Sol yanım...

28 Ekim 2012 Pazar

ZİHNİYET FARKI


Aslında Kurban Bayramlarını pek sevmem. Sebebini çok net bilmiyorum. Yıllar evvel böyle bir bir bayram günü kuzenimi kazada kaybetmiştik. Ondan olabilir. Öyle hüzünlenirim işte bayramlarda. Neyse efendim zaten bu bayram aklımızda hep Cumhuriyet kutlamalarına getirilen yasaklar vardı. Bu günleride mi görecektik diye içli içli bazı akraba ziyaretleri gerçekleştirdik. Yaşamın koşuşturmacasından ihmal ettiğimiz  aile büyüklerimizi ziyaret ettik. Bayramın birinci günü uğradığımız Kadir Eniştem beni karşısında görünce gençlik hikayelerini anlatmaya başladı. 68 Kuşağı bir solcu olan enişteyi benim kadar iştahla dinleyen yoktu keza. İştah da ne kelime baktım ki enişte detayları hatırlamaya başladı, çıkardım kalemi kağıdı not aldım hatıralarını.

Hikaye Akşehir’in Engilli Köyünde başlıyor. Bizim enişte o zamanlar sosyalist. Hacı annesine TİP’e oy vermesi için baskı yapıyor. O zamanlar TİP’in başında Mehmet Ali Aybar var. 1965 Seçimleri. Köyden TİP’e tek oy çıkıyor. Ertesi gün köyde herkes o tek “komünistin” peşine düşüyor. Aslında hacı anne fanatik CHP’li. Oğlu için bir seferlik TİP’e oy veriyor. Sonraki yıllarda hiç sektirmeden oyunu Ecevit’in CHP’sine veriyor. Onların tabiri böyle “Karaoğlan’ın CHP’si”. Enişte gülümseyerek anlatıyor, seçim geceleri damdan dama atlar seçim sonuçlarını sorarmış hacı annesi. Velev ki CHP kaybetsin başına tülbent bağlar yas tutarmış. İşte böyle Anadolu ruhuyla yandı CHP’nin meşalesi yıllarca. Hiç sönmemesinin nedeni o köylerde yaşayan aydınlık insanlardı.

Netice-i kelam bizim enişte İstanbul Üniversitesini kazanıp, İstanbul Maslak kampüse gidince kendini “Kara Bayraklılar” diye bir grubun içinde bulmuş. Grubun adı yaptıkları eylemlerde açtıkları siyah bayraktan geliyormuş. Bir nevi protesto. Siyah bayrak açar “kahrolsun faşizm” derlermiş. Bayrak dedikleride sembol filan yok. Siyah bir kumaş sadece. Ne kadar naif öyle değil mi? Karargahları (kendi tabiriyle) Gümüşsuyu’ndaymış. Bayram sabahı bana eylemlerini anlatıp yüzümde güller açtırdı. Ama en tatlısı Adapazarı’nda dönemin başbakanı Süleyman Demirel’in yolunu kesmeleri. Arabasının önüne atlayıp durdurmuşlar. Yine kara bayraklarını açıp başlamışlar protestoya. Demirel ne yaptı diye sordum. Sadece arabasından çıkıp “Benden ne istiyorsunuz gençler? Sizin için ne yapabilirim?” demiş. Peki bu protestolarınızdan hiç hapis yattınız mı? diye sordum. Hapis yatmadık ama çok dayak yedik diye yanıt verdi.

İşte bir bayram günü tatlı sohbetlerle 1965’lere kadar gittik. Kazancı yokuşunda kaybedilen dostlar, 6. Filo maceraları, üniversite örgütlenmeleri derken bir dönemin fotoğrafı gözümde canlandı. O dönemi yaşayanların ortak kanaatı o sıkıntılı yılların günümüze göre daha özgürlükçü olduğuydu. 68’lerde çocuklar gibi şendik, söz sahibiydik diyorlar. Ta ki 80 ihtilaline kadar. 80 İhtilali o gençlerin yüreğinde bir yara olarak kalmış. Gençliklerini orada bırakmışlar.

Peki ya şimdi?  Gidişata itirazı olan gençler başbakanın önünde siyah bayrak açıp protesto edebilirler mi? Sadece parasız eğitim istediler diye gençler yıllarca hapis yattığı bir ortamda ne mümkün! Gençler susturuldu, sindirildi. Bundan 40 sene evvelini mumla arar olduk. Şimdi Cumhuriyeti kutlamak yasak. Şimdi özgür düşünce yasak. Şimdi gençlerin yürekleri, zihinleri tutuklu.

Şartlar ne olursa olsun ümitsizliğe kapılmamak lazım. Bu zincirleri kırmak mümkündür. Yüreğinizdeki bağımsızlık ateşi hiç sönmesin. Anadolu’nun aydınlık insanları var olduğu müddetçe  Cumhuriyet var olacaktır. Bu kara günlerde geçecektir. Cumhuriyet Bayramınız şimdiden kutlu olsun.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder