Sol yanım...

10 Ekim 2012 Çarşamba

SİYASET VE KADIN















10 Ekim, gerçek bir devrimcinin, sol’da siyaset yapan bir kadın direnişçinin, Türkiye siyasal tarihinin ilk kadın genel başkanının yani Behice Boran’ın ölüm yıldönümü. Behice Boran’ın yaşamı kadın siyasetçiler için örnek alınacak türden.

Ailesi hali vakti yerinde insanlar. Boran yokluğu solda siyaset yapmaya başladıktan sonra yaşıyor. Arnavutköy Amerikan Kız Kolejini birincilikle bitiren ilk Türk kızı. Uğur Mumcu’nun “Ne ilginç raslantı, siyasal kişiliğiniz doğum tarihinizle başlamış” dediği üzere 1 Mayıs’ta Bursa’da başlayan yaşam hikayesi, 1987’de Brüksel’de sürgünde son bulmuş. Dönemin tüm sıkıntılarını en derinden yaşamış. Hapis yatmış, üniversiteden atılmış, vatandaşlıktan çıkarılmış. Ama hiç pes etmemiş.

Soner Yalçın’ın 2 Mayıs 2010 tarihinde Hürriyet gazetesinde Boran’ı anlattığı yazısı, TİP’in Genel Başkanıyken tutuklanışına dair bir anektodla başlar. 1 Mayıs 1979 Taksim mitinginde Boran’ı polis tutuklar ve hakim karşısına çıkarırlar. Hakim Boran’a mitingin yapılacağı Taksim’e kadar nasıl yürümeyi planladığını, bunun için yaşlı olduğunu söyler. Boran’ın hakime cevabı nettir: “Dinlene dinlene…”
İşte devrimci bir kadın liderin uzun soluklu mücadelesinin bir özetidir bu iki kelime…

Belli bir yaşın üzerindeki kadın siyasetçilerin bir çoğu solun farklı fraksiyonlarından gelme şansına sahiptir. Ben kendi siyasal yaşantımda, yaşımdan ötürü hep bunun eksikliğini duyardım. Ta ki Behice Boran’ın yaşamını okuyana kadar. Boran Karl Marx’la 27 yaşında tanışmış. O vakte kadar herhangi bir siyasi oluşumun içinde yer almamış. Bir akademisyene yakışır şekilde inandığı davayı tüm detaylarıyla okumuş, araştırmış.

Sanıyorum büyük ölçüde günümüz siyasetçilerinde eksik olan bir alışkanlık “okumak”. İnandığınız siyasi görüş her ne olursa olsun  ya onun en mikro örgütlenmesinin tabanından gelip, siyasi fikir sofralarında pişeceksiniz ya da bu imkanınız olmamış ise okuyacaksınız. Aslında her iki koşuldada okumak araştırmak farzdır.

Solda siyaset yapmaya hevesli nice genç kız, nice genç kadın var. Eğer ki siyasette kalıcı olmak, sadece birilerine yakınlığıyla tesadüfen veya bir kerelik değil uzun soluklu, var olmak istiyorsak en büyük yatırımı düşün dünyamıza yapmalıyız. En başta M.Kemal Atatürk’ün Nutuk’unu okumalı, Türkiye’nin yakın siyasal tarihi ve Osmanlı Dönemi’ni çok iyi bilmeliyiz.  Marks’ın Kapital’ini, Alman İdeolojisi’ni, Komünist Manifesto’yu, Engels’in Ailenin ve Devletin Kökeni, Doğanın Diyalektiği’ni, Lenin’in Diyalektik Materyalizm ve Emprioktritizm’i okunmasını tavsiye ettiklerim. Bu kitapların içindeki ideolojilere inanmak, kabullenmek zorunda değiliz. Ama bu birikime sahip olmak gerekli diye düşünüyorum.

Siyasette kadın olmak zordur. Ama solda kadın siyasetçi olmak daha zordur. Yürüdüğünüz yolun siyasal tarihini, kıvrımlarını, dönemeçlerini iyi bilmeniz lazım. Kendi fikir dünyanıza yeterli yatırımı yapamazsanız siyasi ikbaliniz hep birilerinin elinde olur. Umuyorum ki önümüzdeki yıllarda nice kadın liderler Türkiye siyasetine damga vurur. Aydınlık ve çağdaş toplumlar kadın ve erkeğin eşit olduğu koşullarda var olur. Ama bunu yaratabilmemiz için çaba, emek ve bilgi şart. Çünkü artık “dinlene dinlene” siyaset yapma lüksümüz yok. Zaman dar. Vakit koşma vakti. Ve herkesin elini taşın altına koyma vakti…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder