Sol yanım...

15 Ekim 2012 Pazartesi

DEVRİM’İN ÇOBAN YILDIZI




Tarihçi yazar Gürkan Hacır’ın son çıkan kitabı AMİN’i bir solukta okuyuverdim. Tarih içerisinde öyle bir yolculuğa çıkarıyor ki yazar sizi, hep bir sonraki bağlantıyı okumak için can atıyorsunuz. Yazımın başlığı kitabın bir bölümünde bahsi geçen Mustafa Necati Bey’e ait. Mustafa Necati Bey eğitimde yaptığı devrimlerle Ankara’da böyle anılıyormuş: Devrim’in Çoban Yıldızı… Kulağa ne kadar hoş geliyor öyle değil mi? Bir kahramanlık hikayesi adeta…

Gürkan Hacır kitabında Sultan Abdülaziz ile başlayan II. Abdülhamid’le devam eden kız çocukları eğitimi girişimlerinin, Cumhuriyet Döneminde nasıl bir devrime ve seferberliğe dönüştüğünü ve devrimin mihenk taşlarını o kadar güzel anlatmış ki etkilenmemek elde değil. Günümüzde yap-boz tahtasına dönen Milli Eğitim’in, ağır borç altındaki Cumhuriyet’in ilk yıllarında hangi zorluklarla yapılandırıldığı muhakkak okunmalı, öğrenilmeli. Öğrenilmeli ki talan etmekle meşgul olduğumuz sistemin değeri daha iyi anlaşılsın.

Mustafa Necati Bey 1894 doğumlu bir İzmirli. Cumhuriyet dönemi bakanlarından. Köy enstitülerinin alt yapısını oluşturan, Köy Öğretmen Okullarını açan kişi. Eğitimi hukuk üzerine. 1923 Yılında ilk olarak İmar İskan ve Mübadele Bakanlığı yapmış, daha sonra aldığı hukuk eğitiminin getirdiği yetkinlikle Adalet Bakanlığı. Fakat esas Milli Eğitim Bakanlığı esnasında ilklere imza atmış. Bu ilklerin başında milli eğitim kanununu hazırlamak, ilk ve orta öğrenimin parasızlaştırılması ve millet mekteplerinin kurulması geliyor. Hacır kitabında Mustafa Necati Bey’in bir bucak öğretmenini köy imamına karşı nasıl cansiperane savunduğunu da anlatıyor.

Cumhuriyet’in kuruluş döneminden çıkaracağımız dersler çok fazla. Biz ise bir başörtüsü ve İmam-Hatip sarmalına dolanmış gidiyoruz. Bırakın Köy Enstitülerini yaşatıp, geliştirmeyi köylerimizi sadece yaşlıların yaşadığı viran alanlara çevirdik. Ne yazık…
Devrim sürekli gelişim isteyen bir eylem. Biz ise hem bunu kavrayamadık, hem sürekli hazırdan yiyerek elimizdeki tüm cumhuriyet kazanımlarını tükettik. 35 Yaşında henüz gencecik bir fidanken hayata veda eden Mustafa Necati Bey’in kısa ömrüne sığdırdıkları aslında imkansız dediğimiz birçok şey için referans niteliğinde. Yoktan var etmek, bir sistemi kökünden değiştirmek, çağdaşlaşma yolunda devrim niteliğinde değişikler yapmak için 35 yıllık bir ömür yeterli olmuş.
Şimdi birde dönüp mevcut hükümete bakalım. Birçoğu yaklaşık 25 yıldır siyaset arenasında ve etkin görevlerde. Cumhuriyet’in ilk yıllarıyla kıyaslanamayacak bir bolluk içerisindeler. Peki son 10 yılda cumhuriyet kazanımlarının üzerine ne eklendi? Hiçbirşey! Aksine hep bir talan, yağma, yok etme politikası. Belkide son 20 yılın en önemli değişikliği olan 8 yıllık kesintisiz eğitimide yıkıp geçtiler.
Muhtemelen Mustafa Necati Bey’in kemikleri sızlıyordur. Fakat daha önemlisi biz bu eğitim sistemi ve İmam-Hatip tartışmalarıyla Osmanlı’nın son dönemlerine geri dönmüş olduk. Şimdi hep beraber düşünmeliyiz. Telafisi mümkün olmayan ve bir ülkenin genetiğiyle oynayan hatalar yapmaya hakkımız var mı?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder