilecek mi? Devletin buna yönelik bir çalışması var mı? Büyükşehir bütünşehir meselesinin getireceği sorunlar nedir? Kapatılacak belde belediyelerinin lokasyonundan doğacak bürokratik sıkıntılar hesaba katıldı mı? Köy muhtarlarına yönelik düşünülen yeni yapılanmanın yerel halk için sakıncaları nelerdir? Bunlar gibi onlarca soru orta yerde cevapsız bırakılırken, medyada tartışmanın odağı AKP tarafından en ilkel noktaya indirilmiş durumda; 27 Ekim mi? 3 Kasım mı?

Seçimlerin ne zaman yapılacağının halkın önceliği olmadığını “Referandum” başlıklı yazımda yazmıştım. Halkımızı, günlük yaşantısını etkileyecek temel sorunlar ilgilendiriyor. Ama iktidar partisi ortalık terörle, iç ve dış sorunlarla kavrulurken, Suriye Ermenistan uçakları indirilip inceleme yapılırken, Rusya git gide bize diş bilerken yapmakta en usta olduğu işi yapıyor ve gündemi müthiş bir komedi oyunuyla meşgul ediyor. Hadi bakalım şimdi hep beraber 2. perdeyi izleyelim: Seçimler 27 Ekim mi? 3 Kasım mı?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder