Sol yanım...

28 Ekim 2012 Pazar

CUMHURİYET




“Din bakımından da en muvaffık hükümet şekli cumhuriyettir.”

1923 Yılının 29 Ekim’in de meclisin sarıklı, cevval Antalya mebusu Rasih Hoca’nın dilinden dökülen sözcüklerdi. Ve arkasından ekledi “Yaşasın cumhuriyet!...”

Gazi Mustafa Kemal Atatürk bir devletin tarihini yeni baştan yazacağı o büyük günde her zamanki gibi sakin ve endişesizdi. Devletin şeklini ve mahiyetini tespit eden Teşkilatı Esasiye kanunundaki bazı noktaları açıklığa kavuşturmak istediğini belirten konuşmasını yaptığında , bütün meclis cumhuriyetin ilan edilmek üzere olduğunu anlamıştı. Kanuna direnç neredeyse yok denecek kadar azdı. Konuşmaların hepsi “Yaşasın cumhuriyet..” nidalarıyla son buluyordu.

Cumhuriyetin ilan edildiği gün, konuşmaların sonuna yaklaşırken meclisin en yaşlı üyesi Abdurrahman Şeref Bey söz aldı. Ve belkide o günün en anlamlı sözlerini söyledi: “Hakimiyeti milliye kayıtsız şartsız milletindir. Kime sorarsanız sonuç, bu, cumhuriyet demektir.Doğan çocuğun adıdır. Ama bu ad bazılarına hoşgelmezmiş… Varsın gelmesin…”

Cumhuriyet artık kabul edilmişti. Sırada cumhurbaşkanını seçmek vardı. Aynı gün 159 kişinin 158’inin oyuyla Mustafa Kemal cumhurbaşkanı seçildi.  Evet bir oy eksikti. Çekimser kalan tek oy Gazi’ye aitti (Aydemir, 2011).

Mustafa Kemal artık kurduğu Türkiye Cumhuriyet’inin ilk cumhurbaşkanıydı. Meclise teşekkür etmek için kürsüye çıktığında hedefini iki ana başlıkta belirledi:

1. Devlet şeklimizin, hakiki halk devleti ve demokratik olabilmesi için tekamül,
2. Asri müesseseler kurmak yolunda cesaretle ilerlerken, şahsi müesseseler yoluna sapmamak (Aydemir, 2011).

Şimdi sıra cumhurbaşkanının belirleyeceği bir başvekil seçmekteydi. Mustafa Kemal yol arkadaşı İsmet Paşa’yı kabinesini oluşturmak üzere başvekil tayin etmişti. Ve işte günümüze kadar gelen bir devrimin hikayesi böylece başlamış oldu.

En önemli zorluk Türk toplumunun yıllardır süregelen idari, siyasi ve kültürel yapısında değişiklikler yapmaktı. Bu noktada atılan ilk adım hilafetin kaldırılması oldu. Hilafetin kaldırılmasının önemi dinin siyasetten ayrılışıydı. Yani laikliğin tam kabulu için bu şarttı.

Çok kısa sürede toplumsal ve sosyal alanda, kültürel alanda ve hukuki alanlarda devrimler gerçekleşti. Toplum bu devrimleri hızlı içselleştirmişti. Mustafa Kemal her zaman yüzü batıya dönük ama halkçı bir yaklaşımla yeni kurulan cumhuriyetin yapı taşlarını oluşturmaya çalışıyordu.

Evet. 29 Ekim 1923’e kısa bir yolculuk yaptık. Cumhuriyetin kuruluşunun 89. yılına geldiğimiz bu günlere nasıl bir başlangıç yaptığımızı hafızalarımızda canlandırdık. İçinden geçtiğimiz bu zorlu günlerde belkide en çok anımsamamız gereken şey, devrimlerin sürekli gelişim isteyen eylemler olduğudur. Başlıca ödevimiz 1923 devrimine sahip çıkıp daha ilerisi için mücadele etmektir. Bu kimilerinin hoşuna gitmez mi? Abdurrahman Bey’in dediği gibi “varsın gitmesin” önemli değil… Köklü tarihinden aldığı güçle bu topraklar cumhuriyetle yönetilmeye devam edecektir. İlelebet…

Cumhuriyet Bayramınız kutlu olsun.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder