10 Ekim, gerçek bir devrimcinin, sol’da siyaset yapan bir kadın direnişçinin, Türkiye siyasal tarihinin ilk kadın genel başkanının yani Behice Boran’ın ölüm yıldönümü. Behice Boran’ın yaşamı kadın siyasetçiler için örnek alınacak türden.
Ailesi hali vakti yerinde insanlar. Boran yokluğu
solda siyaset yapmaya başladıktan sonra yaşıyor. Arnavutköy Amerikan Kız
Kolejini birincilikle bitiren ilk Türk kızı. Uğur Mumcu’nun “Ne ilginç raslantı,
siyasal kişiliğiniz doğum tarihinizle başlamış” dediği üzere 1 Mayıs’ta
Bursa’da başlayan yaşam hikayesi, 1987’de Brüksel’de sürgünde son bulmuş.
Dönemin tüm sıkıntılarını en derinden yaşamış. Hapis yatmış, üniversiteden
atılmış, vatandaşlıktan çıkarılmış. Ama hiç pes etmemiş.
Soner Yalçın’ın 2 Mayıs 2010 tarihinde Hürriyet
gazetesinde Boran’ı anlattığı yazısı, TİP’in Genel Başkanıyken tutuklanışına
dair bir anektodla başlar. 1 Mayıs 1979 Taksim mitinginde Boran’ı polis
tutuklar ve hakim karşısına çıkarırlar. Hakim Boran’a mitingin yapılacağı
Taksim’e kadar nasıl yürümeyi planladığını, bunun için yaşlı olduğunu söyler.
Boran’ın hakime cevabı nettir: “Dinlene dinlene…”
İşte devrimci bir kadın liderin uzun soluklu
mücadelesinin bir özetidir bu iki kelime…
Belli bir yaşın üzerindeki kadın siyasetçilerin bir çoğu
solun farklı fraksiyonlarından gelme şansına sahiptir. Ben kendi siyasal
yaşantımda, yaşımdan ötürü hep bunun eksikliğini duyardım. Ta ki Behice
Boran’ın yaşamını okuyana kadar. Boran Karl Marx’la 27 yaşında tanışmış. O
vakte kadar herhangi bir siyasi oluşumun içinde yer almamış. Bir akademisyene
yakışır şekilde inandığı davayı tüm detaylarıyla okumuş, araştırmış.
Sanıyorum büyük ölçüde günümüz siyasetçilerinde
eksik olan bir alışkanlık “okumak”. İnandığınız siyasi görüş her ne olursa
olsun ya onun en mikro
örgütlenmesinin tabanından gelip, siyasi fikir sofralarında pişeceksiniz ya da
bu imkanınız olmamış ise okuyacaksınız. Aslında her iki koşuldada okumak
araştırmak farzdır.
Solda siyaset yapmaya hevesli nice genç kız, nice
genç kadın var. Eğer ki siyasette kalıcı olmak, sadece birilerine yakınlığıyla
tesadüfen veya bir kerelik değil uzun soluklu, var olmak istiyorsak en büyük
yatırımı düşün dünyamıza yapmalıyız. En başta M.Kemal Atatürk’ün Nutuk’unu
okumalı, Türkiye’nin yakın siyasal tarihi ve
Osmanlı Dönemi’ni çok iyi bilmeliyiz. Marks’ın
Kapital’ini, Alman İdeolojisi’ni, Komünist Manifesto’yu, Engels’in Ailenin ve
Devletin Kökeni, Doğanın Diyalektiği’ni, Lenin’in Diyalektik Materyalizm ve
Emprioktritizm’i okunmasını tavsiye ettiklerim. Bu kitapların içindeki
ideolojilere inanmak, kabullenmek zorunda değiliz. Ama bu birikime sahip olmak
gerekli diye düşünüyorum.
Siyasette
kadın olmak zordur. Ama solda kadın siyasetçi olmak daha zordur. Yürüdüğünüz
yolun siyasal tarihini, kıvrımlarını, dönemeçlerini iyi bilmeniz lazım. Kendi
fikir dünyanıza yeterli yatırımı yapamazsanız siyasi ikbaliniz hep birilerinin
elinde olur. Umuyorum ki önümüzdeki yıllarda nice kadın liderler Türkiye
siyasetine damga vurur. Aydınlık ve çağdaş toplumlar kadın ve erkeğin eşit
olduğu koşullarda var olur. Ama bunu yaratabilmemiz için çaba, emek ve bilgi
şart. Çünkü artık “dinlene dinlene” siyaset yapma lüksümüz yok. Zaman dar.
Vakit koşma vakti. Ve herkesin elini taşın altına koyma vakti…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder