İktidar partisi 4. Olağan Kongresini
gerçekleştirdi. Kongreye başbakanın 2071 hedefleri, bir kısım basına uygulanan
ambargo ve elbette Barzani’nin katılımı damgasını vurdu. Başbakan AKP’nin 4.
Kongresinde yaptığı konuşmada “Bu bir son değil farklı misyonlarla birlite
olmaya devam edeceğiz inşallah” dedi. Yani resmen cumhurbaşkanı olmak
istediğini beyan etmiş oldu. Yazılarımda defalarca AKP içinde bir ayrışmanın
yakın olduğunu yazmıştım. Ayrışma çok değil kongreden bir gün sonra başladı.
Cumhurbaşkanı TBMM’nin açılış konuşmasında iktidarla ters düşecek öngörülerde
bulundu. Aslında burada niyet kamuoyunda Gül’ün Erdoğan’dan daha demokratik
olduğu algısını yaratmaktı. Başarıya da ulaştı. Bundan sonra bu strateji son
sürat devam edecek ve iktidar partisi içerisindeki kutuplaşma yeni bir
muhafazakar partinin doğmasına neden olacaktır. Şimdiden hazırlıklı olun derim.
Bir diğer gelişme Cumhuriyet, Sözcü,
Birgün, İMC TV, Ulusal Kanal, Yeniçağ, Aydınlık gibi sol görüşlü gazetelerin
akreditasyon alamaması oldu. Cumhuriyet gazetesi yazarı Bekir Coşkun bu durumu
twitter’dan ilk duyuran isimdi. Coşkun attığı tweet’te “Cumhuriyet'i AKP
kongresine almıyorlar...Çok lazımdı...” diye yazdı. Bunda şaşılacak bir durum
yok aslında. İktidarın yasakçı zihniyeti hepimizin malumu. Kongre bahçesinde
Habertürk kanalına çıkacak, Cumhuriyet Gazetesi Ankara temsilcisi Utku
Çakırözer’in yayını dahi iktidar tarafından engellendi. Tahammülsüzlük had
safhada yani. İktidar kendisine muhalif tek ses çıkmasını istemiyor. Tabi baskı
her zaman muhalif fikirlerin önünü kesemez. Şimdi esas eleştiriler Gülen
Cemaat’ine yakınlığıyla bilinen Zaman gazetesi yazarlarından gelmeye
başlayacaktır. Nitekim kongre sonrası Cemaat’e yakın bazı köşe yazarları ufak
eleştiri ve tavsiyelerde bulundular başbakana. Bunlar artarak devam edecektir.
Bu noktada sol görüşlü yazarlara uygulanan ambargo, bu yazarlara da uygulanacak
mı merak konusu.
Barzani’nin
kongreye katılması artık kelimelerin kifayetsiz kaldığı son noktadır. Bu
meselede Barzani’nin Öcalan’dan farkını anlamak neredeyse mümkün değil. Ben
size bu konuda Uğur Mumcu’nun, Cumhuriyet
Gazetesi’nde 7 Ocak 1993 tarihli “MOSSAD ve Barzani” başlıklı yazısını
okumanızı tavsiye ederim. Yani Mumcu’nun 24 Ocak’ta haince öldürülmeden önce
yazdığı yazıyı. O zaman belki müttefik ülkelerimizin kimler olduğunu ve bu yaşananların
aslından akşamdan sabaha değil, uzun vadeli bir planlamanın parçası olduğunu
daha iyi anlayabiliriz.
Bu
arada Barzani mevzu bahis olduğunda eski başbakanımız rahmetli Sayın Bülent
Ecevit’i de anmadan geçemeyeceğim. Kuzey Irak’taki Türkmenlere uygulanan zulüme
her konuşmasında değinen Bülent Ecevit, Irak’ın toprak bütünlüğüne her zaman
önem vermiştir. Biraz
hafızalarımızı zorlamamızda fayda var. Tarihin tozlu sayfalarında bu sürecin
tüm bileşenlerini bulacağımıza eminim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder