Aslında Kurban Bayramlarını pek sevmem. Sebebini
çok net bilmiyorum. Yıllar evvel böyle bir bir bayram günü kuzenimi kazada
kaybetmiştik. Ondan olabilir. Öyle hüzünlenirim işte bayramlarda. Neyse efendim
zaten bu bayram aklımızda hep Cumhuriyet kutlamalarına getirilen yasaklar
vardı. Bu günleride mi görecektik diye içli içli bazı akraba ziyaretleri
gerçekleştirdik. Yaşamın koşuşturmacasından ihmal ettiğimiz aile büyüklerimizi ziyaret ettik.
Bayramın birinci günü uğradığımız Kadir Eniştem beni karşısında görünce gençlik
hikayelerini anlatmaya başladı. 68 Kuşağı bir solcu olan enişteyi benim kadar
iştahla dinleyen yoktu keza. İştah da ne kelime baktım ki enişte detayları
hatırlamaya başladı, çıkardım kalemi kağıdı not aldım hatıralarını.
Hikaye Akşehir’in Engilli Köyünde başlıyor. Bizim
enişte o zamanlar sosyalist. Hacı annesine TİP’e oy vermesi için baskı yapıyor.
O zamanlar TİP’in başında Mehmet Ali Aybar var. 1965 Seçimleri. Köyden TİP’e
tek oy çıkıyor. Ertesi gün köyde herkes o tek “komünistin” peşine düşüyor.
Aslında hacı anne fanatik CHP’li. Oğlu için bir seferlik TİP’e oy veriyor. Sonraki
yıllarda hiç sektirmeden oyunu Ecevit’in CHP’sine veriyor. Onların tabiri böyle
“Karaoğlan’ın CHP’si”. Enişte gülümseyerek anlatıyor, seçim geceleri damdan
dama atlar seçim sonuçlarını sorarmış hacı annesi. Velev ki CHP kaybetsin
başına tülbent bağlar yas tutarmış. İşte böyle Anadolu ruhuyla yandı CHP’nin
meşalesi yıllarca. Hiç sönmemesinin nedeni o köylerde yaşayan aydınlık
insanlardı.
Netice-i kelam bizim enişte İstanbul
Üniversitesini kazanıp, İstanbul Maslak kampüse gidince kendini “Kara
Bayraklılar” diye bir grubun içinde bulmuş. Grubun adı yaptıkları eylemlerde
açtıkları siyah bayraktan geliyormuş. Bir nevi protesto. Siyah bayrak açar
“kahrolsun faşizm” derlermiş. Bayrak dedikleride sembol filan yok. Siyah bir
kumaş sadece. Ne kadar naif öyle değil mi? Karargahları (kendi tabiriyle)
Gümüşsuyu’ndaymış. Bayram sabahı bana eylemlerini anlatıp yüzümde güller
açtırdı. Ama en tatlısı Adapazarı’nda dönemin başbakanı Süleyman Demirel’in
yolunu kesmeleri. Arabasının önüne atlayıp durdurmuşlar. Yine kara bayraklarını
açıp başlamışlar protestoya. Demirel ne yaptı diye sordum. Sadece arabasından
çıkıp “Benden ne istiyorsunuz gençler? Sizin için ne yapabilirim?” demiş. Peki
bu protestolarınızdan hiç hapis yattınız mı? diye sordum. Hapis yatmadık ama
çok dayak yedik diye yanıt verdi.
İşte bir bayram günü tatlı sohbetlerle 1965’lere
kadar gittik. Kazancı yokuşunda kaybedilen dostlar, 6. Filo maceraları,
üniversite örgütlenmeleri derken bir dönemin fotoğrafı gözümde canlandı. O
dönemi yaşayanların ortak kanaatı o sıkıntılı yılların günümüze göre daha
özgürlükçü olduğuydu. 68’lerde çocuklar gibi şendik, söz sahibiydik diyorlar.
Ta ki 80 ihtilaline kadar. 80 İhtilali o gençlerin yüreğinde bir yara olarak
kalmış. Gençliklerini orada bırakmışlar.
Peki ya şimdi? Gidişata itirazı olan gençler başbakanın önünde siyah bayrak
açıp protesto edebilirler mi? Sadece parasız eğitim istediler diye gençler
yıllarca hapis yattığı bir ortamda ne mümkün! Gençler susturuldu, sindirildi.
Bundan 40 sene evvelini mumla arar olduk. Şimdi Cumhuriyeti kutlamak yasak.
Şimdi özgür düşünce yasak. Şimdi gençlerin yürekleri, zihinleri tutuklu.
Şartlar ne olursa olsun ümitsizliğe kapılmamak
lazım. Bu zincirleri kırmak mümkündür. Yüreğinizdeki bağımsızlık ateşi hiç
sönmesin. Anadolu’nun aydınlık insanları var olduğu müddetçe Cumhuriyet var olacaktır. Bu kara
günlerde geçecektir. Cumhuriyet Bayramınız şimdiden kutlu olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder