Sol yanım...

30 Ekim 2012 Salı

ESARETİN BEDELİ


Şanlı devrimin 89. yılını tüm yasaklara rağmen milyonlar coşkuyla kutladık. Bağımsızlığımızın yaşamamız için gerekli bir nefes olduğunu hep beraber idrak ettik. Ülkemizde yaratılan kutuplaşmanın üzüntüsü yüreğimizde bir yara olsada mücadelemizden vazgeçmeyeceğimizi gösterdik. Bizim gibi düşünmeyenlerin bilemediği, anlayamadığı onların özgür yaşamlarının güvencesinin de “Cumhuriyet” olduğudur. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız tekrar kutlu olsun. Umuyorum ki seneye istemediğimiz görüntüler yaşanmadan bayramımızı özgürce kutlayabiliriz.

Yazımın başlığı “Esaretin Bedeli”ne gelince. Aslında bir film adı. Hapishanede geçen ve izlenme rekorları kıran bir film... Nerden mi aklıma geldi? Geçenlerde CHP Malatya milletvekili Veli Ağbaba, Manisa milletvekili Özgür Özel’le birlikte cezaevlerine yaptığı ziyaretler sonucunda hazırladıkları raporu İçişleri Komisyonuna sundu. Malatya vekili Veli Ağbaba, Manisa vekili Özgür Özel’le birlikte yaklaşık 34 cezaevini ziyaret ettiler. Ve buralarda gözlemlediklerini meclise sundular. Raporun içeriği ancak bir filmde rastlanabilecek türden trajik tespitlerle dolu. Belli ki güzel memleketimizde kimileri esaretin sefasını sürüyor(!), kimileri ise esaretin bedelini ödüyor.

Bu çarpıcı tespitlerden yürek burkanlarının arasında İzmir Şakran cezaevinde 6 kadın mahkumun erkek gardiyanların önünde çırılçıplak soyundurularak aranması geliyor. Bir diğer cezaevinde ise ziyarete gelen mahkum yakınlarının eşlerinin, kızlarının iç çamaşırına kadar aranması var. Arama esnasındaki muamelede cabası. İzmir milletvekilimiz Mustafa Balbay ağır tecrit koşulları altında tutulurken bazı mahkumlara özel ilgi gösterildiği yazılmış raporda. Ağbaba açıklamasında: “Bakın, Mustafa Balbay bizim gibi seçilmiş bir milletvekili. Ağır tecrit uygulanıyor Mustafa Balbay’a. Sedat Peker diye bir hükümlü var orada yatan. Sedat Peker’in özel bir görüşme odası var milletvekillerinden daha lüks. Antetli kâğıtlara basılmış, kartları, özel kalemi –yemin ediyorum- gidin görün” diye ekliyor.

Bir anne olarak beni bu yazıyı yazmaya sevk eden ve bu rapordaki en korkunç tespit, Pozantı Cezaevi’nde 12 yaşındaki bir çocuğun geceleri koridorları çınlatan çığlıkları. Ağbaba ve Özel cezaevinde bir çocuğa sormuşlar, çocuk geceleri uyuyamıyoruz demiş. Tecavüz çığlıkları herkesin korkulu rüyası olmuş.

Bayram ertesi bu korkunç gerçeklerden bahsedip sizleri üzmek değil niyetim. Ama bu bayram herkesin bayramı. Cumhuriyet ve demokrasi en çokda toplumun mağdur kesimleri için var. Bizim o yavrunun çığlıklarını duymamız lazım. Bu raporlar sıradanlaştırılıp, geçiştirilmemeli. Ortada bir insanın hayatı, geleceği mevzu bahis. Bu vesileylede şunu belirtmek isterim. Milletvekillerinin olabildiğince halkla içiçe, onların sorunlarına çözüm getirecek çalışmalarda yer almaları lazım. Bu aslında bir lüks değil bir görevdir. Cezaevleri gerçeğini gözümüzün önüne seren Veli Ağbaba ve Özgür Özel’e teşekkürler. Şimdi sıra İçişleri Bakanlığında. Umuyorum ki bu isyan çığlıklarını duyar, gerekli iyileştirmeyi yaparlar. Umuyorum. Esaretin bedeli bu kadar ağır olmamalı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder